KAÇIŞ

29 0 0
                                    


Kız çok korkmuştu. Kalbi adeta bir dikiş makinesinin kumaşı dikişi gibi hızla atıyordu. Midesi bulandı ama kusmak için bile zamanı yoktu. Henüz yeni uzaklaşmaya başlasa da sıcak hava bunaltmaya, terletmeye başlamıştı çoktan. Kurumuş otların sarıya boyadığı çayırlık boş alanla, farklı tür ağaçların oluşturduğu orman arasındaki mesafeyi tek nefeste bitirmeye adadı kendisini adeta.

Arkaya bakmamak için fısıltı şeklinde emirler yağdırıyordu kendisine;

"Sakın arkana bakma, durma, geri dönüş yok, başka şans ta!"

Engel olamıyordu kendisine, iki adımda bir arkasına bakıp adeta sendeleyerek koşuyordu. Yoldaki otların gizlediği bir çukura ayağı takıldı ve yere düştü. Çok kızdı kendisine, yine kendisini dinlemeyip arkasına baktığı için. Ayağında ince bir kan sızıntısı olduğunu gördü. Kalkmaya çalıştı. Neyse ki ayağındaki hasar sadece bir sıyrıktı. Kafasını yukarıya kaldırdı ve ormana yaklaştığını fark etti. Ormana ulaşmak üzere hızlanırken beyni arka planda ormanda karşısına çıkabilecek tehlikelerden haber veriyordu sanki. Kendisini taşımak istemeyen sağ ayağıyla yoluna devam etti. Derin bir soluk verdiğinde, yüzünü ağaçların gölgesinin serinlettiğini hissetti. Sevinemedi, çünkü ormana ulaşmak daha ilk basamaktı. Korkuyla ormanın sonunu görmek için ileriye baktı. Sanki uçsuz bucaksız bir ormandı burası ya da korkuları böyle düşünmesini istiyordu. Ayakları koşmak yerine yürür adımlarla ilerletmeye başladı kızı. Lisede atletizmle ilgilenmiş olsa da yorulduğu her halinden belliydi. Başaramayacağını düşündü. Bir süre sonrada mantar ve yosunların kapladığı devrilmiş bir kütüğe oturdu, anne ve babası geldi aklına. Güneş ışığının ağaç dallarının arasından sızarak aydınlattığı sol yanağından ilk gözyaşı sanki dağılmaksızın süzülüyordu. İçinde bulunduğu duruma nasıl geldiğini sorguluyordu. Annesinin dizlerine uzanmak ve babasının omzuna yaslanmak için neler vermezdi ki...

Kuşların söylediği şarkıları duyumsuyordu ümitsiz, bitkin bir halde. Cıvıldama seslerini karga sesi deldiği an sevdiği adam geldi aklına. Vücudu gerilmeye başladı. Öfkesi ilk kaşlarına yansıdı. Burun delikleri soluk alıp verirken genişleyip daraldı, gözyaşlarını durdurmaya çalıştı, yapamadı. Hıçkırıklara boğuldu orman. Bu sefer göz yaşları öfkenin eseriydi. Hiddetle ayağa kalktı saçlarını geriye attı, akan burnunu çekti ve gözyaşlarını sildi.

"Pes edemezsin, yapamazsın."

Diyerek telkin etti kendini. Haki rengi, büyüklü küçüklü beş bölümden oluşan, kemerli sırt çantasından su şişesini çıkardı ve içmeye başladı. Kendisini durdurmaya çalışırken yarısını içmişti çoktan. Ayağa kalkıp çantasını sırtına taktı. Önce yürüdü ardından ormanı yırtarcasına gerildi ve koşmaya devam etti. Epey ilerledikten sonra dikkatini hareket eden gri bir cisim çekti. Grilik ona doğru geliyor gibiydi. Ne olduğunu anlamak için gözlerini iyice odaklamaya çalıştı. Cismi gördüğünde ayakları boşalır gibi oldu. Ardından neredeyse tüm vücudu titremeye başladı. Bu yaklaşık 2m boyunda orman kurduydu. Gri tüğlü siyah kuyruklu mavi gözleri olan bir kurt. Nefesini dahi tutmuştu, sessiz olmak için çabalıyordu. Kurt kızı fark etmese de ona doğru ilerliyordu. Bir şey yapmalıydı. Bu vahşi hayvanlar hiçte dost canlısı olmayabilirlerdi, özellikle de açken.

Yankı saklandığı ağaç gövdesinin etrafına bakındı. Kırık dal parçaları ve irili ufaklı taşlar vardı. Önce dal parçasını kurdun dikkatini saat 3 yönüne çekmek için fırlattı ama istediği kadar uzağa atamadı. Akabinde yerde duran gri avuç içini dolduran gözenekli taşı aynı yöne attı. Bu sefer hem daha uzağa gitti hem ses çıkararak kurdun o yöne gitmesini sağladı. Rahat bir nefes alıp sol çaprazındaki, geniş gövdeli yaşlı ağaca doğru nefesini tutup geçerken kurdun hareketsiz, kuyruğu dik bir şekilde ona baktığını gördü. Kurtla göz gözeydiler artık. İki tarafta ilk hamleyi bekliyordu. Saliseler içinde ağaca tırmanmak ya da hızla koşmak geldi aklına. Kurttan hızlı koşamazdı, ağaçlar da tırmanamayacağı kadar yüksekti. Yalnızca korkuyu iliklerinde hissederek;

YANKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin