Genç adam gergin bir şekilde yürüyordu. Aklından birçok düşünce geçiyordu. Sesleri duymuyordu bile. Tek düşünebildikleri Bay Park'ın sonunda onu affetmesi ve kendini affettirmesi için Jeongguk'un ev adresini vermesiydi. Şimdi de Jeongguk'un evine doğru yürüyordu.
Herhangi bir hazırlık yapmamıştı. Ne konuşacağını, ne diyeceğini bilmiyordu. Sadece gidiyordu işte. Onu görmek istiyordu. Birkaç gündür görmemişti sadece ama öyle çok görmek istiyordu ki anlatamazdı asla.
Kendisinden sadece iki yaş küçük çocuğun bambi gözlerini ve içinde barındırdığı yıldızları görmeyi özlemişti. Kendisine sadece bir defa yapmış olsa bile yaptığı hamburgeri özlemişti. Ne kadar resmiyeti kaldır dese de sürekli siz diyerek, Bay Kim diyerek konuşmasını özlemişti. Gülümseyince çıkan tavşan dişlerini özlemişti. Gerçekten hayatında büyük bir yer kaplamaya başlamıştı tavşana benzeyen çocuk.
Düşüncelerle yürürken birkaç defa düşme tehlikesi geçirmişti, bir ara az kalsın bir arabanın altında kalıyordu. Ucuz kurtulmuştu.
Sonunda görüş alanına giren evle derin bir nefes aldı ve adımları istemsizce yavaşlarken eve doğru yürüdü. Kapının önüne geldiğinde endişe ve stres her yerini kaplamıştı. Zile basmadan önce kendine birkaç saniye verdi.
Ardından elini zile götürdü ve bastı. Şimdi nefesini tutuyordu.
Jeongguk çalan kapıyla şaşırdı çünkü kimse yanına gelmezdi. Kim gelmişti ki evine?
Uzandığı koltuktan yavaşça kalkıp ağır adımlarla kapıya yürüdü. Evi büyüktü Jeongguk'un. Apartman dairesi değildi. Ailesinden kendisine kalmış iki katlı bir evdi.
Kapıya ulaşınca yandaki aynadan kendine baktı. Hasta olduğu için yanakları, burnu ve kulakları kızarmıştı. Saçları dağılmıştı. Pijama üstü biraz kaymıştı. Omzunu silkip kapıyı açtı.
Karşısında gördüğü bedenle gözleri kocaman açıldı ve anında kapıyı geri kapattı.
Taehyung şaşırmıştı. Neden kapıyı kapattı ki? Beni hâlâ görmek istemiyor mu diye düşünürken dudaklarını büzdü. Tavşan çocuğun her konuda haklı olduğunu da biliyordu.
Jeongguk çok şaşırmıştı. Taehyung'un yanına kadar geleceğini asla düşünmemişti. Telefonu da birkaç gündür kapalıydı. Taehyung'un attığı mesajları görmemişti bile. Bunun yanında onun karşısına böyle pasaklı bir şekilde çıkmayı asla istemezdi.
"Jeongguk kapıyı açmayacak mısın?" diye sordu Taehyung.
Aynada saçlarını ve pijamasını biraz düzeltip dudaklarını yaladı ve dudaklarının solgun görüntüsünden sıyrılmasına izin verdi. Şimdi kırmızı ve parlak duruyordu dudakları.
Derin bir nefes aldı ve kapıyı açtı. Taehyung başını yere eğmiş dudaklarını büzerek duruyordu.
"Bay Kim?" Konuştu Jeongguk.
Taehyung başını kaldırdı ve parlayan gözlerle Jeongguk'a baktı.
Jeongguk umursamamaya çalışıp "Neden geldiniz?" dedi sesini toparlamaya çalışarak.
"İçeri girebilir miyim?" Taehyung'un masumca sorduğu soruyla şaşırdı Jeongguk. Hipnoz olmuş gibi başını sallayarak kapı önünden çekildi.
Taehyung gergince ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Jeongguk eğilip ayakkabıları almaya yeltendiğinde Taehyung önce davranıp aldı ve kenarda duran ayakkabılığa koydu. Ardından kendine terlik çıkarıp giydi. Jeongguk ona şaşkınca bakıyordu.
Esmer adam gergin olsa bile kendi eviymiş gibi davranıyordu. Üstelik evini nereden bulduğunu merak ediyordu Jeongguk.
Salona geçtiklerinde Taehyung bir koltukta duran örtü ve yastığa baktı. Hasta olduğunu o zaman fark etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fingers Crossed ||Taekook||
FanfictionGüzelsin Taehyung, kelimelerle anlatamayacağım kadar güzelsin. Senin gibi güzel biri benim gibi birini sevemez. [text + düzyazı] 26.04.2022-04.12.2023