köprü ışıkları kapatıyorlar yıldızları |7

558 68 62
                                    

ben geldim, tamamen geri dönüp dönmediğim belli değil ama yazdım bir şeyler. aylar sonra bölüm yazdığım için silent cry için kullandığım yazı türüne henüz alışamadım ama elimden geleni yapmaya çalıştım!! umarım okurken keyif alırsınız ve beğenirsiniz

-

"alkole alışkın gibisin..." chan kendi tenekesindeki sıvıdan bir yudum alırken konuştu. saatler geçmişti ve güneş batıyordu. iki genç kumlarda oturmuş gökyüzünün turuncu görüntüsünü izliyor ve sakin bir sohbet içinde bu manzaranın tadını çıkartıyorlardı.

"kolay sarhoş olmam diyelim...seçimini beğendim, bu birayı bende çok severim." minho bacaklarını karnına çekmiş çenesini dizlerine yaslamış, gökyüzünü izlerken konuşmuştu. eski converse'leri kumun içine batmıştı ve parmakları elindeki teneke kutunun kapağında daireler çiziyordu.

"okul kamp düzenleyecekmiş, duydun mu?"

minho elindeki şişenin ucunu dudaklarına götürürken hafifçe başını salladı. güneş ufukta yok olmaya devam ettikçe hava soğuyor, ılık bir rüzgar saçlarını savurmaya başlıyordu. "evet, gitmeyi düşünmüyorum..."

chan sırtını kayalara yaslamıştı ve dikkatle minho'yu izlerken kumlara tek elini daldırıp parmakları arasında uçuşan kum taneleriyle oynuyordu. minho hayranlık dolu gözleriyle güneşin denizin altına kaçışını ve ufukta kayboluşunu izlerken o kendisine çok daha güzel bir manzara olarak gelen oğlanı izliyor, her hareketini aklına kazımaya çalışıyordu.

"gelmelisin, eğlenceli olacak." chan bu cevabı tahmin ettiği için derin bir nefes aldı ve kendi şişesinden bir yudum alırken konuştu, gözlerini karşısındaki oğlandan ayırmıyor, sisli gözlerinin altında yatan her bir düşünceyi bilmek istiyordu.

minho biten tenekeyi yarısına kadar kumlara sapladı ve chan'ın kendinden emin sözlerine hafifçe gülümsedi, küçük bir teselli gülümsemesi gibiydi. kayalardan destek alarak ayağa kalktı ve iskeleye doğru adımladı, gözlerini üstünde hissedebildiği oğlanın arkasından gelmek için hareketlendiğini fark etmişti.

"senin için eğlenceli olacaktır..."

tahta iskelede ilerleyip korkuluklara tutunarak başını gökyüzüne çevirdi ve umursamaz şekilde konuştu. chan'da oğlanı takip edip iskelenin sonundaki korkuluklara kollarını yasladı, gözleri birkaç saniye minho'nunkiler gibi gökyüzünde dolaştı ama yanındaki oğlanın parlayan gözlerle izlediği gökyüzünde özel bir şey bulamadı. en sonunda pes edip tekrar başını minho'ya çevirdi, okul formasının içinde bile tüm doğallığıyla güzel olan oğlanı izlemeye devam etti.

minho ise iskeleden tutunarak hafifçe öne eğildi ve tek kolunu uzatıp işaret parmağıyla uzaktaki köprüyü işaret etti. hava karardığından köprünün ışıkları yanmıştı ve arabaların farları bir nokta gibi parlıyordu. "bak..." dedi. "köprü ışıkları yıldızları kapatıyor."

oğlanın ani sözleriyle chan'da gözlerini hafif havalanmış kaşlarıyla birlikte devasa metal köprüye çevirdi, ardından ise gökyüzüne baktı. güneş tamamen ufukta kaybolmuş ve yerini aya bırakmıştı. gökyüzünde gerçekten de hiçbir yıldız yoktu ama bunun tek sebebinin köprü ışıkları olmadığını biliyordu, yine de oğlanın coşkulu ve içinde küçük bir alay barındıran sözlerine kıkırdadı.

"bir dahakine köprü ışıklarının yıldızlara ulaşamadığı bir yere gidelim..." oğlan chan'ın sözlerine gülümsedi ve gözlerini bir süre daha gökyüzünde dolaştırdı. doğmaya başlayan gecenin loş ışığı yüzünü aydınlatıyor ve onu izleyen chan hayran kalmaktan kendini alamıyordu.

"gerek yok." dedi minho. gecenin serin rüzgarı saçlarını dalgalandırıyordu.  "bir keresinde benim için önemli birisi şöyle demişti." başını gökyüzünden çevirip gözlerini onu izleyen gözlerle buluşturdu ve hafifçe gülümsedi. "bir gecenin gövdesinde ne kadar yıldız olursa olsun o geceyi asıl parlatan şey yanında seninle aynı gökyüzüne bakan kişidir."

silent cry, minchan!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin