Demir kapıyı ittiğinde kulübedeki adamın sandalyesinde uyu-
duğunu görünce keyfi yerine geldi. Anlaşılan,Müdire Hanım aldığı paranın karşılığını fazlasıyla vermişti.Çamurlu yoldan geçerek yurdun aralık bırakılmış kapısından içeri girdiğinde ışıkları yakmadan merdivenlere yöneldi.Geleceğini önceden bilen yaşlı kadın, elindeki şamdanla onu merdivenlerin yukarısında bekliyordu.Eski,beyaz geceliğinin üzerindeki ipleri sökülmüş, siyah şalına sıkıca sarılan kadın, onu görünce korkudan yutkundu
fakat bazı şeyleri artık değiştiremeyeceğini o da biliyordu. Çocuklar zarar görmeyecekti, sürekli kendisine bunu hatırlatıyordu. Belki de bu, onun kendini kandırma şekliydi fakat bu yalana ihtiyacı vardı. Emekliliğini rahatça geçirecek kadar para ve çocukların güvende olacağının sözünü almıştı. Tüm hayatı, ailelerinin sokaklara attığı çocuklara bakmakla geçmişti. Şimdi ise yaşlanıyordu. Ona bakacak kimsesi olmadığı için en azından aldığı parayla emekliliğini rahatça geçirebilirdi, değil mi? Hem çocukların hiçbirine bir şey olmayacaktı ki. Onlar bu geceyi hatırlamayacaktı bile. Hayır,diye geçirdi içinden,onlae iyi olacak, bu yaptığım yanlış değil. Her bir çocuğun geleceğini yaktığını bilmeden çıktı vicdanının muhasebesinde.Yurda aldığı yabancının asıl planının korkutucu detayları aklına bile gelmezdi.
"Bu taraftan." Müdire Hanım'ı takip ederek koridorda dümdüz ilerlediler. Dikkat çekmemek için Los ışıkta attıkları her adım, ayak-
larının altındaki eski fayanslarda küçük tıkırtılar çıkartıyor, bu da yaşlı kadını daha çok tedirgin ediyordu. Nihayet duraksadıklarında
çocukların koruyuculuğunu yapmayı bu gecelik bırakan kadın yatakhanenin büyük, ahşap kapısını gıcırdatarak açtı. Ondan aldığı ilacı buradaki tüm çalışanlara bir şekilde içirdiği için etrafta kimse yoktu. Çocuklar bile ilacın etkisiyle ağır bir uykuya dalmıştı. Derin bir nefes alarak yabancının içeri girmesi için kenara çekilirken son bir kez daha sığındı kendisinin söylediği yalana: Onlara bir şey olmayacak.Yabancı,peşindeki yaşlı kadınla içeri girdiğinde ranzalarda uyuyan çocukları görmek dudaklarının kıvrılmasını sağladı. Bulunduğu yerden her birini izlerken, geleceğe yönelik korkunç planının temelini atacak olmasının heyecanı vardı üzerinde. Gözleri yanan şömineyle buluşunca, hiç vakit kaybetmeden şömineye yaklaştı. Cebinde durandemir mührü çıkardı. Her hareketi aceleciydi. Mührü yukarı kaldırıp ucundaki yuvarlak sembole bakınca keyfi iyice yerine geldi, bu bir yarasaydı. Kanatlarını iki yana açmış, özgürlüğüne doğru uçmak ister gibi orada duruyordu. Kabartmalı yarasa simgesinin tasarımı, çok önceden bu gece için hazırlanmıştı. Fazla oyalandığını fark edince , bir parmak uzunluğundaki mührün uç kısmını kör ateşin közüne bastırdı. Mühür ısındıkça, deri eldivenin içindeki elinde de bir sıcaklık hissediyordu fakat amaçladığı haz, şu anda yaşadığı bu hafif acıdan çok daha fazlaydı. "Yaşları kaç?" Çatallı sesi gırtlağından hırıltılar şeklinde çıkarken yaşlı kadın ikinci kez yutkundu "Buradaki çocuklar biraz daha büyük. Hepsi on yedi ile on iki yaş arasında ve otuz çocuk var" otuz mu? Güldü, onlar gerçekten onun Yarasaları olmak için yaratılmışlardı.
Isınan demir mührün uç kısmı kırmızılaşınca, diz çöktüğü yerden doğrularak ona en yakın yatağa yaklaştı. Ranzasında uyuyan sıska çocuğun tişörtününsol kolunu boştaki eliyle sıyırarak aşı izi olan yerine elindeki yarasa mührünü acımasızca bastırdı. Kızgın mühür çocuğun teniyle buluşunca cızırtılı sesler çıktı ve yanık et koskusu yükselmeye başladı. Ağır bir ilacın etkisinde olan çocuğun dudaklarından birkaç inilti çıksa da bu, onu uyandırmaya yetmedi. Bu gece aldığı ilaçlar acısını gizliyordu fakat yarın sabah kolundaki yarayı fazlasıyla hissedecekti. Havaya yayılan yanık et kokusu yaşlı kadını rahatsız ederken onu, sadece daha fazla tatmin etti. Canavarlara özgü bir içgüdüyle
Bundan zevk aldığını gizleyen tek şey, yüzünün yarısını kapatan şapkasıydı. Lakin kıvrılan dudakları, yine de onu ele veriyordu. Mühür soğumadan eğildiği ranzadan uzaklaştı. Arkasında bıraktığı siyah saçlı çocuğun kolu kızarmış, damganın yuvarlak çemberi teninde dikkat çeken bir yara olmuşturmuştu. Acıyla kaşlarını çatıp, huysuzca yatağında mırıldanırken çektiği acı rüyasına yansıyor olacak ki dudaklarından belli belirsiz bir inilti döküldü: "sedef..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YaralaSAR
AventuraÖZET: Herşeyi bozan canı bir adam ranzada yatan küçük kızın yanına gelir ve mührü basar küçük kız çığlık atar küçük kızın gözleri irice açılır ve adama tekmeler savurmaya başlar ama ise yaramıyordu adam küçük kıza mührü basar küçük kız tiz bir çığlı...