Nensia imparatorluğunun nova köyünde yaşayan küçük bir çocuk vardı. Annesiyle yaşıyordu ama onunla yaşamayı hiç sevmiyordu. Babasının öldüğü günden beri, lanet olası iki yıldır annesi onu bodruma kapatmıştı. Haftada bir kere bir kuru ekmek ve bir bardak su getiriyordu. Zengin değillerdi ama fakir de değillerdi. Öyleyse bu duruma nasıl gelmişlerdi? Bunu öğrenmek için iki yıl önceye, babasının öldüğý o zamana dönelim.
#FLASHBACK#
Güzel güneşli bir gündü. Drake, babası ve annesiyle bir ormanın kenarına pikniğe gitmişti. Hamağı kurmuş, yemekleri hazırlamışlardı ve sofraya oturma zamanı gelmişti. Altı yaşındaki Drake babasının elini tuttu.
"Babacım, babacım! Ormanın oraya anneme çiçek toplamaya gidebilir miyim?"
Babası Drake'in boyuna gelene kadar eğildi ve alnına bir öpücük kondurdu.
"Önce yemek yememiz gerek babacım. Sonra gidebilirsin."
Drake de babasını öptü ve sofrayı hazırlayan annesinin yanına koştu.
"Annecim, ne yemek yaptın?"
"Sarma ve dolma yaptım annecim. Hadi otur."
Drake en sevdiği yemeklerin olduğunu duyunca yüzünde kocaman bir gülümsemeyle sofraya oturdu. Babası da gelince ailecek yemeklerini yediler. Yemekten sonra annesi sofrayı toplarken Drake de babasıyla çiçek toplamaya gitti. Kırmızı gelinciklerden topayıp babasına uzattı. Ardından bukete ekleyecek güzel çiçekler bulabilmek için ormana girdi. Lakin karşısına hiç güzel çiçek çıkmamıştı. Biraz daha derinlere indiğinde onu gördü. Kayaların arasından fırlamış bir yasemin çiçeği! Mis gibi kokusuyla insanı kendine çekiyordu. Kayaların üzerine çıkıp çiçeğin yanına geldi. Eliyle dikkatlice çiçeği turup kendine çekti. Bunu yapmasıyla beraber ormanda yüksek sesli bir uluma duyuldu ve kayalar oldukları yerden yuvarlandılar. Drake, bulunduğu zeminin sallanmasıyla dengede duramayıp kayalarla beraber aşağıya yuvarlandı.
Toz bulutu kalktığında gördüğü şey korkudan donakalmasına sebep oldu. Karşısında bir çiçek kurdu vardı! Ölmek istemiyordu fakat hareket de edemiyordu. Bacağı yuvarlanan taşlardan birinin tında kalmıştı.
O bacağını kurtarmaya çalışırken üzerine bir gölge düstü. Kafasını çevirip baktığında kurdun devasa pençesini kaldırmış, saldırıya hazırlandığını gördü. Gözlerini kapattı ve acıyı bekledi... Ama acı gelmedi. Yanağında hissettiği ıslaklıkla gözlerini açtı. Babası vücudunu ona siper etmişti ve kurdun pençesi sırtını parçalamıstı.
"B-babacım?"
"D-Drake, kaç b-babacım" dedi babası ve kan kusarak Drake'in üzerine yıkıldı.
"B-baba? Baba! Uyan baba!" Fakat babası uyanmadı. Drake gözyaşları içerisinde bacağının üzerinde duran taşa yüklendi. Taş birkaç santim oynayınca bacağını çekti. Bu sırada bacağının acısının farkında değildi. Sadece babasını düşünüyordu.
Çiçek kurdu çocuğa saldırmak için tekrar pençesini kaldırdı ama çocuk ona öyle bir baktı ki donup kaldı. Çocuktan yayılan öldürme arzusu onu yerine çivilemişti.
Drake babasını kolundan tuttu ve piknik yerine doğru adımlamaya başladı. Kolay değildi. Bacağının birini oynatamaması bir yana, babası kalıplı bir insandı. 1 metre hareket ettirmek icin bile delicesine çaba sarfetmesi gerekiyordu. Buna rağmen pes etmedi.
Saniyeler saniyeleri, dakikalar dakikaları kovaladı. Sonunda ormanın girişine gelmişlerdi. Drake gün ışığına çıkar çıkmaz annesinin ona endişeyle bakan gözlerini gördü. Ardından daha fazla dayanamadı ve bilinci kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Book of Night and Blood
Science FictionBabasının ölümü onu da annesini de değiştirmişti. Belirli kişilerden intikam almak adına çıktığı bu yolculukta olacakları kim tahmin edebilirdi ki?