Hoşçakal

340 28 66
                                    

Ve birbirini tanıyordu yan yana yürüyen o iki beden. Tanıyordu ama neden yabancı hissediyorlardı birbirlerine? Yüzlerce kez yanyana yürümüşken, şimdi böylesine saçma bir yabancılık hissetmeleri de neydi? Birbirlerinin yaralarına yıldızlar çizmişken... Şimdiyse sadece iki yabancı bedenden ibarettiler. Birbirlerine son kez baktılar ve farklı yollara gittiler, belki de bu birbirlerini son görüşleriydi.

-

15 Mayıs 2015

"Atsushi mi?" dedi, Akutagawa sakince. "Alt sınıflarımızdaki, gay olduğu için herkesin uzak durduğu çocuk mu?" Emin olmak için sorduğu sorudan sonra yanında duran eleman kafa salladı. "Evet, onu kendine aşık et." dedi, Kakeru. "Neden yapayım ki? Kendi halinde bir çocuk." Akutagawa'nın sözlerinden sonra Kakeru kafasını iki yana salladı.

"Yaparsan üst sınıflar sana beş yüz lira vereceğini söylediler." dedi, dalgalı saçlı. Onun aksine uzun saçlı çocuk sıkıntılı bir nefes verdi. "Birinin kalbini kırmak istemiyorum." Kakeru gülümsedi, ya da tabiri caizse sinsice sırıttı. "Neden korkuyor musun?" dedi. Akutagawa sinirle baktı. "Ben hiçbir şeyden korkmam!"

Kakeru iki elini havaya kaldırdı. "O zaman yap!" Kelimeleri arasında anlaması Akutagawa'nın için boşluklar bırakırken, her kelimesinde sesinin volumu artıyordu. "Yapacağım." dedi, Akutagawa. Gaza gelmiş gibi gözüküyordu. Asıl soru; nasıl yapacağıydı?

Derin düşünceleriyle boğuşurken camdan aşağı baktı, beden dersindeki çocuk köşede tek başına müziğini dinliyordu. "Lavaboya gidebilir miyim?" dedi, aniden hocasına dönerek. "Tabii, evladım." Cevabını alınca beklemeden hızlıca çıktı ve koşarak merdivenleri inmeye başladı. En fazla beş dakikası vardı çünkü, yoksa bayan Rei ona bakması için başkasını yollardı. Bahçede yavaşladı ve tek oturan çocuğun yanına gitti.

"Selam?" dedi. Çocuk yanına oturan kişiyle gülümsedi. "Selam..." diye yanıtladı. "Ne dinliyorsun, seninle dinleyebilir miyim?" diye sordu Akutagawa. Atsushi tereddütle elini kulaklığına götürdü. Birini çıkartıp Akutagawa'ya verdi. Kulaklığı takan çocuk duyduğu şarkıyla gülümsedi. "Sen öyle sana benzeyen her şey gibi, erirken avuçlarımda ben... Unutuyorum, hoşçakal. Olacaklar sensiz olsun, daha durmam boşluklarımda ben... Unutuyorum." diye eşlil etti.

Beyaz saçlı çocuk şaşkınlıkla onu izliyordu, derin ve kadife sesi hoşuna gitmişti. Şaşırtmıştı onu, ilk kez biriyle şarkı dinliyordu bu okulda. İlk kez biri ona bu okulda şarkı söylüyordu. Akutagawa doğrudan gözlerine baktı karşıdaki çocuğun, elini kafasının üstüne koydu ve patpatladı. Kulaklığı çıkartıp, "Şimdi gitmeliyim. Yine konuşalım, olur mu?" diye sordu.

Derin sesinden mi, sesinin tonunun güzelliğinden mi, bilinmez ama beyaz saçlı 'Umarım tekrar konuşuruz.' diye içinden geçirdi. Lakin cevap olarak sadece mırıldanabildi. Siyahlı kulaklığı sakince karşısındaki çocuğun kulağına taktı ve gülümsedi, beyazlığının gözünün önüne gelen saçlarını yavaşça kulağının arkasına sıkıştırdı. El sallayıp görüş alanından uzaklaştı.

Beyazlı şoke olmuş bir şekilde kazağıyla oynamaya başladı. "Neden, benimle konuşuyor aniden?" diye geçirdi içinden, bunu sonra arkadaşlarıyla tartışacaktı. Onun aksine siyahlı ıslıklar çala çala sınıfa girdi, hocaları tip tip bakarak. "Güzel zaman geçirdiniz herhalde tuvalette, Bay Ryunosuke?" diye sordu.

"Aynen öyle, hocam." dedi ve otuz iki diş sırıttı. Kakeru ona bakıp, "Sizi izliyordum buradan." diye mırıldandı. "Kaptırma kendini sakın." diye tembihledi. Aşık olsa nolurdu ki? Hem iddiayı kazanırdı, hem de ruh eşini bulurdu belki... Ama sonrasında kesinlikle aşık olmaması gerektiğine karar verdi.

Üst sınıfların böyle bir şeyi yapmasının amacı kesinlikle dalga geçmekti ve aşık olursa olay ortaya çıktıktan sonra Atsushi yüzüne bakmazdı. Bakmamakta haklıydı da, o da olsa öyle yapardı. Herkes öyle yapmaz mıydı? Çalan zille kafasındaki düşünce balonlarını eliyle itti ve kantine indi. Tek oturup kitap okuyan çocuğu görmesiyle gülümsedi, şans bugün ondan yanaydı.

"Git bakalım." dedi, Kakeru. O çoktan adımlayıp beyazlının karşısına oturmuştu. Onu gören Atsushi saniyelik nefesini tuttu. İnsanlar ikisine bakarken Akutagawa umursamadan gözlerini karşısındaki çocuğa dikti. Çocuk ısrarla kitabına bakıyordu. Akutagawa somurtarak kitabı çekiştirdi. "Kitaba değil bana bak." dedi, bir yandan eliyle kendini işaret ediyordu.

"Neden aniden benimle konuşmaya başladın?" dedi Atsushi, tamamen düz bir ifadesi vardı. Çoğu zaman ifadesini değiştirmezdi zaten, insanlar arkasından konuşurken bile. Öylece durur ve dinlerdi. "İlgimi çektiğin için seninle konuşmaya başladım." dedi. Beyazlı saniyelik şaşırmış bir yüz ifadesine bürünüp hemen eski haline döndü.

"İnanmalı mıyım?" dedi. Akutagawa şirince gülümsedi. "İnanmalısın tabii ki!" dedi. Herkes onlar hakkında konuşuyordu. "Onlar senin için sorun değil mi?" dedi Akutagawa'ya doğru. Akutagawa neyden bahsettiğini anlarmışcasına sertçe masaya vurdu. Çıkan gürültüyle birbirine fısıldayan herkes aniden durdu. "Canınıza mı susadınız? Çenenizi kapatsanıza." dedi.

Atsushi, 'fazla sinirli biri' diye aklından geçirmeden edemedi. Ne de olsa, onun tam tersiydi. "Fazla tepki veriyorsun." dedi. "İstediğin bu değil miydi?" Yanıtını alınca karşısındaki çocuğa 'Ciddi misin?' der gibi olan bakışlarını yolladı. "Yoruldum..." dedi Atsushi. "Dinlenmek ister misin?" Sorusunu alınca, kafasını koyduğu kollarından kaldırdı ve Akutagawa'ya baktı. "Nasıl olacakmış o?" dedi. Akutagawa ayaklandı.

"Beni takip et, uyumak için mükemmel bir yer biliyorum." dedi. Okulun yan tarafındaki ikinci girişe getirmişti, bahçenin en köşesindeydi ve kör noktaydı. Kimse gelmediği sürece sizi görmezdi. Akutagawa oturdu ve yanını işaret etti. "Bacağıma uzan." dedi.

Beyazlı kafasıyla onaylayıp sırt üstü merdivenlere yattı ve kafasını çocuğun bacaklarına bıraktı. Şimdi doğrudan onun yüzünğ görüyordu ve çok yakındılar. Bu ne kadar kalbinin hızlanmasına sebep olsa da hiç tepki vermiyordu. Birkaç dakika sonra bacaklarında uyuya kalmıştı. Akutagawa ise fark etmeden saçlarıyla oynamaya başlamıştı. 'Melek gibi görünüyor.' diye düşünmeden edemedi.

Beyaz saçları boya mı, diye düşünüyordu şimdi de. Ama kaşları bile beyazdı. Garip olduğunu düşündü. Hakkındaki şeyleri düşünmeye devam ederken çalan zille kucağındaki çocuk rahatsızca haraketlendi. Kalkıp, yeni uyanmış çocuk gibi gözleriyle oynamaya başladı. "Günaydın." dedi Akugatawa karşısındaki çocuğun burnuna dokunurken.

"Günaydın." Atsushi'nin sesi Akutagawanın kadife sesine karşı yeni uyandığı için çatallanarak çıkmıştı, Akutagawa'nın gülmesine sebep oldu bu."Ne gülüyorsun?" diye sordu Atsushi. "Sesin ergenliğe yeni girmiş çocuklar gibi." diye aldı yanıtını. Yüzünü buruşturup ayağa kalktı. "Ay benim dersim Bay Kim ileydi, ısıracak beni." dedi gergin bir şekilde.

"O zaman koşuyoruz?" Sesini duyunca, "Sona kalan dona kalır!" diye bağırdı ve koşmaya başladı. "Ama haksızlık bu." diye bağırıyordu Akutagawa, arkadan koşa koşa gelirken. "Umrumda mı?" diye sordu Atsushi merdivenleri zıplayarak çıkarken. "KAL ÖYLE!" dedi okula girdiği gibi, Akutagawa olduğu yerde kaldı ve kahkaha attı.

Çocuk gibi eğlenmişti. Beyazlı Bay Kim'den azar yerken, siyahlı ise sınıfa adımlıyor ve söylecek mazereti arıyordu. Atsushi için hayal gibi bir gündü belki ama Akutagawa için aynısı denemezdi. Sadece kalbi acıyordu. Atsushi iyi biri olduğu için kandırmak istemiyordu ama bu işe girişmişti bir kere, geri dönemezdi.

Ne deniyordu ona, diye düşündü. Vicdan azabı... Cevabı bulduğunda buruk bir gülümseme oluştu yüzünde, evindeki aynadan baktı buruk gülümsemesine. "Bu yanlış bir davranış, yapmamalıyım." diye mırıldandı. Ama geri dönemeyeceğini o da biliyordu.

Alışırsın, bu durumla barışırsın...

-
-

eee sey slm

cefâpîşe // ShinSoukoku Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin