'Kaçtığım bütün savaşların yaralarını taşıyorum'Fernando Pessoa
Her insanın içinde aydınlık tarafının yanında bir karanlık taraf vardır. Nefretimiz ve kinimiz bir gün daha baskın geldiğinde, içimizde bir yerlerde ortaya çıkmayı bekleyen karanlık tarafımızla tanışırız.
Bazen soruyorum kendime sen gerçekten iyi birimisin diye ve bunun cevabını kendim de bulamıyorum. Aynaya baktığımda kendimden çok başkalarının düşüncesine ve fikirlerine önem veren onların istekleriyle hayatını şekillendiren birini görüyordum. Ama sonra her şey tersine döndü.
Kendime bunu yapmamalıydım çünkü işte bu beni kötü yapmazdı aksine daha güçlü kılardı ki kıldı da.Kötü ve iyi arasında çok ince bir çizgi var eğer bir gün karanlık tarafa geçerseniz galiba hep karanlıkta kalıcaksınız.
Kapkaranlık bir oda ve önümde seçemediğim bir mum. Elimde ki çakmağın ilk önce kıvılcımları sonra ateşin kendisi aydınlattı odayı. Yavaşça mumu yaktım ve uzun uzun eriyişini izledim.Tıpkı benim gibi.
"Dün gece şehrin yakınlarında ki göletin kıyısında küçük bir kız çocuğu cesedi bulundu. Olay yeri inceleme ekiplerinin hala çalışma yaptığı bölge de ki gelişmeleri sizlere aktarmaya devam ed-"
Düşüncelerimden sıyrılıp televizyonu kapattığımda elimdeki kahve buz gibi olmuştu. Geceden beri içtiğim kaçıncı kahve hatırlamıyorum. Masanın üzerindeki solmaya yüz tutmuş bir kaç adet kamelyalara baktım. Kimden geliyor bilmiyorum ama her gün kapımın önünde bir adet kamelya buluyorum.
Ayrıca güzel de kokmuyorlar hatta hiç kokmuyorlar.Bakışlarımı oradan çektiğimde önümde ki yığınla dosyalara baktım. Bu olayı araştıran avukatlardan biri de bendim çünkü.
Küçük kız çocuğunun ölümüyle tüm çevre ve mahalle sakinleri çok gergindi çünkü bu aralar aldığımız üçüncü cinayet haberi ve hepsi genellikle kimsesizler yurduna kayıtlı olan çocuklar.Dosyaların arasından kızın fotoğrafını çıkarttığımda yeniden ağlamamak için başımı hafif yukarı kaldırdım.
Ben avukattım soğukkanlı olmalıydım.
Bu bana toplumun kattığı bir düşünce baskısıydı...Sarı saçları mavi gözleri masum gülüşü her şeyiyle o kadar oyuncak bebek gibi ki...
Oturduğum siyah deri koltuktan pencereye baktım bugün hava ekstra bir kasvetliydi ama aksine bu beni daha çok mutlu ve huzurlu hissettiriyordu..
İçeriyi aydınlatan loş ışık artık gözlerimi acıtıyordu.
Yavaşça acıyan gözlerimi ovuşturdum.Yorulmuştum.
Aklıma gelen fikirle hızla elimde ki fotoğrafı masaya bıraktım ve odama gidip banyoya girdim.
Üzerimi çıkarıp kenara attım ve duşakabinin içine girdim.
Elimde olsa kaynar suyla yıkanıcaktım. O kadar iyi gelmişti ki vücuduma.
Kısa sürede yıkandıktan sonra kurulanıp banyodan çıktım.Üstüme siyah bir kazak ve siyah plaza bir pantolon giydim,saçlarımı dümdüz tarayıp kuruttuktan sonra salonda masanın üstünde duran telefonu elime aldım.
Beş cevapsız arama.
Emirden'di.
Hemen aramaya geri döndüğüm de ilk çalışta açmıştı.
Karşı tarafın sesi tüm boşluğu doldurduğun da yüzümde ufak bir tebessüm vardı.
"Neredesin kızım ya şu sıralar şu telefonumu hemen açman gerektiğini kaç defa söylemem gerekiyor. Aklım çıktı!"Emir.
Tek dostum tek arkadaşım ve sırdaşım. Zaten bir tek o vardı o da benim her şeyim gibiydi. Çocukluğumuzu birlikte top peşinde koşuşturduğumuz sokakları bile hala dün gibi hatırlıyordum.