19 YIL ÖNCE
Gecenin en büyük sesi sessizliğiydi o ana kadar. O gece, gecenin bile sesi duyuldu.
Çünkü herşey büyük bir sessizliğe gömülmüş, zaman durmuştu. Zaman bile akmayı bıraktığı an onlarca insanın kanı akmış ama en ufak bir ses çıkmamıştı. Bu gece sadece bir kız kurtulmuştu. Daha annesinin sütüne muhtaç bir kız. Çok güzeldi. Toprak rengi gözleri gecenin karanlığına inat parlıyordu. O kız sadece annesini kaybetmedi. Tüm ailesini, tüm benliğini, tüm hayatını. Geçmişini kaybetti. Kendisine dair hiçbir şeyi kalmadı. O gecede kaldı hepsi. Bir kimliği bile yoktu henüz. O annesini kaybetmişti. Kaybedecek hiç bir şeyi kalmamıştı başka. Daha küçücükken kaybetmişti her şeyini. Önünde upuzun bir ömür vardı ama onun kayıp edebileceği hiç bir şey yoktu. Ona gece çok yakışıyordu. Karanlık ona çok yakışıyordu. Çünkü o bir yıldız gibi parlıyordu. Sevmedi o hiç bir zaman geceyi. Gece karanlıktı. Gece onun geçmişinin, benliğinin katiliydi. Gece bilinmezdi. Gece onun elinden her şeyi almıştı. O bilmiyordu gecesiz bir gökyüzünde yıldızların parlamayacağını. O yıldız, geçmiş ise gece idi. O ne kadar istemese de gecenin en büyük sesiydi. O geceden arda kalan tek şey geçmişine esir kalmış bir güzeldi. Tek o kalmıştı en sessiz gecenin en büyük sesi olarak. Yaşayan şeyler ses çıkarırdı. O geceye ait ondan başka kimse kalmamıştı. Ama o gece ne olduğunu o da bilmiyordu. Bir enkaz vardı sadece. O gece ne olduğuna dair kimsenin fikri yoktu. Ya da gizlenmişti. Kimsenin bilmesi istenmemişti. Onu o enkazın ortasından kimin kurtardığı bile bilinmiyordu. Neden gizlenirdi o kadar kişinin ölümü? Niçin kimse kaybettiklerini aramıyordu bilinmez. O çok güzeldi. Herşeyin kaybetmişti ama daha o kadar minikti ki. Bir isme ihtiyacı vardı. O güzelliğine uygun olarak adı Ahsen oldu. Soyadı dibinde bulunduğu ağaç olan Ladin oldu. AHSEN LADİN geçmişini bilmeden büyüdü...Günümüz...
"AHSEN LADİN uyan artık konuşacaklarımız var!" Diyerek hiddetle bağıran müdüre uykumun içine etmişti. Onlar için bu yurtta sadece bir fazlalıktım. Aslında çok haksız da değiller. Reşit olmama rağmen hala kaldığımı düşünürsek. Ama benim gidecek kimsem yoktu. Yurttan ayrılsam büyük ihtimalle sokaklarda yaşamaktan başka çarem yok.
Kimsesizliğin vücut bulmuş haliyim adeta. Daha küçücükken ölmüş annem. Yani tüm ailem. Ya da benim bildiğim tek kişi annemdir. Daha annemin sütüne muhtaç iken ölmüş annem. Neden öldü? Nasıl öldü? Pek bir şey bilmiyorum ama sadece o gün gecenin çok karanlık olduğunu biliyorum. Kendimi bildim bileli bu yurttayım. Geçmişim hakkında hiç bir fikrim yok. Aslında benliğimden bile emin değilim. Aklımda çok fazla soru var. Ailem paramparça olmamış olsaydı nasıl bir hayatım olucaktı? Adımı bile annem koymadı benim. Kimin koyduğu ise ayrı bir muamma. Soyadım benim soyuma mı ait? O da bilinmez. Ben geçmişimi bilmeden büyüdüm. Benliğimi kaybederek. Eskiden kimdim, neydim? Bilmiyorum. Mesela annem nasıl biriydi. Ya da babam yaşıyor mu? Bı dakika benim bir babam var mıydı?
Aklımdaki sorular cirit atarken müdüre hanımın sesi tekrar duyuldu. "AHSEN LADİN eğer biraz daha oyalanırsan tüm bulaşıkları sen yıkayacaksın!" Yatakta doğruludum ve ayağa kalktım. En yakın arkadaşım Leyla ile kullandığım dolabın önüne geldim. Üstüme bir kazak altıma ise pantolon giydim. Tüm kızların ortak kullandığı pislikten beyaz fayanslarï sararmış olan banyoya giderek elimi yüzümü yıkadım. Artık hızlanmam gerekiyordu. Bu gidişle müdüre hanım beni atacaktı yurttan.
Aslında defalarca gitmeyi düşündüm yurttan ama cesaret edemedim. En azından gece uyuyabilecegim bir yatağa sahibim ve onu da kaybetmek istemiyorum. Zaten Leyla'da benden 7-8 ay küçük olduğu için onun çıkabileceği zamana daha var. Aslında bu bilginin kesinliğide sorgulanır. Sonuç olarak ne zaman doğduğum da bilinmiyor. Ama bu yurda bırakıldığımda annemin ölümünün üstünden 5 yıl geçtiğini söylerdi eski müdüre. Eski müdüre hanım, daha doğrusu Eyşan teyzeye göre ben şuan 19 yaşındayım.
Eyşan teyze ölene kadar çok mutluydum. Sadece ben değil, benim gibi yurda mahkûm edilen tüm kızlar halinden gayet memnundu. Fakat Eyşan teyze öldükten sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı. Onun vefatından sonra yerine kız kardeşi geçti. O günden sonrada yurt bizim için esir kaldığımız bir yere dönüştü.
Hızlıca odadan çıkıp müdüre hanımın yanına gittim. Saate baktığımda daha sabahın 6'sı olduğunu görünce şaşkınlığımı gizleyemedim. Fakat odada sadece müdüre hanım ve ben yoktuk. Yanımızda yaklaşık 1.85 boylarında, saçlarının bir kısmı ağarmış, yeşil gözlü bir adam vardı. Adamın burada duruş amacını asla anlamasamda "Efendim müdüre hanım. Beni çağırmıştınız" dedim.
Bu sırada müdüre hanım söze girdi. "Ahsen seni pek sevmesem de ablam seni çok severdi. O yüzden hiç bir zaman kıyamadım sana-" hiç bir zaman kıyamamış mı? Alayla gülümsemek ile yetindim. Ve bu bile müdüre hanımın öldürücü bakışlarını üstümde hissetmeme sebep oldu.
"Normalde 8-9 ay önce senin bu yurttan artık ayrılman gerekiyordu, yeni kimsesizlere yer açılsın diye. Fakat sen çok ısrar edince dayanamadım ve bir süre daha kalmana izin verdim." Kadındaki oyunculuk tam Oscar ödüllük.
"Ama artık senin de kendi hayatını kurman lazım. Üniversite bile okumadın daha. Önünde çok güzel yılların var. Bunları değerlendirmelisin." dedi. Kayıp olan hayatımı düşününce akademik başarının pekte önemli olduğunu düşünmüyorum aslında. Akademik bir başarı insana sadece ün ve para kazandırır. Hayat sadece böyle devam etmiyor ama. Ün ve para sahibi olsanda hiç bir zaman yetmiyor. Her zaman senden daha fazlasını bekliyorlar. Daha fazlasını yapamayacağın an ün sahibi olmaktan çıkıyor ve insanların gözünde bir budala gibi görünüyorsun. Evet, akademik başarılara sahip olmak güzel fakat sadece onla kalamıyorsun.
"Müdüre hanım, ben üniversite okumak istemiyorum. Tek istediğim bilinmez geçmişimi bulmak." Evet hayattaki tek amacım geçmişim. Adımı bile annemin koyamadığını düşününce gerçekten kimsesizim. Geçmişimde ne oldu bilmiyorum. Ben ölen annemin bile mezarının nerede olduğunu bilmiyorum. Aslında annemin öldüğünden de emin değilim. Geçmişimi bulacağım güne kadar başka kimse umrumda değil.
Müdire hanım bana bakarak " Sana iki şans veriyorum AHSEN LADİN ya yanımdaki bu beyfendinin sana sağlayacağı bursu kabul edersin ya da 1 hafta içinde yurttan çıkışını yaparsın." dedi. Bu adamın niye geldiği işte şimdi belli oldu. Eğer burs almak isteseydim yurt çevresindeki bir sürü okulun sınavına girerdim. Ve çoğunu da kazanacağımı düşünüyorum. Ama şuan aklımda tek soru: Neden ben ? Bir sürü öğrenci var bu yurtta gerçekten hayalleri olan kişilere bu bursu sağlamak varken niçin ben? Bunun da sebebi belli aslında yurttan çıkışımı hala yapmadığım için müdire hanım beni çağırdı. Derdi benim okumam değil yurttan ayrılmam. Benim için problem yok. Yüzüme en sinir bozucu gülümsememi takarak ilk önce ismini bilmediğim beyfendiye doğru döndüm ve konuşmaya başladım "Beyfendi sizin zamanınızı aldığım için özür dilerim. Fakat benim eğitim almak gibi bir derdim yok. Aldığım eğitim bana yetiyor. Bu bursu gerçekten isteyecek bir sürü arkadaşım var." Bu sefer kafamı müdüre hanıma doğru çevirdim ve " Müdüre hanım eğer çıkış yapmamı istiyorsanız, bir hafta çok fazla. Ben bir saat içinde hazırlanırım." Ne kadar belli etmemeye çalışsa da keyfinin yerine geldiği gayet belliydi. Adam ise şaşkınlığını gizleyememiş olan biten anlamaya çalışıyordu. Müdire hanımın odasından büyük bir hışımla çıktı. Ve daha fazla tutamadığım göz yaşlarımı bıraktım. Ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yok. En azından kovulmak yerine kendim çıkıyorum.
Ağlamak. 3 heceli 7 harfli bir kelime. Şiirlerin içinde çok normal ama yaşarken anlar insan. Haykırmak, ağlamak, gözyaşı dökmek hiç bir işe yaramaz aslında. Sadece kendini yıpratır insan. Bazen bağıra bağıra, bazen sessiz sessiz duyguları dökmek rahatlatır insanı. Çok can yakar ağlamak. Bu kadar göz yaşının bir işe yaramayacağını anlayınca. Gözlerden akan yaşlar akarsu misali akar gider. Yok olurlar. Sessiz sedasız terk ederler bu dünyayı. Kurtulmak isteyenlere nispet yaparcasına...
İLK BÖLÜMÜ 10 GÜN İÇİNDE ATACAĞIMI SÖYLEMİŞTİM. AMA YİNE YAPAMADIM. NEYSE SİZLERDEN ÖZÜR DİLERİM, HEPİNİZİ ÇOK SEVMİYORUM. İYİ OKUMALAR...
KİTABIN BAŞLANGICI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ BELİRTİR MİSİNİZ?