Tenefüs sırasında müdüre gidip şarkı yarışması için aday olmuştum. Daha önce hiç kalabalık karşısında şarkı söylemediğim için aşırı heyecanlıydım. Üstelik parayı kazanmak konusunda da almak istemediğim bir sorumluluk almıştım üzerime. Yarışmayı kaybetme durumumda sanki Emel'i ve Ömer'i hayal kırıklığına uğratacakmışım gibi hissediyordum.
Ömer, Aybike ve Oğulcan yanıma geldiler.
"Kuzi, ben biliyordum zaten. Eren familyanın içinde yıldız ışığı olan tek kişi olmadığımı biliyordum."
"Ya Oğulcan, ne boş adamsın."
Oğulcan çenesini yukarı kaldırıp kafasını Ömer'in zıt yönüne döndü. "İleride imzamı almak istediğinde sana bu günü hatırlatacağım."
"İmza vermeyecek misin yani?"
Oğulcan'ın tafrası anında yok oldu. "Veririm tabii oğlum."
Önümüzden Talya, Süsen, Berk, Harika ve Doruk geçiyordu. Doruk'un elleri, Harika'nın omuzundaydı. Sabah beni tutan eller...
Bir süredir Doruk'tan hoşlandığımın farkındaydım. Hislerimi kabul etmek benim için çok zordu ama kendime bu haksızlığı yapmayacaktım. Benim de herkes gibi bir şeyleri hissetmeye hakkım vardı ve bu beni kötü biri yapmıyordu. Kim hisleri yüzünden suçlanabilirdi ki? Yine de eylemlerimden ben sorumluydum. Bu yüzden evet kabul ediyordum Doruk'tan hoşlanıyordum ama onun gibi bizi üzen birine asla açılmayacaktım. Bu hislerimi kimsenin bilmesine gerek de yoktu ayrıca. Aybike'den saklamakta çok zorlansam da sırrımı korumaya kararlıydım.
Kaan sınıftan çıkıp bize doğru yürürken düşüncelerimi dağıttım. Bize yaklaşırken "Merhaba" dedi. "Müdürün odasını gösterir misiniz? Şu şarkı yarışmasına katılmak istiyorum da."
"Tabii," dedim. "Ben de oradan geliyordum zaten. Sen de mi şarkı söylüyorsun."
Sınıfa ilk girdiğinde tuhaf bir gülümseyişi vardı. Neredeyse "şeytani" diyebilirdim ama şimdi eliyle ensesini kaşıyıp kafasını aşağı eğerkenki gülümsemesi tam anlamıyla utangaçcaydı.
Bu haline gülümserken kendimi de rahatlarken buldum. Benim dışımda birilerinin de bu konuda gergin olması kendimi daha iyi hissettirmişti. En azından içinde bulunduğum durumun normal olduğunu kavrayabilmiştim.
Onu da rahatlatmak için "Ben de yarışmaya katıldım ama gerginim" diye itirafta bulundum.
Ömer ellerini omzuma attı. "Ben sana güveniyorum Asiye'm. Hem sen eğlen de gerisi önemli değil."
"Ben de fazlasıyla gerginim." dedi Kaan. "Sesime de pek güvenmiyorum aslında. Yani sesim kötü değil de ortalamanın biraz üstü. Piyano daha üstün olduğum konu."
"Şey..." dedim utancımı bastırarak. "Grup olmaya ne dersin? Egolu görünmek istemem ama sesim güzeldir ama heyecanımla nasıl baş edebileceğimi bilmiyorum. Sahneye beraber çıkarsak daha rahat olurum. Hem piyano da bizi diğerlerinden öne geçirir. Ne dersin?"
"Valla bence şahane fikir!" dedi Ömer.
Kaan da kabul edince diğerlerinden ayrılıp Kaan'la beraber müzik odasına doğru ilerledik. Odanın önünde Kaan önden kapıyı açıp geçmem için ellerini uzattı. Gülümseyerek içeriye girecekken Doruk'la göz göze geldik. Gözleri alev alev yanıyordu. Ellerini yumruk şeklinde sıkmıştı.
Bize doğru gelirken alayla gülümsedi ama gözlerindeki o öfke gülümsemesiyle tezat oluşturuyordu. "Siz ikiniz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?"
Kaan da sinirlenmiş gibiydi. "Ne yaptığımızı görmüyor musun?"
İkisi yavaş yavaş birbirine yaklaşırken yüzlerinde meydan okuyan bir ifade taşıyorlardı. Durum çok saçma bir yere ilerliyordu.
"Yarışma için hazırlanacağız? Bir şey mi oldu Doruk?" dedim ikisinin arasına girerken.
"Evet, oldu!"
"Ne olmuş?"
Bir süre ne söyleyeceğini düşündü. "Ben, ben... ben şey. Yarışmaya katılacağım. Evet, yarışmaya katılacağım. O yüzden bu oda da bana lazım."
"Önce biz geldik." Kaan, Doruk'u umursamadan odaya girmeye çalışırken Doruk, Kaan'ın yakasından tutup Kaan'ı geri çekerek fırlattı. Kaan sırtını duvara çarpmadan iki saniye önce ceketinden de yırtılma sesi gelmişti.
Sinirle ayağa kalkıp Doruk'un üstüne yürümeye başladı ama Doruk ondan daha kalıplı ve güçlüydü. Yüzüne yediği yumrukla kafası sağa döndü. Öfkeden deliren Doruk yeterince zarar vermediğine karar vererek bu sefer de soldan bir yumruk savurdu. Kaan yere düşünce bu sefer de tekmeler onu takip etti. Doruk'un öfkesi dinmiyor, çoğalıyordu.
Berk ve Tolga araya girip Doruk'u uzaklaştırınca Kaan'ın yanına çömeldim. "Kaan, iyi misin?"
Kaan acıdan kıvranıyordu. Sonunda bilinci kapanana kadar iyi olduğuna dair bir şeyler mırıldanmaya çalıştı. Burnundanbve ağzından kan geliyordu. Şokla Doruk'a baktım. O da ileriye gittiğini fark etmiş gibi uzaktan Kaan'ı izliyordu. Kaan ise yerde bilinçsizce yatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kışın Açan Papatya - AsDor
FanfictionO Asiye Eren'di. Belki yıpranmıştı, belki çok yorulmuştu ama güçlüydü o. Sevdikleri yanında olduğu sürece kalkardı ayağa. Kalkmak zorundaydı. O Doruk Atakul'du. Yakışıklıydı, sempatikti, zekiydi. Okula burslu gelen Eren ailesinden nefret ediyordu a...