Çok güzel bir Perşembe sabahına uyanmıştım. Güneşli bir bahar günüydü. Ah ne kadar da güzel bir kurgum var. Yağmurlu bir Ekim sabahıydı. Her zamanki gibi annemin odaya baskın yaparmış gibi girmesiyle uyandım.
"Beril uyandın mı?"
"Hayır anne hala uyuyorum" diyemdim tabiki."Uyandım anne" demekle yetindim. Annemin aşağı inerken şarkı mırıldanması gitmeyen uykumu geri getirdi ve kendimi yatakta buldum. Taa ki annem aşağıdan "Beril geç kalacaksın" diye bağırana kadar.
Kalkıp hazırlandım ve aşağıya inerken " Geç olsun güç olmasın be annağğ" dedim. Ardından terlik şov...
Telefona baktım ki ne göreyim 3 cevapsız çağrı 2 mesaj. Niye heyecanlanıyorsam sanki sevgilim var. Tabiki de Esila'ydı. Saate baktığımda gec kaldığımı anladım. Annemin yaptığı açmaları ağzıma tıktığım gibi kendimi kapının önünde buldum. "Ben çıktııımm" diye böğürerek aşağı indim. Saçmalamayın tabiki de karşımda bir adet sinirli Esila bekliyordum. Yavru köpek bakışları atsamda bi işe yaramadı. Hemen bf'min koluna girdim ve geç kaldık diye çekiştirmeye başladım. Saçmalamayın tabiki de arabamız yok. Durakta 5 dakika bekledikten sonra zar zorda olsa otobüse bindik. Ne kadarda hoş sohbetimiz var. İkimizde de kulaklık takılıydı. Sonunda ineceğimiz yere geldik. Sıkış tıkış otobüsten nasıl sağlam indiğimizi hala aklım almıyor. İtiş kakış Esila beni okula soktu.
"Ne kadar da çok okulu seviyormuş canım benim."
"Aynısından kamkim." Ben onu dışımdan mı söyledim lan.
"Sesli düşündüm kamkim kusura bakma." Sabah sabah ölümcül bakışlar yedim.
"Kankijim ama yani insanız bizde sesli düşünebiliriz, dimi?" Ve round 2.
Derse girmemize 15 dakika kalmıştı. Kantine kahve almaya gittik. 3 dakika içinde kahvelerimizi aldık. Esila'nın sınıfına doğru ilerlemeye başladık. Ben Esila'nın arkasındaydım. Esila elinde kahvesiyle ilerlerken taş mı taş bir çocuğa çarptı. Kahretsin ikisininde üstüne kahve döküldü! Woow neler oluyor orada. Tam heyecanlanmıştım ki Esila'nın sesi kulaklarımı parçaladı.
"Önüne baksana be salak."
Teallam bu kız beni öldürüyor. Sanırım daha çocuğa bakmadı. Yani muhtemelen öyle eğer baksaydı kesin kekelerdi. Ah evet sonunda kafasını kaldırdı. Ben medyumum çünkü Esila kekelemeye başladı.
"Ya pardon bilerek olmadı. Ama sende önüne bak biraz." dedi yakışıklı beyimiz.
"Güvenemiyorum yani bohta çıkabilir." Niye şimdi Esila bana kötü kötü bakıyor ki. Hayııır bu olamaz ben yine mi sesli düşündüm. Allam sana geliyorum.
"Biliydim böyle olacahını." Aaa yakışıklı beyimizde benden çıktı. Tabi ki güzel bir kahkaha patlattık. Esila'nın 'terkedin burayı' bakışlarını unutmamak lazım.
"Ben Alpay. Alpay Ayaz." dedi. Tanışmak istercesine elini uzattı. Boş çevirmemek lazım dimi? Yani hemen elimi uzattım.
"Ben Beril. Beril Kaya."
"Ya arkadaşın?"dedi.
"Bende Esila Öztaş." dedi bıkkın bir şekilde. Allam bu kızı anlamak için bana sabır ver yareppim, please.
"Neyse ben sınıfa gidiyorum, kardeşcanlarım beni bekler. Kipler baylarr."
Sınıfa girdim ve sırama geçtim. Ne ? Hayır ilk ders fizik olamaz. Where is the ADALET?
..................................................
Zar zorda olsa günü bitirdik bee. Ne gündü ama full uyku. Okul kapısında Esila'yı bekliyordum. Oda ne? E bunlar Alpay denen yakışıklı jojukla beraber geliyolar ve konuşup gülüyorlar öyle mi? Gel bakalım Esila gel. Geleceğin varsa göreceğin de var. Hayır ama tam hesap soracağım Alpay'ın da bizimle geleceğini öğrendim. Tabi ben morel sıfır telefonuma kitlendim. Beril kim ki? Onu takan mı var? Arkamı döndüm tam ağzımı açıcaktım ki telefonum çaldı. Tabiki de motherim arıyor. Canım benim ya nasılda özlemiş beni.
"Efendim annişim... Hayır anne ben eve gideceğim... Ama anne... Tamam anne tamam geliyorum. Görüşürüz."
Ne yani şimdi ben komşuya mı gidicem. Ben ya ben. Of anne of. Esila ile ayrildiktan sonra annem tekrar aradı. Ama bu kadar da ısrarcı olunmaz ki canım aaa.
"Efendim anne... Yoldayım anne... Tamam anne... Çabuk çabuk yürüyorum anne... Tamam..."
Meğersem komşu teyzemiz hastalanmış. Geçmiş olsuna gidiyormuşuz. Ya zaten annem gitmiş ben niye gidiyorum ki? WHY? Tabiki telefonumdan kafamı kaldırmadan aheste aheste yürüdüm ve sonunda komşu teyzeciğimize geldim. Zile bastım ve ne göreyim. Karşımda en fazla 18-19 yaşlarında genç yakışıklı bir çocuk. Abartısız 2 dakika birbirimize baktık. İnsan bir içeri davet eder dimi yani. Biraz odunmuş. Birbirimize bakmaya devam ediyorduk taaki annemin sesini duyana kadar. "Sen mi geldin kızım?"
Yok anne hala yoldayım diyemedim tabi sonuçta yakışıklı bi jojuk söz konusu. "Geldim" demekl yetindim. Ah anne çocuk gitti ama yaa. Açaydım kollarımı gitme diyeydim.
Uzun uğraşlar sonucunda ayakkabılarımı çıkarıp iceri girmeyi basarabildim.Ooo içeride yemekciklerim beni mi bekliyo ne ? Tabiki tabağımın hepsini bitirdim. Eveeet kalkma vakti gelmişti.
"Kızım hadi git paltolarımızı alda kalkalım."
"Nerede ki?"
"Koridorun en sonunda ki odadalar kızım."
"Hangi ida anne?" araya komşu teyzemiz girdi ve
"Doğukan abinin odasında" dedi. Nee yanlış duymadım dimi? Çocuğun adı Doğukan. Oha ama bu benim en sevdiğim isim. Ama abi uymadı yaa one öyle? Hiç mi hiç hoşuma gitmedi.
Mırın kırın etsemde mecburdum hem belki bir şeyler olurdu dimi? Ayağa kalktım ve koridorun sonuna doğru ilerledim. Odanın önüne gelince durdum. Tabiki de kapı kapalıydı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor ve midemde filler horon tepiyordu. Sonunda kapıyı çalmayı başarabildim...Evet ilk bölüm için biraz uzun oldu. İlk kitabımızdır. Yazım yanlışları özür dileriz. Çok gecikmeden ikinci bölüm gelir inşallah :))