1

187 15 1
                                    

     Wonwoo, mektubu eline ilk ulaştığı gün birilerinin kendisine şaka yaptığını sanmıştı. Wonwoo, korkutması kolay bir çocuk değildi ancak o gün, sabahın erken saatlerinde odasının kapalı camına çarpan, merak edip pencereyi açtığında ise üstüne uçan baykuş nutkunun tutulmasına neden olmuştu.

Siyah renkli baykuş odada birkaç tur atmış, parmakları arasındaki kağıt parçasını yere bırakmış, sonra da geldiği gibi odadan aynı hızla çıkmıştı. Tüm bunlar olurken Wonwoo, korkudan yerinden bile kıpırdayamamıştı.

Dizleri üzerine çöküp mektup olduğunu gördüğü kağıdı alve yırtarak açtı. Parşömenin pürüzlü yüzeyinde minik parmaklarını dolaştırıp okumaya başladı.

Bay Wonwoo Jeon
Tepenin Sonundaki Ev
Ay Köyü
Seul
Güney Kore

Sevgili Bay Jeon,
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'na kabul edildiğinizi bildirmekten mutluluk duyuyoruz.

Lütfen gerekli tüm kitapları ve ekipmanları temin ettiğinizden emin olun.

Dönem 1 Eylül'de başlıyor. 3 Temmuz'a kadar baykuşunuzu bekliyoruz.

Saygılarımla,
Minerva Mcgonagall

Wonwoo, birilerinin şaka yaptığını düşünüyordu. Gerçi baykuşu odasına girmeye nasıl ikna ettikleri hakkında bir fikri yoktu ama duruma daha iyi bir açıklama bulamıyordu. Kalın kağıdı ortadan ikiye katladı ve yatağının altına tıkıştırdı.

Wonwoo, bir anne ve babası olsa bu durumu anlatabileceğini düşünüyordu ancak ailesini hiç tanımamıştı. İkisi de genç yaşta ölmüş, kendisini amcasıyla yaşamak üzere bırakmışlardı. Amcası iyi bir adamdı ancak Wonwoo'ya ayıracak pek bir vakti olmuyordu. Sabah beşte evden çıkıyor, akşam ise dokuzdan önce gelmiyordu. Gün boyu çalışıyor, bunun etkisiyle de kendisini yatağına attığı gibi uyukluyordu. Dolayısıyla Wonwoo, bir nevi bir yabancıyla birlikte yaşıyordu.

Birkaç gün sonra amcası işe gitmek yerine evde kalmış, Wonwoo'yu karşısına oturtmuş, elinde ise baykuşun getirdiği mektubu tutuyordu. Wonwoo, bir saat boyunca amcasının dudaklarından dökülen hiçbir şeye inanmamıştı. İddialarına göre mektup gerçekti, Wonwoo bir büyücüydü; anne ve babası da öyle. Kendisi ise bir koftiydi. Wonwoo, kelimeyi hayatında ilk defa duyuyordu ancak anladığı kadarıyla bu, büyü yapma yeteneğine sahip olması gereken, ancak yapamayan birisiydi, biraz hastalık gibi.

Wonwoo, amcasının dedikleriyle adamın giderek daha çok deli olduğunu düşünmeye başlamıştı. Amcası ise Wonwoo'nun her şeyi anlamasını nasıl sağlayabileceğini düşünerek kafayı yiyordu. En sonunda Wonwoo, amcasından kendisini salak yerine koymamasını istemiş, amcası da giderek bağırmaya başlayıp dediklerini tekrar tekrar söylemeye devam etmişti.

     Dayanamayıp Wonwoo'yu odasına göndermiş, hayatta herkese tanınmayan bu fırsatı değerlendirmezse bir daha kendisiyle asla konuşmayacağını söylemişti. Wonwoo, içinden zaten pek konuşmadıklarını düşünmüş ve söylemek istemiş ancak zaten tepesi atmış adamı daha da dellendirmemek üzere geri adım atarak tıpış tıpış odasına gitmişti.

     Konu burada kapanabilirdi, ta ki amcası eve garip görünümlü, yabancı bir adamla akşam yemeğine gelene kadar. Wonwoo, adamın dediklerine, kim olduğuna pek bir kulak asmamıştı; adam elinde tuttuğu değnekle Wonwoo'nun ağzına götürmekte olduğu lokmayı çalana kadar.

No One Like You/MeanieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin