3. Bölüm

176 19 3
                                    

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

Sanrılar, sanrılar, sanrılar... Allah'ım kafayı yiyeceğim! Ben mi her şeyi abartıyorum?

"Yasemin bak hakikati söylüyorum. Gördüklerim rüya filan olamazdı. Çevremdeki o akış, nesneler, insanlar inanılmaz sahiciydi. Ayrıca dün akşamki elektrik kesintisi de boşuna değildi."

"Aman abla, sana ilçedeki ıssızlık iyi gelmedi bence. Hayal denen şeyi gerçekle karıştırır oldun. Bu kadar canını sıkacağına kalk kurabiye pişir ya da ne bileyim alışverişe çık, yeni kıyafetler al."

"Son sözün bu mu yani? Senin gibi sanatçı ruhlu idealist bir kızdan daha iyi bir yorum beklerdim."

"Ne yapabilirim şu sıralar sanatçı ruhum biraz aşkla biraz da parasızlıkla sınanıyor. Uzun zamandır yeni sipariş alamıyorum. Bu yüzden hiçbir şeyi iyi düşünemiyorum," diye hayli dramatik bir sesle yanıt verdiğinde gözlerimi devirdim ve telefonu yüzüne kapattım. Bana kumral kadının tablosunu göndererek olayları başlatan suçlu kişi bizatihi kız kardeşimken söylediklerime inanmaması kalbimi incitiyordu. Hayal kırıklığıyla yataktan kalkıp ayaklarımı sürüyerek salona geçtim.

Dün gece portreyi kargo paketine geri tıkmanın ardından masa örtüsüyle iki kat sarıp sarmalamıştım. İçten içe uğursuz bir şeyler peyda olacak diye tırstığımdan kanepenin en ucuna atmış, bir de üzerine yastıkları istiflemiştim. Şimdi eli mahkum o suretle tekrar yüzleşmek zorundaydım. Zira sorularımın cevabı yüzde doksan ihtimalle oradaydı.

İsteksizce örtüyü kaldırıp paketten kurtulunca ağzım hayretle aralandı. İnanamayarak gözlerimi sertçe ovuşturdum. Lakin karşımdaki akıl almaz manzaraya dair hiçbir şey değişmemişti.

Sorun şu ki: kadın yerinde yoktu. Portredeki kadın kaybolmuştu. Belki de kaçmıştı, bilemiyorum. Resimdeki figürlerin hareket ettiği görülmüş duyulmuş şey değildi. Sanki bir faydası olacakmış gibi örtüyü indirip içimden üçe kadar saydım ve portreyi çaresizce yeniden kontrol ettim. Hadi lütfen eski halini al. Lütfen.

Hayır, kumral kadın hâlâ geri dönmemişti. Allah aşkına iki boyutlu bir çizim alıp başını nereye gidebilirdi? Kız kardeşime kalsa her şeyi kafamdan uyduruyordum. Siz söyleyin keçileri kaçırmış birine mi benziyordum ben? Yok yok burnuma iyi kokular gelmiyordu. Hadi ama Menekşe, nasıl bunca tuhaflığın ardından elinde tuttuğun cisme sıradan bir tablo muamelesi yapabilirsin? Ah Yasemin beni ne tür bir aksiyona bulaştırdığını keşke bilseydi.

Sakinleşmek maksadıyla derin bir nefes aldım. "Menekşe," dedim tek elimle omzuma pat pat vururken, "kimse sana inanmasa da sen ortada dönen tuhaflıkların farkındasın. Bu işi kendi yöntemlerimle çözmen lazım."

Ne yapıp edip rüyamdaki bahçeye geri dönmeliydim. Bunun için en iyi yönteme başvurdum ve tıpış tıpış yatak odasına yöneldim. Rüya görmenin ilk şartı yorgan altına girip uyumaktı sonuçta. Ancak gözlerim cin gibi açıkken bunu nasıl başaracaktım orası koca bir muammaydı tabii. Zerre uyuyasım yoktu. Diğer yandan dışarıdaki güzel hava motivasyonumu daha çok düşürüyordu. Güneşli gökyüzü olanca albeniliğiyle beni cezbediyor, git gençliğini yaşa diyordu. Ah körpecik Çalıkuşu! Şayet bu saçmalıklarla boğuşmasaydım şimdi küçük ilçemin sokaklarında gezip tozuyor, sonbaharın tadını çıkarıyor olurdum.

Asalak Bir SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin