hoş geldiniz, ilk elden deneyimlemediğim bir şeyler yazdığım için samimi gelmeyen, kendini tekrar eden tanımlar olabilir, şimdiden özür diliyor affınıza sığınıyorum
yine de, iyi okumalar, umarım vaktinize değer
✪ ✪ ✪
Soobin durdu, derin bir nefes çekti içine ve gözlerini kapattı. Varlığını görmezden gelmek istedi o anda, kendi varlığını ve tüm kanıtlarını; dirseklerindeki kurumanın kaşıntılarını, saç diplerindeki ağrıyı, yanaklarında kuruyan gözyaşlarını ve hemen ensesinde hissettiği ıslak nefesleri, her şeyi görmezden gelmek istedi.
Gözyaşlarının kurumuş olmasının önemi var mıydı bir defa düştükten sonra?
"Kai-ah,"
"Hm?"
"Güzel miyim?"
Yatakta döndü Soobin, belindeki eller gitmesin diye ellerini Kai'ninkilerin üstüne koymuştu. Çabaladığı kadardı muhtemelen, anlıktı. Nefessiz kalarak, hatta nefessiz kalmak için seviştikten sonra, ter içinde kalıp o teri soğuttuktan sonra elbette ki çabaladığı kadardı güzelliği ama Soobin yine de duymak istiyordu. Yalandı, bazı günler değildi ama yalandı, yine de Kai'nin sesindeki dürüstlüğe inanabilirdi.
Kai gözlerinin içine baktı, ruhunu gördüğünü biliyordu Soobin, gülümsedi.
Komik bir şey olduğu için değildi, bunu da biliyordu ama Kai gülümsedi ve dudakları öyle bir kıvrıldı ki, Soobin dileklerinin arasına onun dudaklarındaki yara kadar narin durabilmeyi de ekledi.
"Güzelsin tabii ki, çok güzelsin." dedi Kai, dilinde rahat dönmüştü yalanlar.
Kollarını göğsüne çekti kendini küçültmek adına ve Kai'nin gözlerinin içine baktı.
"Sen daha güzelsin." dedi, sesi çatlamıştı nefesini tutmaktan.
Kai yine gülümsedi, Soobin de eşlik etti. Bu saatte, bu kafayla daha fazlasını yapamazdı çünkü.
Denese bile, Kai'ye içindekileri anlatamazdı.
Kai güzel olduğunu düşünüyordu , Soobin'e güzelsin diyebiliyordu ve konuşurken bakışlarını kaçırmıyordu. Güzelsin diyordu ve gülümsüyordu, yanlış bir şey yapmadığı için gülümseyebiliyordu. Bazen, güzelsin dediğinde alnından da öperdi, ayakları yerden kesilirdi Soobin'in ve inanırdı o an için, güzelim ben derdi.
Ama Kai sadece gördüğü Soobin'i biliyordu, güzel kelimesinin ona bu kadar hafif hissettirmesinin sebebi de buydu. Çünkü, tırnakları böyle yamukken, göz altlarındaki deri dökülürken, her banyoda avuç avuç saç toplarken Soobin gerçekten güzel olabilir miydi? Soobin'in pijamaları yine çekmişti ya da hâlâ uzuyordu, kemikli bilekleri onun güzel olmasına izin verir miydi?
Kai ile ilk tanıştıkları zaman ikisi de sarhoştu, gereğinden kalabalık bir masada yan yana oturmuşlardı ve vücuduna alkol giren Soobin'in ayık Soobin'le hiçbir alakası yoktu. Sonradan öğrendi ki, Kai için de aynı şey geçerliydi. Belki de saatlerce konuştular, kaç tane bardak bitti saymadı bile Soobin ama gecenin sonunda Kai hakkında bilmesi gereken her şeyi biliyordu.
Hangi bölümde olduğunu, yaşını, yurtta kalıp kalmadığını (oda arkadaşının adını ve çoraplarını hep ranzaya astığını); çiçeklerinin adlarını, cüzdanında ölü annesinin resmini taşıdığını ve arabalardan korktuğunu öğrenmişti. Söylememiş olsa bile gülerken Kai'nin eliyle ağzını kapattığını, saçlarını geriye taramayı sevmediğini ve konuşurken ayaklarını salladığını da öğrenmişti onu izleyerek. Farkına vararak değil de, biraz daha doğaldı bu bilgiler, Soobin bütün geceyi Kai'ye bakarak geçirmişti ne de olsa. Başka yere baktığı anda kirpiklerinin uzunluğunu özlemişti çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tütün ağacı
Fanficsoobin, bir gün kai kadar güzel olabilmeyi dilerdi. one shot| 3600