34|

174 26 116
                                    




34. Bölüm



"Gel ve bana halimi sor."

Odanın en ortasında, olağanüstü güzelliğiyle tıpkı bir portreyi andırırcasına duruyordu. Önünde, biraz ötede duran masanın üzerindeki güllerin baygın kokusunu içine çekerken yüzüne bir zevk gülümsemesi yayıldı ve sanki bir süre orada oyalanmak istedi.

"Hep böyle ansızın mı ortaya çıkacaksın?" diye sormuştu Yoongi oturması için arkasındaki koltuğu işaret ettiğinde. Bir süre bekledi hemen ardından karşısına geçerek oturdu. Yüzünde tuhaf bir tebessüm saklıydı. "Nesin sen tanrı aşkına?"

"Ne miyim? Ya bir dahi ya da bir ahmak. Ama bunu benden başka bilen yok." Bir ressamın sanatında yarattığı zarif ve yakışıklı figüre baktığı gibi karşısında oturan bedene gözlerini diktiğinde bir süre sessiz kaldı, o esnada yaşlı adamın kendisine yönelttiği yemek teklifini nazikçe reddetti.

"Seni bu eve almamam gerekirdi Taehyung. Bunu için bana kızamazsın dahi." Masanın üzerinden kalktı yaşlı adam, ona doğru ilerledi. "Yoongi'nin yokluğunda bir kez dahi ayağın bu kapıdan içeri girmedi. Küçükken dalından koparıp sana yedirdiğim kirazları ne çabuk unuttun? Ben de seni vefalı bilirdim."

"Ah Valente." Uzanıp sarıldı ona. "İstersen beni infaz et. Asla karşı koymayacağım sana. Ancak bunun için aylardır evine dönmeyi aklından geçirmemiş torununun da suçu yok mudur?"

"Yoongi görevi gereği uzaklardaydı." Konuşurken yanına oturdu ve o esnada çoktan masayı toplamaya başlayan kadından kendileri için biraz şarap getirmesini rica etti. "Oysaki senden gelen haberleri her gün duyuyordum. Yine dur durak bilmeden, görevini de tenzil etmeden sürekli hareket halindeydin."

Taehyung Yoongi'nin gözlerinin içine baktı. Yaşlı adamın söyledikleri ile dudaklarının kenarı belli belirsiz kıpırdamış ve arkasına yaslanarak bir bacağını kibarca diğerinin üzerine atmıştı. Öylesine rahat, öylesine doğal hareket ediyordu ki ve oturduğu yerden dahi etrafında olan biten her şeyin ve herkesin üzerine öylesine büyük bir hakimlik kuruyordu ki, kimse onun ansızın uğramış bir misafir olduğunu söyleyemezdi.

Güldü. "Neyseki hala iki gözüm var. Gerçekleri görebiliyorlar."

"Uzan da öpeyim öyleyse o gözlerinden. Kızgınım ama kıyamıyorum sana. Gönderdiğin tabloların hepsini aldım."

"Beğendin mi?" diye sordu bu sefer tüm dikkatini ona çevirirken. "Hepsini özenle yalnızca senin için seçtim Valente. Ne dersin, arzularını ve zevklerini çözebilmiş, senin gözünde arsız bir adamdan daha fazlası olabilmiş miyim?"

Ellerini onun dalgalı saçlarında gezdirdi yaşlı adam. Yüzünde manalı ancak gururlu bir gülüş belirdi.

"Evet. Neyseki yanıma uğramadığın o aylar içerisinde sanatından ve zevkinden eksilen bir şey olmamış."

"İyi madem. Başka türlü servetimi harcayabilmemin bir yolu olmazdı."

Hoseok bu esnada kendisine uzatılan şarabı sıkılgan bir tavırla başını iki yana sallayarak geri çevirdiğinde Yoongi çok kısa bir an gözlerini üzerine çevirdi ve yapmayı unuttuğu bir şeyi aniden anımsamış gibi kendisini Taehyung ile tanıştırdı. Ancak o an ince kahverengi ceketinin cebinden çıkardığı sigarasını yakmakla uğraşan beden hiç oralı olmadı, bakışlarını üzerine çevirmedi, yalnızca başını salladı ve dudaklarının arasından birkaç kelime geveleyerek bu merasimi temelli ortadan silmek ister gibi kıpırdandı.

Gözlerini onunkilerine ilk kez değdiğinden beridir o düşman dolu bakışlar ile karşılaşmamak için onun olduğu tarafa bir an bile dönmemişti Hoseok. Kapıldığı çaresizlik yüzüne tahammülsüzlüğün ve bastırılmış öfkenin sınırında olduğu ifadesini veriyordu.

𝑫𝒂𝒏𝒄𝒊𝒏𝒈 𝑾𝒊𝒕𝒉 𝑻𝒉𝒆 𝑫𝒆𝒗𝒊𝒍 | 𝑺𝑶𝑷𝑬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin