Zamanın kendisinin bile unuttuğu bir çağda, savaş yeryüzünün ana iklimiydi.
Kibirleri ile insanlığı küçük gören ve köleleştiren yüce vampirler, patikaları cesetlerle ve kemiklerle dolmuş ormanlarda yaşayan ulu kurtlarla amansız bir savaştaydı. Bu savaş, vampirlere, kurt adamlara ve insanlığa yeterince zarar verdiğinde, tapınağa gelen insanlar üçer beşer eksildiğinde bir büyücü bunu çözüme kavuşturma konusunda kararını vermişti.
Azakyl, adındaki büyücü iki taraf arasında uzun süre mekik dokudu. Nihayet amacına ulaştığında biri yüce vampir bir diğeri ulu kurt olan iki gönüllü seçti. Yüce vampir Dalia, daha iyi şeyler olması umuduyla, vahşi ulu kurt Gridel ile çocuklarının olmasını kabul etti.
Kendi aralarında dahi üreme şansı olmayan bu iki ırkın çocukları olmasını sağlayacak büyü, Azakyl tarafından on bir gün süren bir sessizlik ayini eşliğinde yapıldı.
Azakyl, işleri bu şekilde yoluna sokacağına fazlasıyla inanıyordu. Üç çocuk doğacaktı. Yarı vampir, yarı kurt adam üç çocuk. Kısa sürede büyüyüp belli bir yaşa gelecek ve ömürleri boyunca öyle kalacak üç çocuk. Büyü bu üç çocuğun damarlarında akacaktı. İki tarafla da kan bağı olacak, sorunları onlar çözecekti. Her şeyin, herkesin kralı olacaklardı. Nitekim Azakyl haklı çıktı. O zamanlar isimleri; Avor, Marde ve Firz olan üç kardeş yüzyıllar boyu kral oldular. Dalven adındaki yeni ırkın üç temsilcisi olarak hepsini yönettiler.
Roma/1522
Devasa kubbeli taht odasında üç taht yan yanaydı. Geniş camları olan yedi pencereden içeri süzülen güneş ışığı içeridekileri aydınlatıyordu. Yan yana dizilmiş üç tahtın karşısında, üç siluet ayakta dikilmekteydi. Ortama sessizlik hakimdi, üç krala haber getiren üç kişi saraya girdiğinden beri durum böyleydi. Saray, Roma'nın kuzeyinde, ormana yakın, nehir kenarı bir yere yaklaşık iki yüz yıl kadar önce inşa edilmişti. Başta, Papa XXII. Ioannes olmak üzere, büyük bir grubu rahatsız eden bu durum, üç kardeşin izlediği barışçıl tutum ve kiliseye hediye edilen değerli mallar ile kısa sürede çözülmüştü. O günden beri burada rahatça yaşamlarını sürdürmüşlerdi.
Doğumlarından bu yana yeni isimler almışlar, pek çok da yeni dost edinmişlerdi. Şimdilerde Robert, Richard ve James isimlerini kullanıyorlardı. Sözde çok güçlü bir derebeyin geride kalan çocuklarıydılar ama pek çok insan dile getirilmeyen gerçeği biliyordu. Korku, insanları susturan buydu. Hem kötülük görmüş değillerdi ama insan oğlu bilmediği şeyden korkardı.
Üç ziyaretçiden sarışın uzun boylu olan vampir kibarca söz istedi. Gergin bir konuşma olacağını üç ziyaretçinin her biri biliyordu.
"Saygısız olduğumu düşünmenizi istemem ama bu konu acil ve şu an kral-asker ilişkisine dikkat edecek değilim." bunları söylerken sert yüz ifadesinde en ufak oynama olmadı. Yerinden kalkma gereği bile duymamıştı.
"Sorun değil, General Leqon Doji," Robert bunu söylerken yüzüne geniş bir gülümseme oturtmuştu. "O kadar uzun süredir sizle iç içeyiz ki kral ve askerlerinden çok dostlar gibiyiz." Sözünü tamamladıktan sonra diğer iki kardeşin de onu desteklediğinden emin olmak için onlara kısa bakışlar attı. Diğer ikisi de onaylar gibi kafa salladılar.
"Hem siz Romanya'nın Muhteşem Üçlüsüsünüz. Krallar bile size saygı duymalı." bunları söyleyen James'ti. Diğer kardeşlerinden neredeyse hiç farkı yoktu. Sarı saçları düzgünce taranmış, mavi gözleri odadaki her ayrıntıya dikkat edercesine sık sık hareket ediyordu. Tacını takmamıştı, eksikliğini de hissetmiyordu. Söylediği şeyleri ise tamamen inandığı için söylemişti. Alay etmek veya karşı tarafı hoş etmek için yapılmış değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliyet Efsaneleri - Kılıçların Ruhu
FantasíaVampirler'in, kurt adamların, büyücülerin dünyasının üç kralı bir isyanla yok edildi. Son bir kehanet, son nefeste yapılan bir büyü neleri değiştirebilir ki? Kralların mirasını taşıyan Demetri, yeni tanıştığı bu dünyada hayatta kalıp, Hunter'in kork...