Hava olması gerekenden soğuk muydu yoksa Cadılar Bayramı'nın kasvetli havasında aptal kostümler giyerek şeker dilenciliği yapan çocukların iticiliği mi beni üşütüyordu bilmiyordum. Tek istediğim yaklaşık üç dakikadır kapımı çalan aptal çocukların bir an önce gitmesiydi. Böylece rahatlıkla kahvemi yudumlayarak yarına yetişmesi gereken işlerimi tamamlayabilirdim. Arkadaşlarımın zoruyla aramızda tek bahçeli eve sahip olan ben olduğumdan Halloween Partisi'ni benim evimde veriyorduk. Bundan gerçekten nefret ediyordum. Bahçeden müzik sesleri gelmesine rağmen salona kapanmış, işlerimi yetiştirmeye çalışıyordum. Ama söylediğim gibi, çocuklar çok aptaldı ve bir türlü gitmiyorlardı. Ne dediğimi kendim de anlamadığım biçimde söylenerek kapıya doğru ayaklarımı sürüdüm. Bıkkın bir gıcırtıyla açılan kapının ardında üç küçük kız vardı. Dakikalardır bu soğukta kapımın önünde dikilmiyorlarmış gibi neşeliydiler. Yüzünü bembeyaz boyayıp gözlerinin üzerine renkli şeyler sürmüş olan kız öne çıktı.
"Şaka mı şeker mi?"
"Defolun buradan." Kapıyı yine aynı can sıkıcı gıcırtılarla kapatacakken küçük kızın çığlığımsı sesi kulaklarımı tırmaladı.
"Şaka mı şeker mi?" Aniden böyle bir bağırtıyla karşılık vermesi içimi ürpertmedi diyemem. Yine de bir an önce bu saçmalığa son vermeliydim.
"Çabuk terk edin evimi. Size diyorum, defolun!" Bu sefer kapıyı üstlerine kapamada hızlı davrandım. Büyük işler başarmış insanlara has gururla duvardaki dev aynaya gülümseyip yeniden kanepeye kuruldum. Bilgisayarımı kucağıma alıp işimin başına döndüm.
Henüz birkaç dakika bile geçmeden kapımın önünden gelen akorsuz bir gitar sesi beni bir anlığına zıplattı. Öfkeyle bilgisayarımı sehpaya bırakıp kapıya yöneldim. Kapıyı açmam öyle hışımlıydı ki gıcırtılar benim bile içimi gıcıkladı. Öfkeme öfke katan şey ise bir önceki bücürlerin hala orada olmasıydı. Birinin kendi boyu kadar, akorsuz bir gitarı çalmaya çalışmasından çok o gitarı nereden çıkardığı endişe vericiydi. Bağıran kız yeniden aynı aptal soruyu sordu.
"Şaka mı şeker mi?"
"Size şeker verirsem gidecek misiniz?" Üçü de hevesle başlarını sallayarak onayladı. "Ama ne yazık ki şekerim yok." Yüzüme kocaman, iğreti bir gülümseme yerleştirdim.
"O zaman şaka mı?"
"Hayır." Ben kapıyı üzerlerine kapamaktan bıkmıştım ancak onlar kovulmaktan bıkmamıştı. Kızlardan en manyak olanı üzerlerine kapanan kapıyı çığlıklar eşliğinde yumruklamaya başladı. İşler gitgide daha saçma bir hal alıyordu ve açıkçası ürkmeye başlamıştım. Komşularımın yanlış şeyler düşünmeye başlamaması için yeniden kapımı açıp onlara ters ters baktım.
"Şaka mı şeker mi?"
"Gitmeyeceksiniz değil mi?"
"Ama bayım, bu Cadılar Bayramı!" Gözlerimi devirerek elimle bir dakika beklemelerini işaret ettim. Gerçekten zamane çocukları fazlasıyla şımarık ve yüzsüzdü. Birinin onlara dersini vermesi lazımdı. Bu görevi üstlenip arka bahçeme açılan kapıyı mümkün olduğunca sessiz biçimde aralayıp bitkilerimin etrafına döşediğim kaldırım taşlarından birini elime alıp tarttım.
"Hey, Jeffrey! Demek partiye katılmaya karar verdin. Ne hoş!" Gözlerimi devirip arkamı döndüm.
"Henüz o kadar delirmedin John!"
Bir elim arkamda kapıda belirdiğimde bücürler sevinçle kıpraştılar. Yalnızca biri, üçüncü ve hiç konuşmayan, sessizce yüzüme bakıyordu. Yalvarır gibi bir hali vardı. Beyaz yüzlü olan onu dürttü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lorelei
Short Storyparanormal bir yok oluş hikayesi. halloween vault 2023 için yazıldı.