mixed

26 3 42
                                    

Seokjin aramadan önce Yoongi, son iki aydır başladığı sigarasını yakmak için çakmağını arıyordu.

İki ay içerisinde üst üste yaşadıkları durumlar herkesi yıpratmıştı. Okulları kapanmış, takım kaptanları öldürülmüş, cinayet en yakın arkadaşına yıkılmaya çalışılmış ve beraber büyüdükleri arkadaş grubu dağılmıştı.

Yoongi, ilk sigarasını Hoseok'un emniyete götürüldüğü gece içmişti. O lanet geceden beri her gün, her sabah, her akşam, her canı sıkıldığında sigaralar paketten eksiliyordu birer birer.

Olaydan önce bir kutu hazırlamıştı Yoongi. Onun için önemli olan her bir güne ait fotoğrafı, herhangi bir eşyayı yerleştirmişti içine. Olayın gerçekleştiği günden sonra o kutuya kara delik adını verdi. İçindeki mutlulukları bir karadelik gibi yutmuştu çünkü.

İki aydır her gün kara delikten çıkardığı, önceden önemli ve mutlu hissettiği zamanlarda çektirdiği resimlere, ona verilen küçük hediyelere baktı. Tek fark, eskiden bu kutuyu açıp baktığında hissettiği mutluluk ve huzur, yerini karanlığa, kötülüğe ve huzursuzluğa bırakmıştı.

Çakmağını da o kutudan çıkardığı resimlerin altında buldu.

Elindeki çakmakla dudaklarının arasındaki sigarasını yakmak üzereyken gözü masanın üstüne dağılmış bir fotoğrafa takıldı.

Fotoğrafta hepsi bir aradaydı. William bile yaşıyordu. Spor Müsabakalarındaki ilk galibiyetlerini aldıkları güne ait bir resimdi. Tüm takım terden sırılsıklam olmuş, William'ın elinde birincilik kupası, herkesin boynunda altın madalya ve gülen yüzleriyle sevinci iliklerine kadar hissettikleri bir resimdi. Jimin Yoongi'yi sırtına almıştı. İkisi de gözleri yok olana dek gülüyorlardı.

Yoongi iç çekerek dudaklarının arasındaki sigarayı kemikli parmaklarının arasına aldı ve yatağına oturdu. Bu kadar ayrı olmak, birbirlerinden bu denli kopmuş olmak inanılmaz canını sıkıyordu.

Oflayarak boştaki eliyle saçlarını karıştırdı ve başı ellerinin arasında öylece bekledi.

Tam o sırada telefonunun titrediğini duydu.

Arkadaşlarıyla ettiği kavgadan sonra onu her gün hatta her saat başı arayan tek kişi babasıydı. Telefona bakma gereği bile duymadı.

Telefonunun titrerken çıkardığı ses gittikçe sinirlerini bozarken ağzının içinde küçük bir küfür savurup kalktı ve masadaki telefonunu aldı.

Ekranda Seokjin'in adını görmeyi beklemiyordu. Yaşadığı küçük çaplı bir şaşkınlıkla afallayan Yoongi, hızla telefonu açtı.

Yoongi daha cevap veremeden "Yoongi, acilen buluşmamız gerek." dedi Seokjin.

Şaşkınlığı sesine de yansıdı. "B-bir şey mi oldu?" dedi. O anda aklına Hoseok geldi. Başına bir şey gelmiş olabileceği düşüncesi kor gibi yaktı içini.

"Telefonda anlatamam. Mekana gel. Diğerlerine de haber ver."

Yoongi'in endişesi gittikçe büyüyordu. Seokjin'in sesine yansıyan endişesi ve korkusu Yoongi'yi daha da çok geriyordu.

"Hyung" dedi Yoongi çakmağını yakıp söndürürken. "Kötü bir şey mi oldu? Hoseok, o iyi mi?"

Hemen hemen bir buçuk aydır hiç konuşmamışlardı ve Yoongi, ilk konuşmalarını bu şekilde beklemiyordu.

"Hoseok iyi, yani bildiğimiz gibi. Sorun o değil Yoongi. Çok tuhaf şeyler oluyor. Diğerleriyle de konuş ve hemen mekana gelin. İşin içinde Hoseok da var."

Yoongi'nin kafası iyiden iyiye karışmıştı. "T-tamam... Geliyorum hemen."

"Acele et." dedi Seokjin ve telefonu kapattı.

chingadaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin