ateşböceği

717 102 115
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Minho o gece eve sürüp sabaha dek imdb max 3 puanlı filmleri izlemek istese de Hyunjin aramış, çok acil yurduna gelmesini söylemişti. İşte şimdi de oraya sürüyordu.

Hyunjin, Minho'dan çok Jisung'un arkadaşı sayılırdı. Hatta aralarındaki muhabbetleri ders notları, yerlerine imza attırmaları, sigara molasında ufak ve anlamsız gelişen konuları geçmezdi. Minho aslına bakarsak Jisung'dan başka kimseyle arkadaş olmak için çaba sarf etmiyordu. Lisedeki O oğlandı hala ve bundan gurur duyduğunu bile söylerdi. Yine de Jisung arkadaşının da kendisi gibi sosyal kelebek olmasını istediği için kampüste nereye giderse peşine takıyor, diğerleriyle zorla numaralaşmalarını falan sağlıyordu.

Minho kafasının içinde çığlık atan çocuğun üzerine kapıyı kilitleyip arabayı park etti. Buraya tek başına kalıp biricik dostunun yediği naneleri düşünerek delirmemek için gelmişti değil mi? Öyle yapacaktı. Jisung'u bu gece bir dakika daha düşünmek istemiyordu.

İltifat ettiğinde kızaran yanaklarını, transparan bodysinin sımsıkı kaslarını sıkarken her bir detayını ihtişamla sunduğunu, güzel yüzünde içini kemiren alaycı ifadesini, mor glossunu, o sallanan sikik metali, kalçalarını sıyıran yırtıkların ardındaki dipdiri eti...

Gözleri tüm düşüncelerini bir bir somutlaştırınca direksiyona birkaç kez vurdu sinirle. "Yok benim cidden bu azgınlığı bünyeden atmam gerek" diye telkinde bulundu buğulu cama bakarken. "Yoksa harbiden en yakın arkadaşımı sikeceğim" diye devam etti sözlerine.

Ağzından çıkan lafın farkına vardığında kasıklarında başlayan karıncalanma ve yanma hissiyle bir kez daha bağırdı arabanın içinde. Derhal kendini buz gibi soğuğa attı.

"En yakın arkadaşım lan" dedi ellerini deri, tüylü ceketinin ceplerine sokarken. Binaya doğru yürürken devam etti.

"Onun hakkında böyle şeyler düşündüğümü bilse nasıl nefret eder benden"

İçi ürpermişti. Fiziksel bir tokat yemiş gibi olduğu yerde zıpladı. Jisung'un ondan nefret edecek olma ihtimali hayatını kaydırırdı. Yaşamaya gerek bile duymazdı. Koşa koşa atlayıverirdi bir köprüden. Gözleri doldu binaya girerken. Soğuktandır diye düşündü. Soğuktan buğulandı gözlerim. Jisung'u asla kaybetmeyeceğim ki.

Resepsiyona Hyunjin'e geldiğini söyledi ve sarışın oğlan çok geçmeden onu holden alıp asansöre taşıdı. Aynadan pek de yakın olmadığı arkadaşına bakarken kaşları havalandı Hyunjin'in. "Ağladın mı sen?" diye soruverdi pat diye. Minho zemine diktiği gözlerini nasıl gördüğünü anlayamadı bile. Ona sinirle döndü.

Daha da doluydu şimdi ve şıp diye sol yanağına düşüvermişti bir damla yaş. Yerin dibine girseydi keşke şimdi. Hyunjin'in gözlerine baka baka ağlıyordu koca adam. Hyunjin şokla ağzını kocaman açmış, hayretler içinde buzlar prensi, soğuk nevale, kıyamet kadar yakışıklı, toz konmaz Minho'ya bakıyordu. Niye ağlıyordu ya şimdi?

güneş düşü, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin