"Ömer hadi kalk geç kalacağız" diye seslendim. Ben de uykuluydum ama kendimi ayılmaya zorluyordum. Aslında okulun başlamasına yeterince zaman vardı ama okul yaşadığımız semte çok uzaktı ve biz toplu taşıma kullanıyorduk.
Ömer'e giyinebilmesi için mahremiyet sağlayarak kümesten dışarıya çıktım. Kümes artık ev dediğimiz tek sığınağımızdı.
Kırmızı montuma sıkıca sarılıp Kadir abime hızla mesaj attım. Abi biz kaltık. Bizi merak etne. Seni çok özledik.
Abimi çok özlüyordum ama yalnız kalmaya mecburduk. Mazlum Abi'yle şehir dışında bir yıllık iş bulmuşlardı. Büyük ödemeyi yıl sonunda alacaktı ve iş sahipleri yeme, içme, barınma gibi ihtiyaçlarını karşılıyordu. Bu bir yıllık süre zarfında Ömer ve ben kendi başımızın çaresine bakmak zorundaydık.
Kapı gıcırdayarak açıldı. "Fıstığım, hadi gir içeriye üşüteceksin. Ben ekmek alıp geliyorum."
"Tamam" derken yüzüne baktım. "Sende para var mı? Emel'in canı dün simit çekmişti."
Ömer cebinden 15 lira çıkarttı. "Bu kadar var. Alırım Emel'ime bir tane simit. Hem okul çıkışı özel ders vereceğim. Merak etme sen."
"Tamam" dedim elimizde kalan son paranın 15 lira olmasına kafamı takmamaya çalışırken. Yakında kirayı ödememiz gerekecekti, elektrik için de yengeme yardımcı olacaktık ve odun ve kömürümüz bitmek üzereydi.
"Emel, ablacım hadi kalk."
"Sabah mı oldu abla?"
"Evet" dedim yorganın altından çıkarken üşümesin diye montunu kardeşime giydirirken. "Bugün yengemde kalacaksın."
"Yaşasın."
Onun sevincine karşı gülümsedim. Bu kadar sıkıntının içinde hala mutlu olmayı başarıyordu.
Pembe montunun üstünden kollarını sıvazladım. "Üşüdün mü ablacım?"
"Hayır" dedi ama yalan söylediğini saklayamıyordu.
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Kahvaltı faslından sonra hızla okula gittik.
"Yeni bir okul gününe hoş geldiniz Eren familyası." Oğulcan yine her zamanki repliğini söylemişti.
"Oğlum bıkmıyor musun şunu söylemekten hiç?" diye ona sataştı Ömer.
"Ömerim, bu totem gibi bir şey tamam mı? Günümüzün güzel geçmesi için."
"Hee bugüne kadar çok işe yaradı çünkü."
Oğulcan kafasıyla Ömer'in omzuna vurdu. "Oğlum bozmasana beni."
İkisi bu şekilde atışarak yanımızdan uzaklaştılar. Aybike'yle yalnız kalmıştık.
"Sınıfa çıkalım mı?" diye teklif ettim.
"Yok ya sen git benim kütüphaneye uğramam lazım. Berk'e ders vermeye başlayacağım da zaman planlaması yapmamız lazım."
"Sence de tuhaf değil mi? Yani Berk neden senden ders almak istesin? Yani Berk seni sevmiyor bile." Yüzünün düştüğünü görünce toparlamaya çalıştım. "Yani seni sevmiyor derken hiçbirimizi sevmiyor. Yani, uf biliyorsun işte."
"Anladım" dedi gülümsemeye çalışarak. "Berk her zamanki Berk işte. Paraya ihtiyacım olmasa kabul etmezdim de mecburum işte. Umarım beni pişman etmez."
"Umarım. Sen iyi olacak mısın peki onunla? Yani ona karşı hislerin vardı. Nasıl olacak ikiniz bir aradayken?"
"Bilmiyorum Asiye ama onu sevmek istemiyorum. Geçer merak etme. Bir gün Berk Özkaya'nın varlığını bile unutacağım. Neyse gidiyorum ben."
"Hoşçakal" dedim ondan ayrılırken.
Merdivenlerin sonunda Doruk'u birkaç arkadaşıyla konuşurken gördüm ve hemen başka tarafa doğru baktım. Dikkatini çekmek istemiyordum ama bu mümkün değildi.
"Kümesimizin gülü de teşrif etmişler. Şimdi günüm aydınlandı."
Çenemi kaldırıp meydan okurcasına baktım yüzüne. "Ne o, çok mu özledin beni?"
Alay edercesine gülümsedi. "Ne diyosun, aşkından yataklara düştüm."
Yanındakiler kıkırdayarak uzaklaşırken ikimizi merdivenin başında yalnız bıraktılar.
"Rahat bırak beni Doruk" diye söylenerek yanından geçmeye çalışırken kollarımdan tuttu.
"Bırakacağım, bırakacağım da siz ne zaman Ataman Kolejini rahat bırakacaksınız?"
"Bizim kimseyi rahatsız ettiğimiz yok, tamam mı? Biz sadece okulumuzu okuyup mezun olmak istiyoruz. Egolarınızı üstümüzden çekip, biraz kendinizle uğraşırsanız sizin de aynısını yapmanız gerektiğini fark edersiniz!"
Doruk bir kez daha alayla güldü. "Bizi kendinizle karıştırma istersen Asiye. Siz mezun olduktan sonra yıllarca çabalayıp bir şirkete girmek için uğraşırken biz o şirketlerin eleman eleyen asıl adamları olacağız. Siz mevki almak için çırpınacaksınız bizse doğumumuzdan itibaren veliathları olduğumuz şirketlerde belki de kıvırcık görmek istemediğimiz için senin gibileri kovacağız."
"Acıyorum sana" diye dedim tiksintiyle yüzümü buruşturarak. "Asla kendi başarıların olmayacak, hep babanın parasının gölgesinde kalacaksın. Sen bu söylediklerinle beni aşağıladığını mı zannediyorsun? Hah, asıl kendini aşağılık gösterdin."
Yanından geçmek isterken önüme geçtiği için bedenlerimiz çarpıştı ve ben dengemi sağlayamayıp arkaya doğru sendelerken kollarımı tutup düşmeme engel oldu. Ayaklarım merdivenin köşesinde, vücudum çarpraz bir açıyla merdivenlere doğru eğikken düşmememi sağlayan tek şey Doruk'un elleriydi.
Bir an yüzünde bana karşı gerçekten insancıl bir duygu gördüm. Endişe... Ancak o duygu saniyeler içinde yok oldu. Beni merdevenlerden uzaklaştırırken her zamanki Doruk gibiydi.
Hiçbir şey söylemeden yanından uzaklaştım. Ona bir teşekkür borçlu değildim çünkü düşmeme sebep olacak kişi de oydu. Titreyen vücudumla sırama oturup az önceki adrenalinin etkisinin geçmesini bekledim. O merdivenlerden düşmem bir sakatlığa veya daha fazlasına sebep olabilirdi.
Az sonra ders zili çalınca herkes sınıfa girdi. Ömer bir sorun olduğunu anlamış gibi gözlerime baktı. Onu sakinleştirmek için gülümseyip kafamı iki yana salladım. Öğretmen geldiği için bir şey demeden sırasına geçti.
Az sonra sınıfa müdür yanında birisiyle geldi. "Hocam kusura bakmayın dersinizi bölüyorum ama sınıfla biraz konuşabilir miyim?" diye sordu.
"Tabii buyrun."
"Evet çocuklar size iki haberim var. İlki, her yıl okullar arası düzenlenen şarkı yarışması yaklaşıyor. Okulumuzu temsil edecek kişileri bulmaya çalışıyoruz. Aday olmak isteyenler bugün yanıma gelip başvuru yapabilirler. Yarın da adayların hepsini dinleyip kimi seçecegimize karar veririz. Bu arada kazanana 10 bin lira gibi bir ödül de var."
Bu mükemmel bir fırsattı. Kendi sesime güveniyordum ve ödülü kazanabilirsem ödül bizi çok uzun süre idare ederdi.
"İkinci duyurumsa yanımda gördüğünüz arkadaşınızla ilgili. Kendisi artık sizin sınıf arkadaşınız. Ben gidiyorum, iyi dersler çocuklar."
Müdür sınıftan ayrılırken öğretmen yeni öğrenciye yaklaştı. "Kendini tanıtmak ister misin?"
Yeni çocuk sürekli gülümsüyordu. "Şimdilik sadece adımın Kaan olduğunu söylemek istiyorum hocam. Gerisi için daha önümüzde çok uzun zaman var."
"Sen bilirsin. İstediğin sıraya geç de derse başlayalım."
Kaan, Tolga'nın yanına geçip oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kışın Açan Papatya - AsDor
Fiksi PenggemarO Asiye Eren'di. Belki yıpranmıştı, belki çok yorulmuştu ama güçlüydü o. Sevdikleri yanında olduğu sürece kalkardı ayağa. Kalkmak zorundaydı. O Doruk Atakul'du. Yakışıklıydı, sempatikti, zekiydi. Okula burslu gelen Eren ailesinden nefret ediyordu a...