3.Bölüm

7 3 0
                                    

                                2 hafta sonra

Tekerlekli sandalyemle beraber zor da olsa süslenmeye çalışıyordum. Evet, uyandım. Ve hastaneden taburcu oldum. Şimdi ise Efsa ile buluşmak için süsleniyorum. Ona gördüğüm rüyaları ve yanımda konuşulanları duyduğumu anlattım. Başta inanmadı, bende ona kanıtlamak için sahil'e yakın bir kafeye oturmaya gideceğiz. Asıl bombaları size sonra anlatacağım.
+Anne ben çıkıyorum. Efsa kapının önündeymiş.
-Tamam kızım. Telefonun açık olsun aradığımda açın. Birde çok dikkatli olun tamam mı?
+Tamam annelerin sultanı.
Dedikten sonra çıktım. Dediğim gibi Efsa beni kapıda bekliyordu fakat yanında biri daha vardı. Şimşek. Onu görür görmez  ona dönüp ne işin var diyecektim ki beni susturdu  ve komadayken gördüğün duyduğun her şeyi biliyorum. O yüzden sus ve devam yürümeye devam et. Ağzım açık bir şekilde ona bakarken ağzını kapat yoksa sinek kaçacak dedi. Yeni aklıma gelmiş gibi hemen ağzımı kapattım. Hafifçe kıkırdadı. Ben zar zor tekerlekleri çevirmeyi denerken Efsa'ya vicdansızın kızı insan iki dakika düşünür benim arkadaşım kardeşim tekerlekli sandalyede azıcık yardım edeyim der dimi?! Dedikten sonra Efsa'ile Şimşek aynı anda bana doğru geldiler. Ben ise o sırada dudaklarımı büzmüş, kollarımı bağlamış bir şekilde duruyordum . Sonra Efsa benim yanağımdan öptü ve özür diledi . Ben de onu öptüm.  Sonra Şimşek'e dönüp. " Hadi Efsa beni öptü barıştık sen ne yapacaksın acaba"dedim o ise Efra gibi seni öpmemi mi istiyorsun ? Dedi. O sırada kulaklarıma kadar kızarıp kekeleyen sesimle hayır ya ama bişey yap çikolatamı alırsın şeker mi orasını bilemem ama bir şekilde barıştır kendini dedim. O ise bana doğru gelip bir elini belime bir elini ise bacaklarımın altına koyup beni kucağına aldı. Benim yüzüm iyice renkten renge girerken Efsa'yla göz göze geldik. Pis pis sırıtıyordu . Ona olan bakışım ile beraber güldüğünü anlamam için başka bir tarafa döndü. Ben başımı kaldırıp Şimşek'e baktığımda o da bana bakıyordu. -Napıyorsun ya?
+Bir şekilde barıştır demedin mi? Barıştırıyorum işte.
- Millet bize bakıyor. Koskoca Şimşek Gürsoy ufacık kızı taşıyor demesinler sonra?
+Banane milletten. Senin benimle barışman daha önemli.
- Heh?
Dediğimde dudağının kenarı kıvrıldı. Sonra ise gideceğimiz yere kadar ben renkten renge girerken diğerleri sırıtıyordu. En sonunda bir yer bulup oturduğumuzda rahatlamıştım. En azından artık beni kucağında taşımıyordu . Hepimiz suskunluk. Suskunluğa asla tahammülü olmayan Efra en sonunda bana dönüp rüyalarını tekrar anlatsana dedi.hepsini teker teker anlattım. Değinmediğim tek nokta Musa ağabey ile Şimşek'in konuşmalarıydı. Şimşek'in korkuyla o anı beklediğini görüyordum. Sonra zaten Şimşek bana peki yanında konuşulanları duydun mu? Sorusuyla Şimşek'e bakıp hafifçe gülümsedim ve duydum diye cevap verdim. Sanki benim gulumsemem onu yumuşatmiş, mutlu etmişti. Hiçbirşeyi anlamayan Efsa beni koluyla dürttü ve sessizce
- Ya kızım bana da anlat neler dönüyor?
+Anlatırım.
Dedikten sonra önüme döndüm. Çalan telefona göz ucuyla baktığımda Kemal Bey yazısını gördüm. Hemen telefonu elime aldım. Hızlı bir hamle yapınca sırıtanlar  grubu yani Efsa ve Şimşek bana bakıyordu. Birşey yok der gibi bir işaret yapınca Efsa önüne döndü ama Şimşek bana bakmaya devam ediyordu. Onun bakışları altında telefonu açtım.
- Buyurun Kemal Bey?
+Ahh merhaba Maviciğim. Fizik tedavi dersimize geç kalmaman için küçük bir uyarı yapmak istedim.
-Teşekkürler Kemal bey . On beş dakika sonra orada olurum.
+Peki Maviciğim.
Dediğinden  sonra direkt adamın suratına kapattım. Fizik tedavi hocamdı. Kendisini pek sevdiğim söylenemezdi ama napalım işte yürüyebilmem için önemliydi.
(Şimşek) Noldu niye aramış?
(Efsa)Ayy bu gün fizik tedavi dersin vardı dimi ya?
(Mavi) Benimde aklımdan çıkmış. Beni bırakabilir misin Şimşek?
(Şimşek) Tabi,olur yani tamam. İşin içinden çıkamayacağım herhalde.
(Mavi) Yani?
(Şimşek) Bırakırım.
(Efsa) ya eniş-
(Mavi) SUS EFSA KONUŞMA!
(Efsa) Üf tamam be. Neyse Şimşek beni de bırakır mısın ?
(Şimşek) Bırakırım.
(efsa) İyi o zaman. Hadi gidelim.
Dedik ve yola çıkmak için hareketlendik. Ama o sırada Şimşek yok oldu. Nerede olduğuna bakmak için kafamı sağo sola hareket ettirdim ve kasa da olduğunu gördüm. Sanırım hesabı ödüyordu. İşime gelirdi. Beleşe kahve içtim işte.
Ben ve Efsa toparlanıp arabanın oraya doğru giderken bir elin yanımda olduğunu hissettim. Kafamı yukarı kaldırıp baktığımda Şimşek oldugunu gördüm. Hafifçe gülümseyip önüme döndüm. Arabaya bindikten sonra hızlıca Efra'yı bıraktık. Daha sonra ise beni fizik tedavi merkezine getirdi. Beni arabadan indirdi fakat o da benimle geliyordu. "Sen niye benimle geliyorsun" diye sordum. "O ağzını yayan adamı sevmedim izlemeye geliyorum." dedi. Şaşırmıştım. Şimdi Şimşek beni kıskanmış mıydı? Kıskanmıştı işte. Kıskansın hıh. Ben bu konuşmalarımı kendi içimde sürmeye devam ederken biz adamın odasına gelmiştik bile. Bu üçüncü seansımdı. On duruma göre on ikliye kadar sürüyordu. Maliyetide oldukça fazlaydı fakat ailemizin yeniden doğuşundan sonra yeterince varlıklı bir aile olmuştuk. Oraları büyük ihtimalle bu seanstan sonra anlatırım.
(Kemal bey) Maviciğim. Bu gün nasılsın? Ayaklarındaki o gücü hissedebildin mi?
(Mavi) İyiyim Kemal Bey. Siz nasılsınız? Evet ayaklarım yavaş yavaş karıncalanmaya başladı. Yanlış hatırlamıyorsam bu gün ilaç tedavisine de başlayacaktınız.
(Kemal Bey) Evet maviciğim. Bu gün başlayacağız. Seni ilk önce sedyeye alalım mı?
(Mavi) Tabi. Şimşek yardımcı olur musun?
(Şimşek) hemen. Deyip beni sedyeye kaldırdı. Daha sonra yatmama yardımcı oldu. Sonra ise Kemal Bey konuşmaya başladı.
(Kemal Bey) Maviciğim ayak parmaklarını oynatır mısın lütfen?
(Mavi) Tabi.
Diyip parmaklarımı oynatmayı denedim. Evet oluyordu. Parmaklarımı oynatabiliyordum. Vücudum zorlanıyordu. Ama zorlanması bile çok güzel birşeydi. Şimşek'e bakıp;
(Mavi) Şimşek oluyor. AYAKLARIMI OYNATABİLİYORUM.
Deyip Şimşek'e sarıldım. O bana sarılınca ne yaptığımı fark edip ondan ayrıldım. Sonra tekrar Şimşek'in yüzüne bakıp gülümsedim. O da bana gülümsemişti. Daha sonra Kemal Bey'in yüzüne bakıp *Başarıyor muyum? * dedim. O da bana içten bir gülümsemeyle *Başarıyorsun. * dedi. O andan sonra dahada mutluydum. Sanki küçük bir çocuktum ve terlikli kuaför seti benim olmuştu -Hep çok istemişimdir. Ayrıca sizinde istediğinize adım kadar eminim- Sanki bir genç kızdım ve istediğim makyaj setini almıştım. Sanki bir.. - Bu böyle devam eder siz bakmayın bana-. Neyse işte çok mutlu olmuştum. Devamı da çok güzel di hepimizin yüzünde bir tebessüm vardı ama en çok ben gülüyordum. Bu böyle ben seanstan çıkıncaya kadar devam etti. Hatta seanstan sonra da devam etti fakat bir yere kadar. Kemal Bey'in verdiği ilaçları almaya eczaneye gidiyorduk. İlaçları aldık ve arabaya doğru giderken arabanın başında o yaşlı fakat karizmatik adam dedem olacak şerefsiz buradaydı. Gülüşüm soldu. Şimşek'in adımalrı yavaşladı. Görüşümde bulanıklaştı o sırada. Yanağımın ıslandığını hissettim sonrasında. Ağladığımı fark edip hemen elimle göz yaşlarımı sildim. Ağlamamın sebebi üzüntüm değildi. Ona olan öfkemdi. Kendisine olan öfkemin nedeni bana yaptıkları değildi. Tabi bana olan yaptıklarıda vardı ama asıl neden ailemizin bozulmasıydı. Sonrasında gözyaşlarım dindi. Yerine ürkütücü bir gülümseme yerleşti. Ona doğru gelmiştik. Artık tam önündeydik. *Ne oldu biricik aah pardon iğrençlik duyduğun torununu mu görmeye geldin? Diye sordum yüzümdeki o gülümseme alaycı bir tavra bürünmüştü. O bana pişman gözlerle bakıp *Özür dilerim Mavi'm. Özür dilerim evladım. Hayatını mahvettim. Yaptım bir hata. Affet beni. Affet.. * diye yalvardı. Tabi ona inanacak kadar aptal değilim. *Sana inanacağımı sanıyorsan yanılıyorsun Murat iz. Sana asla inanmayacağım. Sadece ben değil, sana hiç kimse inanmayacak. Annem, babam ve diğerleri. Dedikten sonra ufak çaplı bir kahkaha attım.
Yapacağım şeylerden sonra affetmem için ayaklarıma kapanacaksın. Fakat ben, seni asla affetmeyeceğim. * bu dediklerimi büyük bir hazla söylüyordum. Yanımda duran Şimşek'e göz ucuyla baktığımda bana bakıp gururlu bir ifade takınıyordu. Önüme dönüp tekrar Murat'a baktım.
*Yapma. Bu kadar net konuşma. Çünkü sadece sen değil. Bende güçlüyüm. *dedi o da pişmanlık halinden tehtidkar bir hale gelirken.
Güldüm * Sen ve güçlü olmak. Bu dünyada yan yana getirebileceğim son iki şey. Sen paranla güçlüsün. Yani paran güçlü sen değil. Ya paran elinden alınırsa. Sokaklarda kalıcak hale gelirsen. İşte o zaman benim elime düşeceksin. Bana yaptıklarını hiç bir zaman yanına bırakmayacağım. Buna adın kadar emin olabilirsin. * desikten sonra Şimşek'e dönüp rahat bir tavırla gidelim dedim. O da aynı şekilde nasıl istersen diye cevapladı. Biz Murat denilen o adamın yanından geçerken zaferi kazanmış gibi her yere neşe saçıyordum fakat... Fakat içimde bir şey daha vardı. Bir korku. İçimden bir ses bana "Onun parasını alamazsın Mavi. Onun parasını almaya gücün yetmez" diyordu ama içimdeki sesin düşünemediği bir şey vardı. Bu yolculukta tek değildim. Annem, babam, Şimşek, Efsa, Musa Ağabey,Miran ve daha sayamayacağım kişiler vardı. O ise sadece parasına ve parasına tapan bir kaç adama sahipti. O zenginse biz de fakir sayılmazdık değil mi? Yani biraz fakir kalkıyoduk ama neyse ya.
*Ne düşünüyorsun? * acaba neyi düşünüyodum salak bu çocuk yemin ediyorum gerizekalı ya. *Bilmem. Belki dolar daha ne kadar artar diye düşünüyorumdur.* dedim. İstemsizce öfkeli çıkan sesime karşın *Özür dilerim. Az önce yaşadıklarım bana biraz ağır geldi. Sana patmamalıydım. * diye devam ettim. Bu sefer sesim öfkeliden çok pişman çıkıyordu. Biraz da üzgündüm. Ben yine dalıp giderken daldığım denizden çıkaran bir şey olmuştu Şimşek'in sesi. *Anlat. Aklında ne varsa anlat. Seni bir yere götüreceğim. Orada beraber planlarız sonra da annene anlatırsın. * Amacı neydi bilmiyorum ama etkileyici gibi gelmişti. Bende *tamam* diyerek geçiştirdim. Sonra aklımdakileri anlatmaya başladım.

Şimşek bir evin önünde durmuştu. Bir kaç pahalı arabanın park halinde olduğu yere siyah mersedesini de park etti. *Geldik mi* yok kızım gelmedik. Şu eve baskına gidiyoruz. *Geldik b, en sana yardım edeyim * dedi ve ilk önce tekerlekli sandalyemi çıkaması gerekirken benim olduğum  tarafa geldi ve bir adama seslendi. *Selim abi, arabanın arkasında tekerlekli sandalye var. Evin önüne bırakır mısın? * diye sordu. Selim abi olduğunu düşiündüğüm kişi bize doğru bakıp kafasını salladı. Daha sonra arabaya doğru yürüyüp bagajdan tekerlekli sandalyemi çıkardı ve eve doğru sürmeye başladı. Selim abinin arkasından bakarken bir anda havalandım. Şaşırıp arkama doğru bakınca beni kucağına alanın Şimşek olduğunu gördüm *Biri bizi böyle görünce yanlış anlamaz mı? * diye sordum. Sırıtıyordu. *Ne sırıtıyosun ya. Üf gıcık* Dedim ve bu seferde sırıtmaya ben geçmiştim çünkü artık Şimşek kahkaha atıyordu. Omzuna doğru vurup "gülmesene ya" dedim. Al al olan yanaklarımı kapatmaya çalışıyordum ki Şimşek konuşmaya başladı. "Yanakların kızarınca daha tatlı oluyorsun. Hiç saklama bence" dediğinde daha da kızarmıştım. Bu çocuk seninle  geçtiği her dalgada kızarırsan işimiz yaş Mavi. "Ayrıca merak etme evde şuan sadece annem var o da bize sadece yemek getirir. Sıkıntı etme yani" dedi. Eyvaah. Annesi vardı, şimdi daha fazla yanlış anlaşılırdık. Annesiyle Şimşek'in kucağında tanışacağımı hiç düşünmezdim..
Şimşek, ben bunları düşünürken zile basmış ve kapı açılmıştı. Tabi ben annesi sandığım kişinin sesiyle anca kendime gelebilmiştim. "Nasılsın kızım? " diye sormuştu. Kendime gelip "İyiyim anneci- eee şey" dedikten hemen sonra ismini bilmediğimi hatırlayıp 0,000001 saniye içerisinde hemen Şimşek'e soğru sessiz bir şekilde en tatlı tavrımla (!) annesinin ismini sordum. Sehermiş. Annesinin ismini öğrenince bende cümleme yeniden başlayıp " İyiyim Seher abla sen nasılsın?" dedim.
"İyiyim. Benim oğlanı senin gibi güzel bir kızla görünce daha iyi oldum. Ahh kusuruma bakmayın çocuklar. İçeri davet etmedim sizi. Buyurun geçin." dedikten sonra Şimşek beni girişin yanındaki tekli koltuğa bıraktı. O sırada annesi beni soran gözkerle izliyordu. Bende açıklama isteği duyup açıkladım." doğum günündeyken ufak bir kaza geçirdim. Araba kazası" diye başladım" ilk başlarda yoğun bakımdaydım fakat ilk saatimde kalbim durdu. Ameliyat geçirdim. Ameliyattan sonra ise komaya girdim yaklaşık üç buçuk ay sonra Şimşek'in getirdiği doktor beni ameliyata alıp ilaç tedavisine başlattı ameliyattan çıktıktan iki hafta sonra uyandım. Fakat uyandığımda belimden aşağısını kullanamıyordum. Fizik tedaviye başladım. Biz az önce fizik tedavi merkezinden geliyorduk zaten" diye devam ettim. Anlattıklarımı büyük bir merakla dinlemişti. Çok uzun r cevapta vermedi zaten geçmiş olsunla geçiştirdi. Şimşekte benim oturduğum yerin hemen yanında duruyordu. Bir kaç dakika herkes sessizdi. Bu sessizliği bozan Şimşek'in annesi Selin Hanımdı. İstersek odanıza geçebilirsiniz demişti. Biz geçelim dedik ama bizi odaya odaya göndermeden önce siz açsınızdır birkaç şey yiyin öyle gidersiniz dedi. Açtım zaten iyi olmuştu da... Bir masa dolusu yemek olduğunu bilmiyordum. Biz masayı görünce hemen Şimşek bana doğru eğilip "senin aç karnına tüküriyim. Bitir bitirebiliyorsan. Masadaki her şeyi yemeden bırakmaz artık" dedi. İlk başta hoşuma gitsede üçüncü tabağımı yerken hiçte öyle olmuyordu. "Selin abla valla yiyemiyom ben. Baksana 3 kilo aldım resmen ya" diye sitem ettim. Yüzüme tatlı gülümsemesiyle bakıp "Ye kızım ye. Yemek güzeldir. Bizim oğlan yemiyo bari sen ye." tabi Şimşek kurtulmuştu tuvalete gidiyorum diyip en az kırk beş dakşkadır ordaydı. Bende dururmuyum tabi, Şimşek'e bakayım niyetiyle beş dakikada bir masadan ayrılıyordum. "Senin bu oğlun varya Selin abla, kaçıyo senden. Bak ben ne kadae iyi bi kızım ye dedin yedim ama senin o yelloz oğlun öylemi" dedim Şimşek'i şikayet edercesine. Benim dediğimi umursamayıp tekrar "hadi ye kızım" dedi. Baygın bir şekilde yemeğe devam ettim

                                *       *       *

Sonunda masayı komple camdan fırlarıp kurtulmuştum. Tabiki şaka yapıyorum. Komik olmadı değil mi? Bu kadar yemekten sonra istesemde komik olamıyorum. Neyse işte ben sofrayı toplamaya yardım ettikten sonra Şimşek'in olduğu yere yani tuvalete gittim. Şimşek çıkmıştı tabi. Odasından müzik sesi geliyordu. Ellerimi yıkayıp odasına gittim. Kulaklıklarını çıkartıp odasına girip onu rahatsız eden kişiye yani bana baktı. "Sen gitmemişmiydin ya" dedi yatakta daha çok yayılarak. "Yok Şimşek bey gitmedim ama sen çok pis azarımı yiyeceksin" deyip ona güçsüz bir şekilde yumruk attım. O ise gülüp" Hadi anlat artık şu planı " dedi bende anlatmaya başladım...

Mavi ŞimşekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin