Çözümü olmayan problemler

204 31 26
                                    


Sırtındaki ağrı ile yavaşça yatağından kalktı Tolga. Tahmin ettiği gibi alarmı çalmadan önce uyanmıştı. Malum, Tarhan Barçın dün gece eve dönüşünü gerçekleştirmişti. Huzur içinde bir uyku uyuması ve okula vaktinde gitmesi imkansızdı. Erkenden çıkmayı ve onu görmemeyi diledi. Banyoya gidip elini yüzünü yıkarken aynada kendine baktı. 

''Neyse, en azından yüzüme vurmamış, bu da bir şey.'' diyerek dişlerini sıkarak sırıttı. Sevindiği şeyin farkına vardıkça sıktığı yumruğu daha da sertleşiyordu. Ellerini sıkmaktan vazgeçip hızlıca bir duş aldı. Su değdikçe sol omzundaki yara yanıyordu ama Tolga bunu umursamadı. Her zamanki gibi ne kendisini, ne acısını umursuyordu. Hızla duştan çıktı ve banyodaki işlerini halledip üniformasını giydi. Sırtındaki ağrı onu epey rahatsız edecek gibi duruyordu. Ama klasik Tolga Barçın, kimseye zayıf yönünü, yarasını göstermezdi. Yüzüne her zamanki kötü adam sırıtışını taktı ve odanın kapısını yavaşça açtı. Kafasını uzatıp hiç ses var mı diye kontrol etti. Sanırım babası hala uyuyordu. 

''Güzel.'' dedi ve yavaşça kapıyı kapattı. Sessiz olmasına özen gösterdiği adımlarla evden çıktı ve arabasına binip okula doğru sürmeye başladı. Bugün Ömercik ile kavga edemeyecekti, sadece sözlü dalaşabilecekti. Tolga bunun için sahte bir üzüntü duydu bir anlık. Dün babası 1 haftalık iş gezisinden dönmüştü, morali de bozuktu. Kum torbası olarak gördüğü Tolga'da gözünün önündeydi, malum olay gerçekleşince Tolga'nın hali kalmamıştı bugün kavga etmeye. Sırtının ağrısı da çabası.

Doğru dürüst uyuyamamıştı da. Gece mesajlaştığı kişileri düşündü bir an. Onların durumları nasıldı acaba? Şu dünyadaki bütün şerefsiz babaların hak ettiğini fazlasıyla alması gerekiyordu. Kaç yaşındalardı? Acaba şiddet görüyorlar mıydı? Kardeşleri, anneleri var mıydı? Babalarından başka dertleri var mıydı? Yoksa babaları onlara dert çıkarmayı beceriyor muydu? Tanımadığı, adını, sanını, yüzünü bilmediği insanlar için endişeleniyordu. Tolga'yı kimse tanımıyordu, kardeşi hariç. Ama Tolga'yı gerçekten tanıyan biri bilirdi ki, o kötü dedikleri Tolga bile yanında, yöresinde, onun tarafında olan insanları düşünen ve onlar için endişelenen biriydi.

Arabasıyla okula giriş yaptığı an dün geceki sohbeti düşünmeyi bıraktı. Hazır erken gelmişken ve uykusuzken biraz sınıfta uyumayı planladı. Ama sanki inadına gibi sınıfa girdiğinde Ömer'leri sınıfta buldu. Neydi bu, önceden bunu planlamışlar mıydı? Tolga'yı rahatsız edelim planı falan mı? Yerine oturdu ve onları umursamadan uyumaya çalıştı.

''Hayırdır, yatakhane mi sandın burayı?''

Doruk'un sinir bozucu sesiyle ateş saçan gözleriyle ona döndü. 

''Seninle sonra çoook güzel uğraşıcam ama şimdi sırası değil.'' dedi Tolga sert bir şekilde. Doruk alayla gülerek Asiye'ye döndü ve onunla konuşmasına devam etti. Tolga tam uyuyacakken bu sefer de Kaan geldi ve yanına oturdu. Tolga uyuyamayacağını anladı ve sıraya koyduğu kafasını kaldırdı.

''Günaydın kanka.''

''Günaydın Tolga.'' dedi Kaan Tolga'yı incelerken. Çocuğun uykusuz kaldığını anlayınca onu rahatsız etmemek için en öndeki boş sıraya oturdu rahatça uyusun diye. Tolga şaşırsa da bir şey demedi. Teşekkür manasında elini salladı ve biraz uykuya daldı.

Tolga yüksek sesle aniden uyandı. Etrafına baktığında sınıf neredeyse boştu, bir tek Ömercik, Oğulcan, Aybike ve Berk vardı. 'Bu kadar uyudum mu ya' diye düşünürken uyanmasının sebebi olan sesi duydu.

''Bak Berk yeter artık, ben artık gerçekten benden ne istediğini anlamıyorum.''

Berk sinirle sıraya tekme atıp neredeyse kıpkırmızı kesilen yüzüyle sakin kalmaya çalışıyordu. Aybike'nin dedikleri onu sinirlendirmişti. Gözünün önünde Ömer ile babası hakkında atıp tutan kendisi değilmiş gibi davranması o kadar sinir bozucuydu ki.

''Aybike bence ben seni anlamıyorum! Anlamıyorum ve anlamayacağım da!'' Yüksek çıkan sesiyle Oğulcan ve Ömer hemen Aybike'yi savunma moduna geçmişti.

''Aybike sen gerçekten ne yaptığının farkında değil misin? Gözümün önünde Ömer'e Suzan Hanım'ın mağdur olduğunu, babamın onu terk etmekle suçlu olduğunu söylüyorsun. Bunu söylemendeki hatayı geçtim, bunu benim gözümün önünde yapıyorsun!''

Berk derin bir nefes aldı ve olduğu yerde sinirinden bir kez döndü. Tekrar Aybike'yle konuşmaya çalıştı.

''Ben Suzan Hanım babam evliyken onu ayarttığını, annemin ne kadar ağladığını, ben babam olmadan ne kadar zorluk çektiğimi, o kadın yüzünden babamı kaybettiğimi sana söyledim mi? Ya da senin gözünün önünde bunun dedikodusunu yaptım mı Doruk'la? Şimdi sen nasıl Ömer'le bunu konuşursun?''

Berk bağırarak ve sinirle bunları söylediğinde Aybike'nin gözleri dolmuş ve sessiz kalmıştı. Ömer araya girip elini Berk'in göğsüne koyup onu hafifçe ittirerek Aybike'den uzaklaştırdı.

''Bak, ağır ol. Kızı üzüyorsun. Ayrıca hakkında konuştuğun kişi benim annem.''

''Sizin hakkında konuştuğunuz kişi de benim babam!''

''Berk haklı.''

Tolga'nın söylediği şeyle bütün başlar oraya dönmüştü.

''Sen ne karışıyorsun lan bizim işimize? Hadi uza!'' dedi Ömer tehdit ederek. Tolga sinsice sırıttı ve ayağa kalkıp Ömer'in karşısında dikildi.

''Diyosun. Sana gelince kimse annemin arkasından konuşamaz. Ama sen çocuğun yüzüne baka baka babasının dedikodusunu yap. Yok öyle dünya. Birazcık eşit mi olsak ne?'' dedi Tolga gülümseyerek. ''Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma. Vay be, bu sözün benim ağzımdan çıkacağı da varmış.''

Ömer sinirle Tolga'nın yüzüne bir yumruk attı. Tolga yumruğun etkisiyle sıraların üstüne düştü. Tolga'dan beklenmeyen bir şekilde Tolga bağırdı. Sırtının acısından bağıran Tolga ayağa kalkıp belli etmemek için sanki sinirden bağırmış gibi davranmaya çalıştı.

''Ne yaptığını sanıyorsun oğlum sen, ha?'' diyerek Ömer'in gömleğinin yakasına yapıştı ve onu gücü yettiğince iterek önündeki sıraya tekme attı yolu açılsın diye ve sınıftan çıktı. İçinden sürekli göreceksiniz diye tekrarlıyordu. İçindeki öfkeyi susturamıyordu, dışa aktaramıyordu, içi içini yiyordu. Öfke ruhunu kemiriyordu. Şu an okulu yakıp yıkabilirdi. Ne kadar canı yanıyorsa o kadar canları yansın istiyordu. Hepsi iki yüzlü insanlardı. Kendi işlerine gelince başka, sonra bambaşka... Bir de Berk'e arkadaşım diyorlar. Berk zaten aptalın tekiydi! Doruk'la arkadaş olan birinden ne beklenirdi ki. 

Tolga Ayşe için geldiği şu okulda önceden bir Berk bir de Doruk'u tanıyordu ama asla hiçbiri samimi değillerdi. Tolga Berk'i biraz kullanmış olabilirdi. Doruk'tan ve iki yüzlülüğünden nefret ediyordu ama Berk öyle değildi, katlanılır biriydi en azından, eğlenceliydi. Tolga'da babası onun yanında dövmeye cesaret edemez, o kadarına da kalkışamaz diye Berk'i sürekli eve çağırıyor ve beraber takılıyorlardı. Tolga'nın planı işe yarasa da Berk bir iki kez Tarhan'ın tokat attığına şahit olmuştu. Ama durumun bundan daha ileride olduğunu, daha ciddi olduğunu, dövdüğünü fark etmemişti neyse ki. Zaten sonra Aybike ile çıkmaya başlayınca Tolga ile takılmayı kesmiş ve kendini o Doruk'un ekürisi yapmıştı. Sonuç? Yalnızlık.

Tolga bahçeye çıktığında derin bir nefes aldı. Akılsız kafasına sövüyordu, keşke bir de ağrı kesici alsaymış yanına. Bu gidişle okul sonuna kadar dayanamayacaktı. Sınıfa gidip eşyalarını alıp dönmeye karar verdi. Sınıfa girdiği gibi Ömerler ile muhatap olmadan direk sırasına yöneldi ve eşyalarını alıp sınıftan çıktı. Tam çıkarken bir el onu kolundan tutup durdurdu.

''Sağ ol.'' Sessiz ve nazik ses Berk'e aitti. Tolga bir saniyeliğine şaşırıp gözlerini dikti, sonra olayı hatırlayınca ''Eyvallah.'' dedi ve gitti.

Arabasına bindi ve sürerken nereye gideceğini düşündü. En sonda deniz kenarında arabayı durdurdu. Yorulmuştu, arabadan inmedi. Koltuğunu geriye yasladı ve yatmak için hazırlandı. Telefonu eline aldı ve uyumadan önce sohbet grubuna bir mesaj attı.

Psikopat: İçimde dinmeyen bir öfke var ve asla da dinmeyecek. Ne yaparsam yapayım dinmeyecek. Çözümü olmayan problemler için ne yapıyoruz? Es geçip sonraki probleme mi atlayalım? Ya geri döndüğümde çok geçse, süre bittiyse.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 09, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Derdim VarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin