Işık onundu ya da o onundu. İkisin arasındaki farkı merak etti. Anlamı bile var mı? Düşünmemeliydi. Onu kim yollamıştı? Keşke bilsem. Karanlıkta yürüyordu. Görüyordu ancak anlayamıyordu. Körlükten bile kötüydu bu durum. Bir ses duydu ya da hissetti. Günlerdir, belki daha fazladır, hiçbir şey duymamıştı. Sese doğru yol aldı ama ne kadar yürüse de ulaşamıyordu. Vazgeçti ne anlamı vardı ki? Beklemediği bir anda, düşününce her saniye aynıydı, her yere ışık düştü. Bu sefer o ses bir soru sordu. " Arınmak istiyor musun?" Niye ki? Niye doğrulardan arınmayı isteyeyim ki? Ama başka bir seçenek yoktu. Başına bir silah tutulmasından bir farkı yoktu. "Evet" diye cevap verdi. O an fark etti ki yalan söyleyebilirdi ve O anlamazdı. Ne de olsa O da insana benziyordu. Kendini binlerce parçaya ayrılıyor gibi hissetti. Ve gözlerini açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yükselen Cennet
FantasyTek bir tohumdan, birden fazla hayat... Herşey tek bir anıyla başladı. Asla hatırlanmaması gereken bir tanesiyle. Anılarının oluşmasından öncesi, kalbinin atmasından , ruhunun oluşmasından önceki bir anı. "Bir bütünün evrene saçılmış parçalarıyız"