ep1

1.2K 91 33
                                    

aylar sonra herkese yeniden helooooooooo

aysenurumun dogum gunune ozel bi kitap bu cok sirin cok tatli asiri hos bi kitap ilk omegaverse deneyimim umarim seversiniz

ily everyone<3

💛🌻

telefonumda çalan şarkıya eşlik ederken huzurluydum. hava çok güzeldi. yakıcı bir güneş yoktu ve tam renkli hırkalarımı giyecek havaydı. üstümde de sarı renkli hırkalarımdan biri vardı. kulağımın arkasındaki sarı frezya ile uyumluydu sanki.

çimlere yüzüstü uzanmıştım. önümde eskiz defterim açıktı ve bir şeyler karalıyordum. yanımdaki telefondan çalan d.o-rose şuanki moduma o kadar uygundu ki. ayaklarımı öne arkaya sallarken başka ne çizebileceğimi düşünüyordum.

yanımda hissettiğim tanıdık feromonlarla kafamı çevirdiğimde en yakın arkadaşımı gördüm. üstelik elinde en sevdiğim pastanenin ismi yazılı poşetle. hevesle sordum. "magnolya mı? tiramisu mu?"

tepkime kahkaha attıktan sonra başını iki yana salladı. "ikiside değil tatlı omega. bugün ikimize de portakallı kek aldım."

ellerimi hevesle çırptım. "en sevdiğimi biliyor olman gözlerimi yaşarttı."

o da çimlere otururken poşetten benim hazine olarak nitelendirdiğim keklerimizi çıkardı.

"ne çiziyordun?"

"hiçbir şey. karalama yapıyordum." dedim omuz silkip. kekin portakal tadı damağımda yayılırken gülümsedim. "delireceğim. portakal dünyanın en güzel şeyi resmen."

"çok portakal yiyorsun. umarım feromonların değişmez portakal canavarı."

omuz silktim. "kokum değişmez. değişmesin de. misler gibi vanilya kokuyorum."

"yanlış, hem vanilya hemde bebek kokuyorsun sen. süt çocuksun resmen." saçlarımı karıştırıp konuştu.

"değilim bebek kokulu falan. salak hyung."

keklerimizi hoş muhabbet eşliğinde yedikten sonra kendi hallerimizde takılmaya başlamıştık.

"beomgyu, şu çocuğa baksana. çok güzel değil mi? omegaymış. yazsam mı sence?" gösterdiği yer benim için oldukça bulanıktı. gözlerimi kıssam bile göremiyordum. yandaki gözlüğü alıp taktım.

"nerede?" diye sordum.

"3. sıradaki bankta. sarışın olan." dedi hyungum.

dediği çocuğa bakıp omuz silktim. "sen bilirsin.

biz hala o tarafa bakmaya devam ederken yanlarına bir kişi daha yaklaşmıştı. siyah saçları ve yapılı vücudunu arkadan görmeme rağmen yakışıklı olduğunda emindim. adamın sırtı yakışıklıydı bir kere. diğerleriyle selamlaştıktan sonra oturmuştu. bahçede gözlerini gezdirirken gözleri bir anda benim gözlerimi bulmuştu.

içimde garip hisler yeşerirken kurdumun sevinçten dört döndüğünü hissediyordum. o da öyle gözüküyordu. kahve gözleri kırmızıya dönüyordu. transa geçmiş gibiydim. yalnızca o vardı. yalnızca o vardı ve ben o yanımda olsun istiyordum. kucaklaşalım belki de öpüşelim. hayır, ben değil. kurdum istiyordu.

zar zor işittim yanımdaki arkadaşımı. "beomgyu, gözlerin maviye döndü."

[>]

bulmam lazım. bulmam lazım. bulmam lazım. bulmam lazım.

onu bulmam lazımdı. aklımdan tek geçende buydu.

"hyung, onu bulmam lazım." dedim yastığı karnıma çekip. yeonjun benim iğrenç halime yüzünü buruşturup burnumu silmişti.

"çocuk yakışıklı olduğu için niye ağlıyorsun peki güzelim?"

omuz silktim. çok yakışıklıydı. ve çok yakışıklı kişi benim ruh eşimdi. gerçek gibi değildi. ama ruh eşimdi işte.

"bul onu bana nolur?" dedim kolumu saçımı okşayan alfanın beline sararken.

telefonundan birkaç şey yaptıktan sonra ekranı bana çevirdi. "hangisiydi?"

gözlerim direkt onunkileri bulurken telefonu elime aldım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

gözlerim direkt onunkileri bulurken telefonu elime aldım. "en arkadaki." birkaç saniye telefondan resmini incelemiştim. "çok güzel birisi."

yeonjun halime göz devirdi. "adı taehyun'muş. sana instagramını atıyorum şimdi."

kurdum daha sevinçli olamazdı. "sen birtanesin. canım hyungum benim."

telefonuma düşen bildirimin ardından gizli hesaba istek gönderdim. "kabul eder umarım."

yellow freesia [taegyu]✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin