Bölüm dört: Meskalin meselesi"Sana neden güveneyim ahmak herif?"
Olabildiğince yüksek ve heyecanlı bir sesle bağırdı Seungmin. Minho'dan ve elindeki ampulden hızla uzaklaşmıştı. Minho onun haklılığının farkındaydı fakat elinden bir şey gelmiyordu.
Uzaklaşan oğlanla arasındaki mesafeyi kapatmak için yaklaştığında, Seungmin hızlıca elini aralarına koydu. Bu, her ne kadar dik başlı ve öfkeli görünse de ampulün içindeki bilinmezliğe karşı oluşan haklı korkusunun dışa vurumuydu. Bu yüzden Minho daha fazla ona yaklaşmadı ve bakışlarıyla güven vermeye çalıştı.
"Geldiğinden beri hiçbir konuda açık değildin ve o şeyin içeriğinin ne olduğunu bile söylemeden bana enjekte etmek istiyorsun, çünkü bu gerekli öyle mi?"Minho derince soluyarak yüzünü sıvazladı. Diğerinin görüş alanının kısa süreli kararmasından faydalanan Seungmin, genç adamın üzerine atıldığı gibi elindeki ampulü aldı ve hemen geriledi. Minho ne olduğunu bile kavrayamadan gelişmişti her şey.
"Elindeki son ampul bu değil mi, ilk geldiğinde daha fazlalardı oysa?" Tedirgindi ama kahkahası küçük de olsa bir zafer tatmışçasına toktu. "Farketmediğimi mi sandın?" Minho soğukkanlılığı elden bırakmamaya çalışsa da bir anlığına maskesini düşürmüştü. İnkar edemedi.
"Trevor'a o kadar odaklanmıştın ki benim de gözlerimin senin üzerine olduğunu farkedemedin." Aksine Minho; Seungmin'in sinsi ve kendi menfaatlerini korumaya alacak şekilde hareket ettiğini farketmişti, sadece kendisinden bu kadar şüphelendiğini hesaba katamamış olmalıydı. Minho'nun sessiz kalışı Seungmin'i germişti, elindeki riske atabileceği bir tanesiyse ne yapacağını bilmiyordu."Ya bana her şeyi anlatırsın ya da..." Minho yenilgiyi kabul edemez hâlde son kez şansını denedi.
"Seungmin hayır!" Elini diğerine uzatıp ona bir adım yaklaştığı an Seungmin ampulü iki parmağı arasına aldı. Bu Minho'yu yerine mıhlamaya yeterdi. Artık yorulmuştu ve birkaç gündür kafasını toparlayamaması üst üste hatalara davetiye çıkarıyordu.
"Tamam, tamam kırma!" Minho diğerine olabildiğince alan tanıdı ve derin bir nefes aldı, olayları nasıl toparlayacağını henüz bilmiyordu. Seungmin'in istediğini alamazsa bir çuval inciri mahvedecek kadar gözünü korku bürümüş gibiydi. Sanki her şeyi hissedermişcesine bir korku, fakat öyle ya hiçbir şeyden haberi yoktu."Karamel barda Justus'un sana özenle hazırladığı şey sence meskalin mi Seungmin?" Seungmin'in gerginlikle kastığı vücudu bir miktar çözündü, tüm bu olan bitenin Justus'la yakından uzaktan alakası olabileceğini düşünmemişti. Yine de şüphe duymak istemedi ondan.
"Evet, her zaman meskalin içeriz!" Sesi istemeden yükselmişti, Justus'u ölümüne savunmak istiyordu fakat artık kendini kandıramayacak gibi hissetmeye başlamıştı."Ne zaman içtiğin içkinin rengine bile kör oldun! Bir yıl boyunca içtiğin şeyin meskalinle akrabalığı bile yoktu!" Seungmin'in göz bebekleri titrer hâle geldi. Neler olduğunu biliyordu.
"Farklı bir likör kullanmıştır belki." Meydan okuyan sesindeki hiddet kırılmıştı. Kendi cümlelerine inanmayı oldukça istiyordu. Gencin çoktan gevşemiş eline baktı Minho. Yavaşça yaklaştı.
"Bunu şu an açıklayamam biliyorsun, tek yapman gereken bana koşulsuz güvenmek." Seungmin'in kolunu tuttu ve parmakları ucunda gevşekçe tuttuğu ampulü aldı. "Damarlarında tehlikeli bir madde gezdirdiğinin farkında olmalısın." Seungmin vazgeçmiş bir hâlde kolunu uzattı. O an ne daha fazla karşı koyabilirdi ne de endişe edebilirdi.
Minho hemen ampulü kırdı ve içindeki sıvıyı enjeksiyonun içine çekti. Seungmin'e inen katılığı farketmişti bu yüzden onu arkasındaki şilteye doğru yönlendirmeye çalıştı.