Kendini Gecede Kaybedenler

35 6 13
                                    

innokenty
@l0l1t4cals

bioma bmi koyacak kadar zayıf olmak için sabırsızlanıyorum

4:43 AM · Sep 28, 2022 · Twitter for iPhone
 387 Retweets 9 Quote Tweets 3,163 Likes



"Sende bir değişiklik var son günlerde," sigarasından bir nefes çekiyor, çıkan duman bir örtü gibi örtüyor yüzünü. "saçını falan mı kestirdin?"

Ayaklarımı birbirine sürtüyorum, kilo verdiğimi farketmemesi sinirime dokunuyor. Yatağında çırılçıplak yatıyorum, ipekten siyah çarşaf olan her şeye rağmen bedenimden utandığımı anlamışcasına bedenime sarılmış.  Oda hâlâ biz kokuyor; tenime karışan teni, varlığımı yiyip bitiren benliği, paylaşılmış zevkimiz.

Saçları kırlaşmaya başlamış ve iri elleri damarlı. Sıcak parmakları çıplak bacağımda geziniyor, yavaşça yukarı çıkarak daha özel, daha mahrem yerlerime dokunuyor. Onu durdurmuyorum. Hoşuma gidiyor dokunuşu. Asla sahip olmadığım, asla varlığını bilmediğim bir şey varmış gibi geliyor bana dokunuş şeklinde. Belki biraz kendimi zorlarsam sevgi olduğuna inanabilirim bu dokunuşlarda.

Benden büyük, benden çok büyük. Bazen, beni yemeğe çıkardığında ya da sadece işini gördükten sonra yanımda oturup asla gerçekten kastetmediği konuşmalar yaparken durup bana bakıyor. Kenarlı kırışmaya başlamış gözleri sanki ilk defa görmüş gibi bedenimi inceliyor, beni süzüyor. Sonra bir sigara yakıyor. Parmakları tütün kokuyor ve yüzümü kavrayış şeklinde öyle bir sıcaklık var ki eriyip gidiyorum.

"Kızım yaşında olabilirsin," diyor bana her seferinde.  "ya da ondan bir kaç yaş küçük."

Umursadığından değil, umursamıyor. Eğer umursasaydı ben başından buna bir dur derdi. Eğer umursasaydı beni asla öpmezdi. Eğer umursasaydı arabasında ağladığım zaman uzanıp dizime dokunmaz, gözlerimin içine bakmazdı. Bir karısı, artık biri hayatta olmayan iki kızı, kıç öperek rahatça yükselebildiği bir kariyeri var. Her şey, aramızdaki şey, açığa çıksa büyük ihtimalle bütün hayatı yerle bir olur. Herhalde aklı başında bir birey bunu göze alamazdı, ya da onun kadar gözü pek bir şekilde toplum içerisine benle çıkmazdı.

Fakat Souma Fujiwara umursamaz adamın teki. Kendi keyfinden ve egosundan başka düşündüğü bir şey yok bu hayatta.

Belki de onu bu yüzden seviyordum.

Benimle ilgili hiçbir şey gerçekten umurunda değil. Yaşımı umursamıyor, hayatımı umursamıyor. Bana her dokunduğunda elleri arasında biraz daha eriyip gittiğim onun için o kadar sıradan bir şeydi ki o yakışıklı kafasını bu tarz şeyleri düşünmek için kullanmaz. Önemli olan o çünkü, ona nasıl hissettirdiğim. Beni onu önemli birisiymiş gibi hissettirdiğim sürece seviyor. Karısı ona yetmiyor, sadece kız çocuğu sahibi olmak onun için hayal kırıklığı. İşinde daha iyi, daha önemli yerlere gelmeliydi ama hep bir şekilde önü kesilmiş. 

Ona göre hayat hep ona karşı oynamaktaydı ve ben bu sıkıcı hayatında sarı saçlarımla tek ışık kaynağı, biricik kurtarıcısıydım. Bense onun dokunuşu altında yok olmak, sonsuzluğu tatmak istiyordum.

Bana göre karlı bir anlaşmaydı. O istediği ilgiyi alıyordu, ben içimdeki doyumsuz boşluğu doldurarak bir şeyler çalıp saklıyordum. Kafamdaki o belirsiz kişiye bir yüz koyabilmek ne lüks!

Beni sevip sevmemesi önemli değil, biraz ilgi gösterse yeterli.


Sigarasını yatağın kenarında duran küllükte söndürüyor. Tütün kokan elleri bir şekilde kendilerini saçlarımda bularak başımı okşuyor.

"Bugün çok iyiydin." Diyor bana ama cevap vermiyorum. Hâlâ ne kadar kilo kaybettiğimi fark etmemesi sinirimi bozuyor. Onun için, her şey onun için. Bana bakıp ne kadar ufak göründüğümü söyleyip övmesi için. Takdir etsin istiyorum beni, birazcık beğensin ki ilgisi hâlâ benim üzerimde olsun.

Suskunluğumu umursamıyor. Hantal hareketlerle gömleğini, kravatını bulup giyiniyor. Oda loş, büyük ihtimalle yine her şey her yerde. İpini koparmış bir hayvan gibi oluyor şu Souma bazen. Moda girince gözü öyle bir dönüyor ki bazen benim bile insan olduğumu unutuyor. Çok önemli bir şey değil gerçi, canımın yanması hoşuma gidiyor. Tanıdık bir şeyler var bu acıda. Belki bu yüzden hâlâ bırakamıyorum onu.


Pencereden içeri diğer apartmanların ışığı giriyor.


Acaba içlerinde benim kadar rezil olan kaç kişi yaşıyordur?

Acaba içlerinde benim kadar rezil olan kaç kişi yaşıyordur?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Otopark girişinde beni beklerken buluyorum Kuro'yu.


Sırtını bir klona dayanmış sigara içiyor, hâlâ modeli ne bilmediğim siyah arabasının yanı başında. Bir kedi kadar dikkatli gözleri her adımımı takip ederken hiçbir şey demiyor. Sadece sigarasını yere atıyor ve topuğuyla eziyor. Onu izliyorum, bunun farkındaymışcasına bu kadar basit bir şeyden bile bir gösteri yaratıyor.


Sessizlik bizi arabada da takip ediyor. Konuşmuyor, ben de konuşmuyorum. İkimizde yola bakıyoruz. Direksiyondaki eli arada bir kasılıyor ama hiçbir şey demiyor. Ben de demiyorum. Torpido gözünde önceden sardığım sigaraları arıyorum, ellerim şuan yeni bir tanesini saramayacak kadar titriyor.


Trafik lambasının kırmızı ışığı boyuyor bizi, al al öpüyor Kuro'nun boğumlarını. Kafamın için anlandıramadığım bir hisle dolu; tanıdık ama bir o kadar da yabancı. Sigaraları buluyorum. Işık hâlâ kırmızı. Kuro elini bana doğru uzatıyor. Dudaklarım arasında kıstırıp yaktıktan sonra parmaklarına yerleştiriyorum sigarayı. Sessizlik sürüyor.


Bu düzen aramızda ne zaman oluştu emin değilim ama bir süredir devam ediyor. Ne zaman onu görmeye gitsem Kuro gelip alıyor beni. Bazen, Souma beni almak gibi basit şeyler için çok meşgül olduğunda, bıraktığı da oluyor. Yolculuk boyunca konuşmuyoruz, sadece sessizlik içinde oturuyoruz. Radyo bile açmıyor Kuro, sadece camlardan içeri davetsizce dalan gecenin sesleri.


Aramızda her ne var idiyse, artık bu tarz şeyleri konuşamayacak kadar değişti.


Kendi sigaramı yakıyorum. Telefonum yeni bir mesajla aydınlanıyor. Kuro'nun direksiyondaki eli yine kasılıyor.


Işık yeşile dönüyor.

LIPSTICK STAINS ON YOUR SHEETSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin