a

9 1 3
                                    

ne yaptığını bilmemek. neler olduğunu bilmemek. ne hissettiğini bilmemek... tanrının verdiği bir cezaysa şayet, tanrı, yarattığından gerçekten nefret ediyor olmalı.

Kelimelerle anlatamıyorum. Dilimin ucunda ama söyleyemiyorum. Gerçekten hayatta mıyım? Bazen ne söyleyeceğimi bile bilmiyorum, çıkmıyor kelimeler ağzımdan. Sebebi ne bilmiyorum, yalnızca susuyorum. Sorulan sorulara cevap vermek ve vermemek arasında kalıyorum, sorduğum soruları ben bile cevaplamıyorum. Ben neyim? Ben kimim? Neden böylesine garip bir boşluktayım?

Hani bazen olur ya bedeninizi terk ettiğini düşünürsünüz ruhunuzun, ânı yaşamak istersiniz ancak bulunduğunuz durum izin vermez, işte tam olarak her günüm böyle geçiyor. Anlamlandıramadığım boşlukları doldurmaya çalışmak, canımı sıkıyor.

Ben galiba bitmek bilmeyen bir depresyondayım.

Düşününce insan var olur mu? Ben düşünüyorum, haddinden fazla düşünüyorum ancak var olamıyorum. Ne kendimde ne başka yerde.

Fark edilemez bir durum sandığımız her şeyin herkes tarafından fark edilebilir olması, yaralayıcı. Ben bir tek kendimi yaralıyorum. Ben bir tek buna alışkın ve mecburum.

Vazgeçmek. Vazgeçmek basit. Peki ben neden yapamıyorum? Bildiğim birinden, bir durumdan bir fırsat veya bir yanlıştan neden vazgeçemiyorum?

Uzaklara dalmış, sırtımı ağacın gövdesine yaslamış ve bacaklarımı kendime çekmiş halde, kulağımda kulaklıklarım ile arka planda çalan müziğe rağmen bomboş hissediyordum. Çalan müzik bile bu boşluğu dolduramıyordu. Elimdeki kitabı bir saat önce okumayı kesmiş olmama rağmen kaldığım yere ayracımı koymamıştım çünkü bu görevi elim üstlenmişti. Etrafıma bakındım. Etrafım sessiz ve bir o kadar sesli. Etrafım yalnız ve bir o kadar da kalabalık. Ben, kendimden sıkıldım.

Düşünceler içerisinde yüzerken ağrımasından dolayı, kendime çektiğim bacaklarımı serbest bırakıp uzattım. Sanırım yaşlanıyorum. 22 yaş beni bu hâle getiriyorsa ileride neler beni bekliyor kim bilir! Bir dakika saydıktan sonra ayaklandım ve etrafa bakındım.

Büyük, aslında kocaman bir sıkıntım vardı. Babamın borç aldığı insanlar peşimi bırakmıyordu çünkü babamın şu an hangi cehennemde olduğunu ben dahil hiç kimse bilmiyordu. Ve şu an uzandığım ağacın hemen çaprazında bulunan banklarda birileri oturmuş beni izliyordu. Ha evet, babam az buz bi borç para almamıştı. Toplamı 2 milyon dolar eden; kimisi banka, kimisi tefeci, kimisi babamın eski arkadaşı olan, aldığı borçların ödenmesini bekleyen bir dolu insan ve kurum ile tanışmak zorunda bırakılmıştım.

Babamın kaçma nedenini anlayabiliyordum aslında. Evet borç büyük, evet iflasını verdikten sonra -iflasının temelinde dayımın babamı dolandırması yatıyordu- her şey üst üste geldi, haciz ve anne babamın boşanması gibi.

Boşanma, iflastan hemen sonra babamın zorla boşanmak ve annemi bu dertten kurtarmak istemesinden kaynaklıydı. 13 yaşındaki kız kardeşimin velayeti annemde kaldı, ben de babamı yalnız kalmasın diye teselli aracıydım. Ta ki babam bir gün kaçana kadar.

Kaçtı kaçmasına ama, ya arkadaş! Bir insan nasıl akıl etmez kızının cinsiyetinin veya yaşının hiçbir öneminin olmadığını!

Başlarda her kurum ve insan normal yaklaşıyordu. Kaçak babamın geri geleceğini ve borcu yavaş da olsa kapatacağını düşünüyorlardı. Ancak benim canım babam geri gelmedi ve 3 yıldır tefeciler dahil resmi olmayan bütün kuruluşlar benim peşimde.

2 defa kaçırıldım ve annemden fidye olarak babam istendi. Aşırı saçma ancak biraz gerçekler... Ancak babamın da gelmediğini gördüklerinde ellerinden bir şey gelmediği ve benim de elimden bir şey gelmediği için bir süre sonra saldılar. 3-4 defa dayak yedim 1 tanesi neredeyse öldüresiyeydi. Ancak sağlıklı bedenim bunu kaldırabileceğine ant içtiği için her seferinde ayağa kalkabildim.

Bugün de dayak yiyeceğim bir ortam oluşuyor gibi bir his kapladı içimi.

Ayaklandığım yerde iyice esnedim ve sanki her şey yolundaymış gibi, normal bir insanmış gibi esneme hareketlerine devam ettim. Bunları yaparken bir iki adım atmış oldum, bu aslında mükemmel hızda bir koşuya hazırlık adımlarımdı, çünkü buradan hızlıca tüymem lazımdı.

Elbette onlarla konuşup halledebilirdim. Ancak onlar konuşarak halletmek istemeyebilirdi.

3 yıl boyunca neredeyse tüm alacaklıları tanıdım sayılırdı, birkaç kişi hariç. Beni öldüresiye dövdüren ve yine dövdüren birkaç kişiden bahsediyorum. Her seferinde adamları olurdu ve isim verip giderlerdi. Bu, onların gözdağı verme şekilleriydi.
Bu gözdağının asıl amacı babamın faiziyle borcunu ödemesi veya geri dönmesini sağlamaktı, ki asla başarılı olamadı çünkü babam hiç ortaya çıkmadı.

Hazırlandığım koşumu başlatmak için 2 adım daha attım ve yine esniyormuş gibi yapıp bu kez içimden saymadan depar atmaya başladım.

Her yere koşarak ve yürüyerek gitmek aşırı işime yaramıştı.

Tam olarak kaç kişi olduklarını çözememiştim. Bankta oturan iki kişi, ayakta bir kişi, sürekli 20 metre öteye park ettikleri parlak siyah arabanın olduğu tarafa baktıklarına göre bir o kadar da aracın içerisinde vardı, belki az; belki daha az ama normalden fazla adamla peşime düşmüşlerdi bu sefer. Ben bir şey yapsam, birilerini öldürsem, borcu ben alıp kaçsam, bütün bunlara katlanırdım ancak babamın ortada olmaması benim suçum değildi!

Koştuğum kaldırımdan ayrılıp

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Fark Etmez Mi Gerçekten?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin