immortal

13 1 0
                                    


Güneşin ilk ışıklarıyla koltukta sarmaş dolaş hâle gelerek uyanmış olan ikili, bulundukları durumun vahimiyetinden dolayı öyle bir pozisyona nasıl girdiklerini sorgulamadan araştırmaya dönmüş ve gece onlara bırakılan mesajı almışlardı. Orta sehpada duran telefondaki sesi stresle defalarca dinlemiş, kaydedip polise göndermişlerdi.

"Bundan ne anlamamızı bekliyorlar?"

Tae gözleri dolu dolu telefona bakıyor, olanlardan kendisini sorumlu tutmaktan kendini alıkoyamıyordu. Fark etmeden dakikalardır salladığı bacağına yerleşen el ile düşüncelerinden sıyrıldı.

"Tae biraz sakinleşmelisin. Ölümsüzleştiriyorum dediğine göre öldürecek olamaz. Değil mi? Polis ve Hoseok araştırıyor: emin ol Jimin bir saç teline dahi zarar gelmemiş şekilde geri dönecek."

Jungkook kendi endişelerini bir kenara bırakmış, adete karşısındaki çocuğa iyi gelmeye adamıştı kendini. Çocuğu biraz sakinleştirdiğini düşündüğünde, ellerini çocuğun kumral saçları üzerinde hafifçe gezdirip, kafasını hafifçe kavrayarak kendi omzunda konumlanmasını sağladı. Aynı zamanda diğer kolu ile çocuğun ona kıyasla zayıf bedenini çevrelemişti. Çocuğun ince kolları beline sarıldığında rahatladı: karşılık alamayacak olmaktan korkmuştu. Çocuğun saçlarının kokusu ciğerlerine dolduğunda yalnızca ne kadar huzur verici bir koku olduğunu düşündü. Yeni alınan duş, biraz vanilya ve belki biraz da kiraz çiçeği gibi kokuyordu. Tarif etmesi zor, güzel bir kokuydu; eşi benzeri yok gibiydi, ona özgü olduğu belliydi. Bir süre öylece sarıldılar. Çocuk, bu sabaha kadar korkuyor olduğu adamın kollarında olmanın verdiği hissiyatı sevmişti. Bu sarılma bazı şeyleri unutturmuştu ona. Ama kısa sürmemiş, aklına dolan mazi kısa sürede çekilmek istemesine sebep olmuştu.

Tae çekilip koltuktan kalkar kalmaz odasına gitti. Jungkook ise biraz öylece arkasından baktıktan sonra mutfağa yöneldi. Dolaba şöyle bir bakınca pek bir alternatifi yoktu. Önceden hiç kahvaltı etmeyen biri olarak, dolabı iyi doldurma alışkanlığı edinmekte zorlanıyordu. Ama doyurması gereken bir çocuk (!) vardı ve bunu gerçekten kendisi yapmalıydı çünkü aşçısını herhangi bir bahane ile -niyeyse artık- evden yollamıştı. Malzemelere baktığında pancake yapmak en güzeli olur diye düşüdü. Ayrıca yapması kolay ve hızlıydı hem süsleme konusunda kendisine oldukça güveniyordu.

Çok geçmeden her şeyi hazırlamıştı. İçinde tuhaf bir heyecan vardı ve sanki noel arifesindeki bir çocuk gibi hissediyordu; içi kıpır kıpırdı. Kalp şeklindeki mükemmel pişmiş pancakeleri görünce kendisi ile gurur duyuyor olsada şekillerinden dolayı yanlış anlaşılmaktan korkuyordu. Hoseok, ona eve taşındığında bu kalpli pancake tavasını özel olarak hediye etmişti.

Her şeyin kusursuz olduğuna emin olduğunda Tae'nin kapısını tıklattı.

"Tae, hadi biraz bir şeyler ye ve sonrasında polis merkezine gidelim. Belki bir şeyler bulmuşlardır."

Bahane olarak böyle bir şeyi kullandığı için kendisinden utanıyordu. Ama içinde tuhaf bir rahatlık oluşmuştu. Belki de Jimin'nin kesinlikle her beladan kendini kurtarabilecek biri olduğunu bildiğindendi.

Tae odadan kırmızı gözlerle çıktığında ister istemez yüzü düştü. Onu mutlu etmeliydi ve bunu yemekle yapamayacak gibiydi. Tae bir şey demeden mutfağa girmiş, masayı görünce ağlamaya başlamıştı.

"Hey, neden ağlıyorsun, çok mu çirkinler?"

Jungkook neler olduğunu anlayamıyordu. Ve çocuğun bu hâli onu endişelendirmeye başlamıştı.

"Bunları benim için mi yaptın?"

Tae kırmızı ve dolu gözleriyle tam gözlerinin içine bakarak sormuştu. Jungkook gülümseyip olumlu anlamda kafasını salladığında, Tae sandalyeye oturup hafifçe gülümsedi ve yanaklarındaki yaşları sildi.

Daddy Issues Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin