Cok hizliyim be ya😝
•
Jake'in buluşma teklifinden beri dolabımın önünde oturmuş kafamdaki garip düşünceler ile 'ne giyersem hoşuna gider?' diye düşünüyordum. Elimi attığım her şey ya çok şâşâlı ya da çok sadeydi. Kıyafetlerim yer de havuz oluşturmuştu.
Ben hâlâ ne giyeceğimi düşünürken zil çalmıştı. Onun geldiğini düşünmemle aniden heyecanlanmıştım. Nefes alışverişlerim hızlanmıştı. Dolaptan açık yeşil kargo pantolon, beyaz gömlek ve yeşil ile beyaz tonlarının hükmettiği hırkamı aldım. Hayatımda ilk defa beş dakika içinde giyinmiştim.
Saçlarımı elimle dağıttıktan sonra sadece telefonumu yanıma alabilecek kadar zamanımın olduğunu anladım çünkü kapıdaki şahıs hiç usanmadan zile basmaya devam ediyordu. Telefonumu alırken aynı zamanda "Geliyorum eşek herif!" diye bağırıyordum.
Koşturarak kapıya gelmiştim. Kapıyı açmamla kafama yumruk yemem aynı anda olmuştu.
"Piç bir saattir seni bekliyorum!"
"Bi' de bayıl istersen Feriha?" diyerek bana sitem eden Jake'in kolunu tutup aşağı doğru sürüklemeye başladım.
"Göt yürümeyi biliyorum bırak."
"Çok ayıp Sim Jake! Senin ağızın ne der!"
Kolunu aniden çekmemle yere yapışmaktan ramak kala kurtulmuştu. Dengesini toplayıp gözlerimin içine beni yiyecekmişçesine bakıyordu. Yutkunup dışarı doğru koşturmaya başladım. Ya ölecektim ya da az daha nefes alıp öyle ölecektim. Dışarı çıkmamızla arkamdan küfürler ederek koşturmaya başlamıştı.
"Hain şerefsiz!" O her küfür ettiğinde ben de kahkaha atıyordum. Onunla yaşadığım anın keyifine, onun bağırışlarına, hiçbir şeyi umursamayıp küçük çocuklar gibi koşuşturmamıza kahkaha atıyordum.
Koşuşturmaktan ciğerlerimin iyice yandığını hissedince yavaşlayıp yere çökmüştüm. Şerefsiz at gibi koşuyordu. Sayesinde kumsalın oraya kadar gelmiştik. O da benim gibi yavaşlamıştı. Elini omzuma atıp sıkmaya başladı.
"Az daha nefes almak ister misin? Yoksa acısız hemen bitireyim mi işini?"
Gözlerimi tapılası suratında gezdiriyordum. "Yüzünle biraz daha mı aşk yaşayacağım? Hah o zaman tabii ki biraz daha nefes almak isterim!" demiştim istemsizce. Bir anda kızarıp büzüşmüştü. Elini hızlıca çekip arkasını döndü.
"Öyle deme şerefsiz kalbime inicekti."
Dediğine gülüp sonunda ayağa kalktım. Kolundan tutup denizin oraya ilerledim. Denize yaklaştığımızda onunla olamanın heyecanı ile kalbim daha da hızlı atıyordu. Nefesim kesiliyordu, ellerim istemsizce titriyordu. Bacaklarımın tutmayacağını anlayınca onunla birlikte yere oturmuştum -ben oturunca istemsizce oturmak zorunda kalmıştı-.
İkimizde sessizce güneşi izliyorduk. Gözlerimizi yakıyordu ama hiçbir yere bakmadan izliyorduk.
"Aşk böyle bir şey olsa gerek?" demişti etkilenmiş bir şekilde.
"Nasıl bir şey?"
"Güneş gibi. Güneş sevdiğimizin güzelliğidir. Onun her şeyi bizim için güneş gibi parlar. Baktıkça bakmak isteriz. Ama Güneş'e fazla bakarsak gözlerimiz acır ya hani. Biz de sevdiğimize baktığımızda onunla hiçbir zaman olamayacağımız düşüncesi aklımıza gelir. Böylelikle de yüreğimiz sızlamaya başlar. Sızlama iyice büyür, büyür ve sadece büyür. Sadece bir öpücük o acının büyümesini durdurur."
Söylediklerinin güzelliği ile hayran kalmıştım. Sadece ona bakıyordum. Söylediği sözleri bile nasıl mükemmel olur diye düşünüyordum. O da benim gibi kafasını çevirdi.
"Guess I'm a coward i just want to feel alright and i know no one will save me i just need someone to kiss give me one good honest kiss and i'll be alright...
(Sanırım ben bir korkağım sadece iyi hissetmek istiyorum ve biliyorum kimse beni kurtarmayacak sadece öpecek birine ihtiyacım var bana güzel dürüst bir öpücük ver ve ben iyi olacağım...)"
Gittikçe yakınlaşıyorduk. Nefesini dudaklarımda hissediyordum. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki bir an sadece kalp atış sesimi duymaya başladım. Deli gibi öpmek istiyordum karşımdakini. Ama bir o kadarda korkuyordum.
Ben düşüncelerimle boğuşurken Jake ilk adımı atmıştı bile. Korkarak öpüyordu dudaklarımı. Parmaklarımı çenesine götürdüm. İşaret ve baş parmağımla hafifçe tutarak kendime çekmiştim. Yavaşça ruhlarımızı tatmin etmek istercesine öpüyorduk. Korkmuş halinden eser yoktu şimdi de. Alt dudağımı yavaşça aklına kazımak istermişçesine öpüyordu.
Elini yanağıma atmış daha da yakınlaşmıştı. Nefes alabilmek için araladığım dudaklarımdan yararlanarak dilini ittirmişti içeri. Dans edermişçesine doluyorduk dillerimizi birbirine. İstemeyerekte olsa hafifçe uzaklaşmıştı benden.
Sıcak dudaklarını ayırmıştı benden. İstemsizce kapattığım gözlerimi açtım. Kızarmıştı. Onun bu halini görmek nefes almamı engelliyordu. Oksijen daha ciğerlerime gitmeden diğerini alma ihtiyacı duyuyordum. Bir anda ayağa kalkıp. Etrafında dönmeye başladı.
"Aaa! Özür... özür dilerim! Benim gitmem gerek!" diyerek koşmaya başlamıştı. Bir şey diyemiyordum. Hissedemiyordum. Önüme döndüm. Dudaklarımla oynuyordum. Orada bir kaç saat oturup dudaklarını unutmamaya çalışmıştım. En sonunda da sıkılıp eve gitmiştim zaten. Yatarken bile aklımda tek olan şey dudaklarının sıcaklığıydı.
•
Alin size kiss
Bolum guzeldi ama ben yazmaya usendigim icin yazamadim biliyorum
Jake'in soyledigi sarkida Mitski-Nobody (ben cevirdim😝)
Ben yine bos yaptim ya
Bb22:02 23.10.22
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hey Metalci!, Heejake
FanfictionJake: Hey! Metalci! Sen su muzik bolumunden metalci herkesin satanist sanip korktugu Heesung degil misin 091022 Tw: kufur, argo, siddet Lee Heesung X Sim Jaeyun Brand New City-Mitski