1

278 43 40
                                    


Uzun zamandır buralarda yoktum. Yeni bir Jimin kurgusu ile gelmek istedim. Umarım beğenirsiniz. Çok uzun zaman geçtiği için eski tempoyu yakalamak zor olacaktır ama yine de yazmayı çok özlediğim için geri gelmek istedim. Lütfen yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin. Şimdiden teşekkür ederim.

Başlama tarihinizi şuraya alalım.

Keyifli okumalar
💜

Babasından ve annesinden her hangi bir hayır görmemiş biri olarak, hayata her zaman bir sıfır geride başladığımı biliyordum. Annem, ben ve benden yaklaşık sekiz yaş küçük olan erkek kardeşimi bırakıp gittiğinde ikimizde oldukça küçüktük. Yani, en azından ben onun bizi bırakıp gittiğini kavrayacak yaştaydım ve az da olsa onunla anılar paylaşmıştım fakat kardeşim benim aksime tamamen onsuz büyümüş, annesizliğin tadına varmıştı. Her ne kadar onu büyütürken anne eksikliğini elimden geldiğince kaldırmaya çalışsam da, hiçbir zaman annesi gibi olmayacağım da farkındaydım. Yine de onu en iyi şekilde büyütebilmek için elimden geleni yapmıştım.

Tüm bunlar olurken de bir yandan en azından baba desteği görmek isterdim ama babam annemin gidişini bir türlü kaldıramamış, büyük ve uzun bir depresyona girmişti. Her ne kadar onu bu durumdan kurtarmak için uğraşsamda hiçbir işe yaramamış, annemin aksine yanımızda olsa bile, öyle değilmiş gibi hissettirmişti. Zamanla da kendini içkiye vererek hayattan tamamen soyutlanmıştı. Şimdi ise onu, en son ne zaman gördüğümü bile hatırlamayacak durumdaydım.

Tüm bunları yaşamak bana bir tek şeyi hedef aldırmıştı. Ne olursa olsun kendimi geliştirmeli ve kardeşime en iyi şekilde bakmalıydım. Oldukça zor olmuştu ama şimdi tam olarak istediğim yerdeydim. En azından kardeşime ve kendime rahatlıkla bakacak konumdaydım. Geçmişten gelen tüm hayal kırıklıklarım, hırslarım beni şu an olduğum konuma getirmişti. Dünyanın en büyük grubuna menejerlik yapıyordum, bir de içlerinden bir üyenin tam dört yıldır kişisel menejeriydim.

Onlarla alakalı her şey o kadar yorucu ve doluydu ki bazen gerçekten bunaldığımı ve yorulduğumu hissediyordum. Hepsini ayrı ayrı çok seviyordum fakat sanırım gerçekten yorulmuştum. Özellikle de son bir yılda kafamı kurcalayacak çok fazla şey gerçekleşmişti. Bu yüzden uzun zamandır aklımda olan bir düşünceyi gerçekleştirmeye karar vermiştim.

"Abla ben çıkıyorum." Kardeşim Han'ın sesini duyduğumda oturduğum yerden kalkarak, sesinin geldiği dış kapıya doğru ilerledim. Elinde tutuğu iki kitabı yere bırakarak spor ayakkabılarını giymeye koyuldu.

"Kaç dersin var bugün?" Bu sene üniversiteye başlamıştı. Gemi mühendisliği okuyordu ve oldukça zorlandığını biliyordum. Buna rağmen şu an olduğu yer beni çok gururlandırıyordu.

"İki tane." Derken ayakkabılarını giymiş ardından kitaplarını da alarak ayağa kalkmıştı. "Bu arada dersten sonra arkadaşlarla takılacağım haberin olsun."

Kollarımı göğsümün üzerinde bağlayarak ona baktım. Aslında elimden geldiğince onu sıkmamaya çalışıyordum fakat hayatta ki tek varlığım olduğundan ister istemez endişe ile doluyordum. Yine de bir şekilde orta yolu buluyordum. "Ne çabuk arkadaş edindin." Üniversiteye yeni başladığı için böyle söylemiştim. "Bir ara tanışırız değil mi?"

Başını olumlu anlamda salladı. "Tanıştırırım." Yanda duran dolaptan montunu ve ardından da evin anahtarını aldı. "Sen bugün işe gitmeyecek misin?"

The Real Me|JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin