yoongi's perspective - that's what happened, you.

5.2K 322 194
                                    

Duruşmadan üç ay önce-  (Aralık)

Ne derler bilirsiniz. İlk görüşte aşk. Ya vardır, ya da yok.

Benim için vardı. Tüm hayatını mantık sınırları içinde geçiren, büyüye, burçlara, kötü ruhlara, kadere, kısacası gözümle görmediğim hiçbir şeye inanmayan benim için ilk görüşte aşk denen şey vardı.

Etrafımı kuşatan, beni deliye döndüren, tüm doğrularımı yanlışa çevirip tüm sınırlarımı yıkan Park Jimin'di, ilk görüşte aşkın tanımı. Benim tam tersimdi, her bakımdan ve her anlamda.

Yine de onu sevmenin sonsuz mümkün yolu vardı, tek bir adım atmam yeterliydi.

Onu ilk gördüğüm anı hala çok net hatırlıyorum. Mahkeme salonuna nefes nefese girdiği anda, üzerinde ıslanmış siyah tüvit  ceketi ve belki aceleden düzeltmeye fırsat bulamadığı dışarı sarkmış siyah kıravatıyla...pejmürde bir hali vardı ama ben onu güzel hatırlıyorum, ücretsiz kamu davalarına yardımcı avukat olarak bakarken uykusuz kalışı gözlerinin altına yeni mor halkalar eklemişti ama ben onun açık kahverengi gözlerindeki umutlu parıltıyı hatırlıyorum.

Kurumuş gönlüme nasıl baharı getirdiğini ve beni sıkıcı hayatımdan çekip çıkardığını da.

Bugün altı yıl olacak.

Dava dosyalarını arabanın yan koltuğuna atıp mahkeme binasına ait büyük otoparktan hızlı bir manevrayla çıktım. Önceki davam uzadığı ve ben müvekkilimin tanıdıkları tarafından koridorda kıstırıldığım için buluşmaya geç kalmıştım. Yine.

Ana yola çıktığımda gazı kökledim ve hemen Jimin'in numarasını tuşladım. Üçüncü çalışta açtı, sesi bir meltem gibi sakin, dinlendiriciydi yine de bu ses tonu bana hep fırtına öncesi gelen sağır edici sessizliği anımsatırdı.

"Yoongi? Selam."

"Neredesin?"diye sordum selamlaşmayı es geçerek. Üç gündür eve ancak sabaha karşı uğruyor, onlar uyanmadan da evden çıkmış oluyordum. Aslında bir bakıma bu ilişkimizin özetiydi. Aşkımızı kısa soluklanma aralarında yaşıyorduk, bu da yetmezmiş gibi bir de üçüncü bir kişiyi bu yoğun tempoya dahil ediyorduk. Kızımızı. Bundan hoşnut değildim ancak şimdilik de olsa bu durumdan çıkış yolu bulamıyordum.

"Bunyeong'da, doğal ürünler satan bir pazar var, oradayız. Konum atmamı ister misin?" Sesi, telefonu kulağından uzaklaştırmış gibi alçaldı, arkadan yabancı bir adamın sesini duydum. Sıkıntıyla iç çekip eve giden yolu es geçtim, direksiyonu Bunyeong'a giden yola kırdım, evimizin olduğu lüks semte epey yakındı. Söz konusu pazarı biliyordum yani ama sorun bu değildi.

"Sana, beni evde beklemeni söylemiştim."

"Bekledik,"dedi düz bir sesle. Sesi yine uzaklaştı, cızırtılandı. "Üç saat boyunca bekledik. Ama Mingi çok sıkıldı, biraz hava alması iyi olur diye düşündüm."

Kırmızı ışıkta son anda durarak telefonu omzumla kulağım arasına sıkıştırdıktan sonra aklıma gelen bir şeyi acilen deftere not aldım. İşler son zamanlarda çok sıkı ve yoğundu, aileme zaman ayıramadığımın gayet tabii farkındaydım ama ne yapıyorsam onlar için yapıyordum. Daha mutlu olacaktık. Daha iyi.

"Beni dinliyor musun?"

"Ha? Evet...tabii. Ne diyordun?"

"Belki de yemek işini ertelemeliyiz."

Defteri yan koltuğa fırlatarak telefonu elime aldım, kırsaldan gelen ürünlerin satıldığı kapalı pazara yaklaşmıştım. Jimin şehir hayatının tam ortasında yaşarken doğallıkla kafayı bozanlardandı, ailesini en sağlıklı şekilde yaşatmak istediğinden yumurtanın, sütün hatta suyun bile doğalını arardı. Onun zoruyla bazen Seul'un dışındaki köyleri ziyaret eder doğal pirinç satın alırdık. Bu da uzun zamandır birlikte yapmadığımız bir aktiviteydi, onlarcasından yalnızca biri.

Love at First SightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin