Akşamüstüne doğru dolaba koyduğum kahvem yeterince soğumuştu. Elimdekileri bir kenara bırakıp salona doğru ilerlemeye koyuldum. İşe gitmeden önce son bir 20 dakikam vardı ve sadece oturup enerji depolamak istiyordum. Küçük çocuklara ejderha maskotluğu yapıyor olmak gerçekten yorucu bir işti. Çok gürültücü ve kabaydılar. Çoğu zaman kostümümü terziye bırakırdım çünkü bu küçük canavarlar kostümümü mahvederlerdi.
Eğer şanslıysam maaşımın az bir kısmın terziye harcardım. Geçen haftadan gelen faturaları da ödemem gerekiyordu. Ah be! Hangi biriyle uğraşacaktım?
Neyse ki bugünkü ailenin zengin olduğunu duymuştum. Küçük oğulları için bir doğum günü partisi veriyorlardı.
Ailelerinin köklü Ejderlere ev sahipliği yaptığını öğrenmiştim. Asi Ejderha Kanı taşıyan nadir ailelerdendi.Yaşadığım Dünya'da Ejderler ve Soluyanlar olarak iki tür insan vardı. Hepimiz temelde insandık ancak Ejderler atalarından kalma Ejderha Kanı sayesinde belirli özellikler gösterirlerdi. Mesela hepsinin görkemli kanatları olurdu. Bazılarında yetişme çağında boynuzlar çıkardı. Bazıları ise sivri dişli ve keskin tırnaklı olurdu.
Soluyanlar, Ejderleri sevmezler ama tam bir tavır da koyamazlardı. Çünkü hiçbir Soluyan, gerçekten "ateşi soluyan" olmak istemezdi.
Yine de iki tür arasında kağıt üzerinde bir barış vardı. Ejderler, Soluyanlar'a zarar vermez ve Soluyanlar da onları yargılamazdı.
Aslına bakarsanız şimdiye kadar çalıştığım Ejderlerin hepsi bana karşı hep kibar olmuşlardı. Dünya'da da durum genel olarak böyleydi. Sadece bazı ailelere dikkat etmeniz gerekirdi. Misal, Katil Ejderha Kanı taşıyan Dağkıran Ailesi. Çok köklü bir Ejder Ailesi olmalarıyla birlikte çok da canilerdi.
Geçmişte birçok Soluyan'ı kendi emelleri uğrunda yok etmişlerdi. Gerçi ilerleyen zamanlarda Soluyanlar ve Ejderler arasında uzlaşma sağlanmış ve artık ne bir Ejder bir Soluyan'a ne de bir Soluyan bir Ejder'e zarar veremez diye kati kanunlar koymuşlardı. Eskiden verilen hasarın telafisi için de suçluları Ejder Kuleleri'ne kapatmışlardı.
Soluyanlar ise hiçbir zaman Ejderler'e saldıracak kadar deli olmadıkları için - keskin tırnaklı pençeleriyle ortalama bir Soluyan'ı tıpkı bir pastırma dilimi gibi yukarıdan aşağıya iki parçaya bölebilirlerdi ki dişleri ve boynuzlarından bahsetmiyorum bile- onların hapsedilmelerine gerek yoktu.
Sadece dolandırıcılık ya da hırsızlık gibi suçlardan dolayı para ve hizmet cezası almışlardı.Soluyanlar saldırmamış olsalar bile Ejderlere olan kinlerini hep belli etmişlerdi. Her Soluyan böyle değildi tabii. Çoğunluk Ejderler'den korkardı ama onlara hayranlık da duyarlardı. Her Ejder'in bir olmadığı gibi her Soluyan da bir değildi yani.
Çocuklarda ise durum farklıydı. Çocuklar 14 yaşına gelene kadar onlara bir Soluyan mı yoksa bir Ejder mi oldukları söylenmezdi. Her iki türün çocukları da aynı okullarda aynı eğitimi alırlardı. Ta ki 14 yaşında onlara ne oldukları söylenene dek. Bunu Ortak Birliği'nin yöneticileri çoğunluğun isteği ile yasalaştırmışlardı. Asıl amaç ortadaki kin ve nefretin devam etmesini önlemekti.
Ben ise yaşadığım kasabadaki bir Ortak Okulu'na gitmiştim. Ailelerimiz söylemeseler bile biz az çok ne olduğumuzu anlayabiliyorduk. Mesela Ejder olduğu açığa çıkan arkadaşlarım çoğu zaman duman gibi kokarlardı.
Her zaman herkes de Ejder çıkmazdı tabii. Anne babası Ejder olan birkaç arkadaşım Soluyan çıkmıştı. Bu tarz durumlara Ortak Sözlük'te, "İnsani Aşk" denirdi. Genellikle her tür kendi içinde evlenseler de aralarından bazıları diğer türdeki insanlara aşık olurlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Terbiyecisi | bxb
FantasyBir ejderha maskotu ve dönüşemeyen bir Ejderha'nın hikayesi.