Hatırlamıyorum, hatırlayamıyorum.
Her şey birden oldu, kafam çok karışmıştı, sınıf gittikçe daralıyordu, bunalmaya başladım en son onu gördüm ve gerisi yoktu.En son hatırladığım şey, birinin beni sarsarak;
"Okula uyumak için mi geldin sen? Tüm gün uyudun herkes gitti, bir sen bir ben kaldık." demesiydi.Bu ses, bu sesi tanıyordum.
Kafamı kaldırdığımda onu gördüm. Yüzüme şeytan gibi sırıtıyordu. O bakışını hala unutamıyorum.
İlk defa bu kadar fazla duyguyu birden yaşamıştım. Korkuyor muydum? yoksa şaşırmış mıydım? Saldırmalı mıydım? yoksa kaçmalı mı? Ne yapacaktım? Sahte anılar, çığlıklar, garip hislerimin hiçbiri, hiçbiri bırakmıyordu beni.
Gözleri, gözleri çok korkunçtu yada hayır beni korkutan onun gözleri değildi, aksine tatlı bir yüzü vardı. Fakat nedense ona bakınca veya onu anımsatıcak birşey görsem, korkudan titriyordum.
Sadece onu izliyordum, yüzündeki o korkunç gülüşü... Kesinlikle bir yerlerden hatırlıyordum bu gülüşü, ama her ne kadar tanıdığıma emin de olsam, kim olduğuna dair hiç bir fikrim yoktu.
Birden beni dikkatle süzen gözlerini devirip, okul sırasındaki defterlerimi toplayıp çantama koydu. Çantamı kucağıma doğru fırlatıp, kapıya doğru yürüdü, sınıftan çıkarken, kapının önünde duraksayıp, arkasını döndü ve beni 2-3 saniye sarakaya alırcasına ile tekrar süzdü ve gitti.
Kucağımdaki çantayı, titreyen ellerim ile tutup yere fırlattım, ellerimi soğuk soğuk terler akan kafama doğru götürdüğümde, omuzuma birinin dokunup, kulağıma fısıldadığını hissettim.
"Furkan..."
Fısıltı ile aniden ayağa kalkıp, arkama baktım.
Arkamda kimse yoktu sınıf tamamen boş ve sessizdi. Tir tir titreyerek etrafıma bakındım, sıralar, duvarlar, pencereler...
"Pencereler" diye bağırmıştım. Pencereler ve pencerelerin olduğu duvar tamamen kan ile boyanmıştı. O kadar yoğundu ki dışarıdaki havanın tam olarak nasıl olduğunu bile anlayamıyordum.
O Korkunç manzaraya karşı kitlenip kalmışken, titreyen bedenimi kontrol etmekte gittikçe zorluk çekiyordum. Kolumu kaldırıp elimi pencereye doğru nedensizce uzattım.
Nefes alamıyordum, gözlerim kararmıştı. Birden dizlerimin bağları çözüldü ve yere kapaklandım, refleks ile gözlerimi kapatıp açtığımda, nasıl olduysa sınıf eskisi gibi, pencereler temiz ve sınıf bomboştu...
Koridordan hala onun ayak sesleri duyuluyordu,
kendinden emin, yavaşça ve ağır ağır atılan adımlardı bunlar.Birden, bir yerlerden gelen şiddetli ama zor duyulan bir çığlık ile kendime geldim. Bu çığlık benim sahte anılarımın dışındaydı, bu sınıftan veya bu kattan da değildi, daha aşağılardan geliyordu...
Koridordan gelen ve gittikçe uzaklaşan adım sesleri kafamda yankılanmaya devam ediyordu.
Birinci adım, ikinci adım, üçüncü adım... adım sesleri durmuştu,
Aynı çığlık, tekrar bu kata kadar yükselmişti,
çığlık ile beraber atılan adımlar tekrar başlamıştı, fakat adımlar bu sefer ağır ve yavaş değildi. Koşuyordu ve artık uzaklaşmıyor, aksine yaklaşıyordu attığı adımlar.Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Çaresizce mermeri izlerken, kolumdaki saati fark ettim, saatimi düzeltip, saate bakıyordum ki.
Koridordan gelen koşarak atılan adımlar, birden sınıf kapısının önünden geçip, koridorun sonunda bulunan yangın merdivenlerinden aşağı doğru hızlıca iniyordu.