Paris'in her yanı yılbaşı için renklendirilmişti. Eyfel'in önüne kocaman bir yılbaşı ağacı dikilmiş, süslenmişti. Tüm şehri rengarenk ışıklar sarıyordu. Bu gece girilecek yeni yıl için insanlar koşuşturuyordu. Herkes bi hayli heyecanlıydı yeni yıl için.Sırf yılbaşını uğur böceği ile kara kedinin şehrinde geçirmek için zorla getirilen bedenler ise otel odalarında çıkmak için hazırlanıyordu.
Mucize hayranı biricik arkadaşları bu gezi için yalvarmış, kimseye söz geçiremeyince de sevgisinin yanında bitmişti hemen. Tabii hal böyle olunca hep birlikte Paris'e gelmişlerdi.
Felix odadaki aynadan kendini süzüp saçlarını düzeltti. Hyunjin ile aynı renkleri giyinip çift olduklarını göstermeye karar vermişlerdi. Üzerine siyah kadife bir gömlek, altına da siyah pantolon giymişti. Hyunjin de siyah bir bluzun üzerine yine siyah bir ceket, siyah pantolon giymişti. Felix aynadan kendini izlerken Hyunjin ise Felix'i izliyordu. Yatakta uzanıyor, çıkmayı bekliyordu.
Önce biraz dışarıda dağıtacaklar, ardından da geri sayımdan önce Eyfel Kulesinin önüne gideceklerdi.
"Bunları takmak zorunda mıyız?" dedi Felix elindeki taçları sallayarak. Hyunjin gülüp kendi tacını başına taktı. Jeongin Felix'e üzerinde uğur böceği figürü olan, Hyunjin'e ise kara kedinin kulakları olan taçlar almıştı. Ve eğer takmazlarsa çok kötü şeyler olacağı hakkında tehdit etmişti.
"Eğer takmazsak Jeongin burnumuzdan getirir."
"Ama kombinimize uymuyor. Daha doğrusu bana. Seninkiler yine siyah benimkiler kırmızı." Felix dudaklarını büzüp tacı taktı kafasına.
Hyunjin yattığı yerden kalkıp Felix'in yanına geldi. Ellerini tutup küçük öpücükler bıraktı avucuna. "Sevgilim," Felix gülümsedi. "istersen git en alakasız renkleri giy, yine yakışacağına eminim."
Felix şımarıkça kıkırdayıp kollarını uzun olanın boynuna doladı. Boy farkından dolayı birazcık parmak uçlarına kalkmıştı. Hyunjin ellerini belinde birleştirip boynuna öpücük bıraktı sevgilisinin.
Üç yıllık ilişkilerinde arada kısacık aralar verseler bile ayrılmamışlardı hiç. Çünkü ikisi de diğerinin yokluğunda yapamıyordu. Felix Hyunjin ile bir kavgasında hemen ertesi gün evinin önünde ağlamış, Hyun onu affedene kadar da kapıda dikilmişti. E tabii Hyunjin ona kıyamayıp hemen içeriye almıştı.
Kapı alacaklı gibi çaldığında ayrılıp eşyalarını da ceplerine atarak dışarı çıktılar. Jeongin elini tuttuğu sevgilisiyle ağzı kulaklarında onları bekliyordu. Gayet mutluydu çünkü sevgilisi ile güzel dakikalar geçirmişti...
"Hadi gidelim! Diğerleri aşağıda." Jeongin Chan'ı da beraberinde çekiştirip asansöre doğru koşmaya başlamıştı.
"Jeong! Dur düşücez." Chan Jeongin'e ayak uydurmaya çalışarak peşinden koşmuştu.
"Deli bu çocuk cidden." Felix gülüp sevgilisinin elini tuttu ve peşlerinden ilerledi. Hyunjin birleşik ellerini hafif çekiştirip Felix'i yanına almıştı. Yanağında küçük bir buse bıraktı, ardından saçlarından öptü ve kokusunu içine çekti. Felix aldığı ilgi ile hemen sevgi pıtırcığı olmuş, baş parmağıyla sevgilisinin elini okşamaya başlamıştı.
***
Yemeklerini yedikten sonra Eyfel Kulesine doğru yürümeye başlamışlardı. Gece yarısına az bir zaman kalmıştı. Hepsi sevgilileriyle el ele tutuşmuş, gülüşerek yürüyorlardı. Dönen muhabbet pek önemli değildi. Önemli olan birlikte mutlu olmalarıydı. Öyle ki, az önce çok sinirli olan Seungmin çoktan olayı unutmuş gibiydi. Garson Changbin'e bir kağıtta numarasını vermişti de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When the Rain Starts | hyunlix
FanfictionFelix okul çıkışında yaşadığı olayı çizgi filmden bir sahneye benzetir.