2035
Karşımda duran adama baktım. Röportajın bitmesine az kalmıştı. Elindeki kahve bardağını masaya bıraktı ve oturuşunu düzeltti.
"Theodora hanım, size bir soru sorabilir miyim?" dedi.
"Tabii ki." dedim.
"Kar eridiğinde ne olur?" dedi. Duyduğum bu soru karşısında vücudum baştan aşağıya titredi. Hissettiğim bu büyük boşluk hissi sanki beni kendine çekiyordu ve orada boğulmamı istiyor gibiydi.
"Ne olur?" dedim. Sorunun cevabını zaten biliyordum.
"Bahar olur." dedi ve çok kısa bir süreliğine duraksadı. "O kadın benim için bahardı, karanlık kafesinde farkına bile varmadan donup kara dönüşmüş ben için o kadın, taze ve aydınlık bir bahardı."
Kelimelerim boğazıma takılmıştı. Karşımda duran bu adamı tanımadığımı sansam da aslında tanıyordum, hem de çok iyi tanıyordum. Belki de o yıllardır tamamlamak için beklediğim hayatımın yapboz parçasıydı.
1920
"Buranın yönetimi artık Kuzeylilere geçmiştir, akşam 9'dan sonra dışarıda olmak yasak. Hastaneye uğramak yasak. Sevgililerin buluşması yasak." diye tekrarladı karşımızdaki asker.
"Yalnız biz sevgili değiliz." dedim ingilizce konuşarak. Friedrich omzuyla bana vurdu, susmamı söyler gibiydi.
"Korece dışında bir dilde konuşmak yasak." dedi ve elindeki silahın namlusunu bana doğru uzattı. Namlusu bana döner dönmez Friedrich kendini önüme attı.
"Pekala. Uyarılarınızı dikkate alacağız, şimdi evlerimize gidebilir miyiz?" dedi Friedrich.
Yalnız yaptığı bu hareketten sonra hayatla ilgili bütün bağların kopmuştu ve onunla evlilik hayalleri kurmaya başlamıştım.
"Sen doktor, bizimle geleceksin ve sonra evine dönebilirsin." Askerin söylediği şeyle kendime geldim.
"Neden sizinle geliyor?!" dedim.
"Komutanımız yaralı. Onu tedavi edecek."
"Ben de geliyorum." dedim. Friedrich ölümcül bakışlarıyla bana baktı.
"Agatha sessiz olup buradan defolup gider misin?" dedi.
"Hayır. Ben de geleceğim."
"Sen kimsin genç kadın?"
"Gazeteciyim. Eğer sizle gelmeme izin verirseniz belki sizin yararınıza haberler yazarım." dedim ve güldüm. Yalnız bu şakaya benim dışımda kimse gülmedi.
"Bize hemşire lazım. Sen gelmeyeceksin." dedi. O anda yapabileceğim bir tek şey vardı.
"Siz de hiç şakadan anlamıyorsunuz, ben hemşireyim. Adım Anna Jung. Bu hastanede çalışıyorum." dedim. Friedrich tekrar ölümcül bakışlarıyla bana baktı. Konuşacağını anladığım anda üstüne atlayıp onu susturdum. Askerlerin bazıları aralarında güldü.
"İkimizi de öldüreceksin." dedi.
"Sus o zaman, şurda işimi yapmaya çalışıyorum."
"Eğer komutan senin yüzünden ölürse pek işini yapamazsın gibi."
"Hemşireye ihtiyaç duymazsan sorun ortadan kalkar. Pek de duyacağını zannetmiyorum." dedim ve üstünden kalktım.
"Özür dilerim, üstümde böcek vardı da biraz korktum." dedim. Asker elindeki silahı indirip eliyle diğer askerlere komut verdi. Hepsi silahını indirdi.
"Hastaneye gidin ve hazırlanın, sizi az sonra alacağız." asker arabasına doğru yürümeye başladı ve etrafımızda sarılı olan askerler de arabalarına yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Agatha
Teen FictionHayali savaş muhabiri olmak olan genç kız, hayallerini gerçekleştirdiği anda kendini kaosun ortasında bulacaktır.