(Birce'nin anlatımı ile)
Sabah kalktım, elimi yüzümü yıkayıp elime ilk gelen şeyi geçirdim. Zamanım yoktu fakat buna rağmen güzel görünüyordum. Çilekli dudak nemlendiricimi sürüp evden çıktım. Koşa koşa sınıfa girdiğimde gözümün alışık olmadığı bir çocuğu gördüm. Masaya başını yaslamıştı. Umursamadan masama geçip kitabımı açtım. Romeo ve Juliet'i üçüncü kez okuyordum. Buna rağmen sıkılmadan okuyordum.
Yavaş yavaş herkes sınıfa gelmeye başlamıştı. Yeni çocuk başını kaldırdı. Kaşla göz arasında çocuğu süzdüm. Yakışıklı bir yüzü vardı. Benimkinin aksine düzgün bir burnu vardı. Kitabıma geri döndüğümde konsantre olmakta zorluk çekmedim. Çünkü onun bana bakmayacağına hatta beni görmeyeceğine adım gibi emindim. Boş ümitlere kapılmadan kitaba geri döndüm. 2. perde 2. sahneye geldiğimde arkamdan bir ses duydum.
"Bakıyorum da yine kitap okuyorsunuz Birce Hanım."
Evet bu en yakın arkadaşım Adasu. Romanlarda olduğu gibi arkamdan seslenen yeni gelen yakışıklı çocuk değildi. Ben sadece ona platonik olabilirdim o ise bana bakmazdı. Çok vakit geçmeden güzümü kitaptan ayırıp "Evet." diye cevap verdim. Kitabı önümden aldı ve "Yine mi Romeo ve Juliet okuyorsun. Bıkmadın mı şu kitabı okumaktan?" diye sordu. Tam ağzımı açacakken"Bıkmadın." diye kendi sorusuna cevap verdi. Beni çok iyi tanıyordu.
Daha sonra hoca geldi ve dersi başlattı. Yoklama alınırken çocuğun ismini öğrendim. Hakan'mış kendisi gibi adı da çok yakışıklıydı.