Çeviri; Hun Hyung
"Ve onlar neden buraya geliyorlar..." Luhan mızmızlandı.
"Çünkü ben Sehun'la yakın değilim ve Kai'nin evine gitmek istemiyorum."
"Neden senin evine gitmiyoruz?"
Baekhyun sessiz kaldı. Gözlerinin onun yerine konuşmasına izin verdi, 'Gerçekten bunu soruyor musun?'
Luhan mesajı almış gibi gözüküyordu çünkü sesli bir iç çekişle kendini yatağa atmıştı. Bir haftadan az bir sürede olanlara inanamıyordu. Her şey parktaki karşılaşmayla başlamıştı. O güzel gülüşü bir daha hiç göremeyeceğine emindi ama gülüşün sahibi bir sonraki gün sınıf arkadaşı olmuştu. Buna karşı olduğundan değildi, aslında şanslıydı da. Bütün bu utandırıcı anlardan sonra, aşık olmayı beklemiyordu. Bütün bunlar, Sehun'la ikinci konuşmaları gibiydi. Ve bu en kötüsü değildi.
*DRING*
Oh hayır, kesinlikle en kötüsü değildi.
Luhan yastığa doğru derince inledi. Sehun ve Kai kapıdaydı. Onun kapısında. Çalışmak için. Onları geri çevirmek ve bahaneler bulmaya çalışmıştı. Gerçekten denemişti ama bilirsiniz...
Evet,
Baekhyun.
"Kapıyı ben açarım," Luhan'ın yatağından atlarken mutlu bir ses tonuyla söyledi.
Luhan oturdu, yastığını yanına koydu ve peluşunu aldı.
Tamam Luhan. Sakin ol. Bu sadece Sehun. Sadece Sehun.
30 saniyeden az bir zaman sonra odanda olacak kişi sadece Sehun.
Rengi soldu.
Hayır hayır hayır! Sakin ol! Bu sadece Sehun! Sadece Sehun! Nefesini tuttu. Evet sakin ol. Sadece Sehun,
Sehun.
O sadece aşık olduğun çocuk.
...
"O burada." Baekhyun'un sesini duyduğunda acıyla bu kadar yakında olmamasını diledi.
Kapı açıldı ve Luhan nefes almayı bıraktı.
-
Baekhyun ellerini birbirine kenetledi. "İşte! Hepimiz buradayız!"
Luhan onu zar zor duydu. Kızarıklığıyla mücadele etmekle çok meşguldü. Hala yatağında oturuyordu. Baekhyun sağındaydı ve yanındaki Kai'ye sırıtıyordu, Luhan buradaki varlığından şüphe ediyordu ve solundaki Sehun çoktan çalışmaya başlamıştı.
"Odan mükemmel!"
Basit, şeftali renginde bir odaydı. Açık kahve çarşaflı yatak odanın ortasındaydı. Üzerinde çiçekli tablolar vardı. Yeşil bir kanepe (şuan Kai ve Baekhyun'un oturduğu), masa için bir sandalye (Sehun'un oturduğu), beyaz perdeli bir pencere, bir kitaplık ve büyük bir gardrop vardı.
Luhan Baekhyun'un bunu neden söylediğin düşünmedi bile – odasını yüzlerce defa görmüştü zaten. Yapmak istese bile, yapamazdı, nasıl nefes alacağını hatırlamakla ve soluna bakmamakla meşguldü.
"E-evet o haklı.." Kai Baekhyun onu dirseğiyle dürttükten sonra söyledi. Gülmemek için çok çaba harcıyormuş gibi görünüyordu. Luhan bunu umursamadı, tam teşekkür edecekken Kai'nin kahkahası odayı doldurdu.
"Üzgünüm ama, Luhan, kaç yaşındasın cidden?" Kai hala gülerken sordu.
Luhan başta anlamadı ama sonra aşağı bakınca,
Aman.Tanrım.
Bütün bu zaman boyunca geyik peluşunu tutuyordu. llk önce onu uzaklara, çok uzaklara fırlatmak istedi ama yapmadı, çünkü yapamazdı.
O Bay Deery'di.
Onu anlamaya çalışın.
Onu daha sıkı tuttu ve gözlerini kapattı, her şeyin bir rüya, yada bu durumda, bir kabus olmasını diledi.
"Tatlı olduğunu düşünüyorum."
Luhan aniden gözlerini açtı, şimdide bunun onun hayal ürünü olmamasını diliyordu. Sesin sahibine döndüğünde, güzel sahip ona gülümsüyordu.
"Sana benziyor gibi." Sehun gülümserken ekledi.
Baekhyun elleriyle kendini boğarken tiz bir ses çıkardı, bu sırada Kai şoktaydı.
Tamamen şokta.
Sehun'u ondan başka kimseyle halinden memnun bir şekilde konuşurken görmemişti. Ama en şok edici kısım bu değildi.
"Tatlı" mı demişti o?!
Luhan'da Kai'yle aynı hisleri paylaşıyordu, sürprize uğramıştı ve bunu ikiye katlayan bir his daha vardı.
Mutluluk.
Sehun onunla konuşmuş muydu? Sehun ona geyik peluşa benzediğini söylemişti? Sehun ona tatlı olduğunu söylemişti?
Evet evet ve evet! Bunların hepsini yapmıştı! Pekala, tatlı kısmı dışında. Ama Sehun peluşun tatlı olduğunu ve Luhan'ın ona benzediğini söylemişti, yani Luhan'ın tatlı olduğunu söylemişti işte. Böyle düşünüyordu ama her neyse, bu onun şuan çok fena kızardığı gerçeğini değiştirmiyordu. Sonra cevap vermesi gerektiğini hatırladı.
"Oh, t-teşekkürler..."
Sonra, beraber ödevlerini yapmaya başladılar. Baekhyun ve Kai o ikisine bakıp, 'Tanrım, tanrım' ve 'Ben.burada.ne.yapıyorum..?' diye düşünüyorlardı. Elleri birbirine değdiğinde Baekhyun içinden çığlıklar atarken Luhan dudaklarını ısırıyordu ve ne zaman Sehun'un ona baktığını hissetse daha da kızarıyordu. Ayrıca Luhan'ın Sehun'a olan kaçamak bakışlarını ve ardından gelen aşkla gülümsemeyi de fark etmişti. Çok şirin!
Diğer yandan Kai, istemiyordu ama dik dik bakmayı kesemiyordu. İlgilendiğinden falan değildi ama, gerçekten buna tanıklık mı ediyordu? Icehun (arkadaşlıklarının başında ona verdiği takma isim) nazikti? Sehun'a şantaj yapma fırsatını her zaman yakalayamazdı, bu yüzden telefonunu arayıp fotoğraf çekmeyi düşündü. Bulduğunda, aklına bir şey geldi ve durdu.
Fotoğraf çekersem, an mahvolacak, an mahvolursa, Luhan kesinlikle üzülecek, üzgün bir Luhan kızgın bir Baekhyun demektir ve kızgın bir Baekhyun ölü bir Kai'yi işaret eder.
..
Yavaşça telefonunu kenara koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blooming Love
FanfictionYazar; Yurmine Çeviri; Hun Hyung Eve dönerken, 17 yaşındaki öğrenci Luhan, en büyüleyici şeyi gördü. Bir gülümseme.