0.1

331 21 8
                                    

Ruhumun çekildiğini iliklerime kadar hissettiğim bir sabaha uyanmıştım. Sabahın erken saatlerinde güneş doğmadan uyanmayı seviyordum ama yorgun geçen günler bunun keyfini çıkarmamı engelliyordu.  Telefonumu elime alarak yatağımdan kalkmadan Instagram'da gezinmeye başlamıştım. Ayılmak için her gün yaptığım klasik rutinimdi.

Biraz  dışarıyı izledikten sonra ellerimi göğüsümde birleştirerek mutfağın yolunu tuttum.  Sıcak bir bardak sütlü kahvenin mutluluğunu yaşamak istiyordum. Seul'de yaz çoktan bitmişti. Ekim ayının getirdiği tatlı serinlik en sevdiğim hislerdendi. Hazır olan kahvemi ve dünden kalan kurabiyelerimi yerken televizyonu açmıştım. Sabah haberlerini izliyordum. Ekrana gelen haberle tüm odağımı televizyona vermiştim.

" Sırada Kore'nin gündemine bomba gibi düşen bir haberle karşınızdayız. Yaklaşık bir hafta önce Busan narkotik ekibi tarafından yakalanan Jeon Jungkook  Seul emliyet müdürlüğüne teslim ediliyor. Şimdi ise  bütün detaylar için emliyet müdürlüğünün kapısında bulunan muhabirimize bağlanıyoruz."

Elime aldığım kumandayla haberin sesini yükseltmiştim. Aylardır ekibimizle birlikte aradığımız Jeon Jungkook'un Busanda tutuklanması canımı sıkmamış değildi.

"Son gelişmeleri aktarmak üzere  Seul emliyet müdürlüğünün önünde büyük bir basın ordusuyla Jeon Jungkook'un gelmesini bekliyoruz. Bilindiği üzere   uyuşturucu ve  yasadışı silah satımı ile uğraşan J.Jungkook geçtiğimiz günlerde Busan emliyet müdürlüğü tarafından yakalandı. Bu gün tahliyesi gerçekleşecek olan J.Jungkook yaklaşan dakikalarda burada olacak."

Muhabirin yüz hatları değiştiğinde elini kulağındaki kulaklığa götürerek tedirgin gözlerle kameraya bakmaya başlamıştı.
Kaşlarımı çatarak haberi izlemeye devam ediyordum.

"Evet sayın seyirciler. Aldığımız bir  son dakika haberine göre Jeon Jungkook  Seul emliyet müdürlüğüne getirilirken silahlı saldırı sırasında polislerin elinden kaçmayı başarmış. Yetkili birimlerin yeniden operasyona başlayacağı hakkında herhangi bir bilgi yayımlanmamıştır.."

Televizyonu kapattığım gibi üzerimi giyinmek için odama geri dönmüştüm. Üniformamı hızla giyinerek silahımı belime yerleştirdim. Asansöre binerek zemin kata gelmiştim. Koşar adımlarla arabama binerek karakola doğru sürmeye başlamıştım. Dağlık bir bölgede yaşamanın dezavantajlarından biri her yere uzak olmasıydı. Fakat ormanı çok sevdiğim için buna katlanabiliyordum. Çalan telefonuma baktığımda arayanın başkomiser olduğunu görmüştüm. İstemsizce gülümseyerek telefonu açmıştım. Başkomiser Baekhyun oldukça disiplinli biriydi. İşinde titiz yapısıyla tüm ekip tarafından bilinen bir şeydi. Bazen bizi yorsada kusursuzca planları sayesinde neredeyse tüm görevlerde başarılı oluyorduk. "Günaydın Lalisa haberleri duyduğunu varsayıyorum. Hemen ne yapıyorsan bırak ve karakola gel. Acil bir toplantı düzenliyoruz. Saat dokuzda odamda ol."

"Tamam efendim yoldayım." Telefon kapandığında yanımdaki koltuğa atarak yola odaklanmıştım. Çok geçmeden karakola vardığımda içerideki kaos havası çoktan içimin sıkılmasına sebep olmuştu. Ben planını görev sırasında yapmayı sevenlerdendim. Duruma göre yön vermek her zaman daha eğlenceli gelmişti. Olasılıklara güvenmek çok akıllıca olmasada daha heyecanlıydı.

Bileğimdeki saate baktığımda saat dokuza yaklaşıyordu. Biraz oyalanmak için kafeteryaya giderek kendime kahve almayı düşünüyordum. Kafeteryaya geldiğimde içeride birkaç  sivil insan ve polis bulunuyordu.  Kahve siparişimi vererek beklemeye başlamıştım. Siyah uzun saçlarımı geriye doğru atarken belimdeki kemeri düzeltiyordum.
"Buyrun komiserim."

Başımı teşekkür ederim anlamında sallayarak bahçeye doğru çıkıyordum. Kapının önüne geldiğimde Chaeyoung daha yeni geliyordu. Sarı saçlarını arkasına atarak gülümsedi.  Gülümseyerek selam verdim. "Günaydın."

İf We Have Each Other -liskook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin