~ 🐢 ~
Yanlışlıkla gözü kaymıştır diyip geçiştireceğim. Umarım cidden götüme bakmamıştır. Sesimi çıkarmadan yan koltuğa geçip oturdum.
Benim arkamdan ise o sürücü koltuğuna oturup kapıyı kapattı. Ardından arabayı çalıştırnadan önce yüzüme birşey söyleyecekmiş gibi baktı. Bu adam cidden garipti. Ama zengindi bu yüzden sonrun yok.
Hiç bir şey demeden kendi önüne döndü ve arabayı çalıştırdı. Yol boyunca ikimizde konuşmadık.
Sadece pencereye doğru dönüp akıp giden yola baktım. Cidden biz değilde o hareket ediyormuş gibiydi. Güneşte öyle bizi takip ediyor gibiydi. Garip...
"Şarkı açmak ister misin?"
Yanımdan gelen naif ses ile gözlerimi camdan çekip arabayı sürerken bir şah esere benzeyen surata baktım. Görmeyeceğini bildiğim halde yüzümü olumlu anlamda salladım. Çünkü canım sıkılmıştı ve şarkı bu ölüm sessizliğini bastırırdı.
"Aç o zaman" başı ile radyoyu gösterdi. Asıl anlamadığım bana bakmıyordu bile nasıl başımı salladığımı gördü ki? Çokta düşünmeyerek radyoyu biraz kurcalayıp şarkı açabildim.
Dur ne...
Ağlayacağım...
Nasıl en sevdiğim şarkıyı tutturdum bende bilmiyordum. Radyoyu kurcaladıktan sonra ilk çıkan şarkı 'the feels'ti' yani benim en sevdiğim şarkı.
Şarkının başlaması ile cama geri dönmüştüm. Cama bakarak şarkıya eşlik ediyor ve kafamı ritme göre sallıyordum.
"Boy i boy i boy i know... Twice mı dinliyorsun?" Şarkıya eşlik ederken beyinimin içinden geçeni ona sormuştum.
"Hayır tam olarak değil tam fandomunda değilim ama başarılı bir grup dansları ve şarkıları çok güzel... Hah bir de aralarından Nayeon'u tanıyorum. 'pop' şarkısından oda başarılı bir idol seviyorum yani"
Dediği şey ile gülme istediğimi bastırıp araba süren gri saçlıyı izlemeye başladım. Cidden fazla yakışıklıydı ve bu adil değildi.
Yüzünü sanki unutmamak istercesine inceliyordum. Bu adam gizemliydi. Aynı zamanda yakışıklı ve zengin... Çene hattı netti ve harika duruyordu. Ay özendim.
"Ne o çok mu beğendin beni?" Evet.
"Her yakışıklı görünce böyle bakıyorum aldırmayın beni"
Hay ağzımı sikim. Seni evlat edinen adama da sarkmasın be Felix.
Arabanın durması ile bana doğru dönmüş ve yüzümü incelemişti önce. Ardından kendi önüne dönerek arabayı park etmeye başlamıştı. Gelmiş miydik?
"Beni yakışıklı buluyorsun demek hm?"
"Yalan mı söyleyeyim yani, evet."
Arabayı park etmiş olacak ki araba durmuş ve tekrar bana bakmıştı.
"Sende güzelsin"
"Kızlara güzel denir"
"Birde uke'lere" dedikten sonra göz kırpıp arabadan inmişti. Ardından benim de kapımı açıp çıkmamı sağlamıştı. Geldiğimizde bir garajdaydık. Garaj'ın içinde çokça pahalı araba vardı. Ve bir asansör kapısı ve araba giriş kapısı vardı. Güzelmiş.
Adam asansöre doğru yol alınca arkasından pıtı pıtı yürümeye başladım. Asansörü bizim olduğumuz kata çağırıp önce benim binmem için yol verdi arından kendisi bindi.
Çok sessizdi. Bu beni biraz da olsa korkutuyordu.
1. Kata ulaştığımızda bir koridora çıkıyordu. Asansörden inip beni yönlendirmesine izin verdim. Bana yolu gösterip salona geçmemi sağladı. Eee eşyalarım?Bu adam zengin değil miydi neden burada ne bir koruma nede bir hizmetçi var?
Beni otturtuğu koltuğun karşısındaki koltuğa geçip yayıldı.
"Şimdi sen düşünüyorsundur bu adam zengin neden evinde ne hizmetçi nede koruma var diye, hizmetleri kovdum sebebini öğreneceksin koruma ise kaçmayacağını biliyorum çünkü kendi istediğin dışı burada değilsin. Ama okula falan giderken illaki bir koruma şart" dedikleri ile sadece kafa salladım ama hiç bir şey anlamadım. Ne yani beni hizmetçi mi yapmayı düşünüyordu?
Ayağa kalkıp önümde dikildi. "Pekala yeni evine hoş geldin Hwang Felix."
Ay oha artık bir soyadım var.
"Şimdi benimle gel sana odanı göstereyim" kafam ile onaylayıp ayağa kalktım ve arkasından ilerlemeye başladım.
Bir üst kata çıktığımız da bizi uzun bir koridor karşıladı. Koridorun en göz alıcı kapısının önünde durduk öncelikle.
"Burası senin odan, benim odam bir üst katta istersen yerleş yani eşyalarını şimdi getiririm merak etme, umarım beğenirsin" diyip geçmem için kapıyı açtı ardından ben odaya girip incelemeye başladığım da gelen adım sesleri ile eşyalarımı getirmeye gittiğini anlamıştım.
O gelene kadar odayı inceleyebilirdim. Saat dokuz yönünde hızlanmış çift kişilik bir yatak onun karşısında ise bir çalışma masası, çalışma masasının yanında bir kitaplık ve bir odada ne gerekliyse onlar vardı.
Kitaplığa doğru adımlayıp kitaplara göz atmak istedim. Gözüme ilk çarpan şey şuan okuduğum kitap serisi olan 'kelebeği öldürmek' serisydi. Birinci kitabı okumuştum ama diğer ikisi bende yoktu. Ama şuan var...
Matem çiçeklerini elime alıp incelemeye başladım. Cidden güzel gözüküyordu.
Kitaba gülümseyip yerine geri koydum ve yatağın ucuna oturup beklemeye başladım.Cidden isteyip istemediğim her şey vardı. Sanki oda bana göre tasarlanmış gibi. Mükemmel...
(Hyunjin)
Felix'i o gün akşam parkta gördükten sonra zamanın geldiğini anlamıştım. Harekete geçmem için bana fırsat vermişti. Tamam sadece bana dokunmuş olabilir ama bu bence yeterliydi.
Onun uğruna bir ton para saymıştım o buruşuk surata. Gerçi onun için değerdi. Daha fazlası da değerdi.
Onu onun için özel olarak düzenlediğim odaya götürdüm. Eşyalarını düzenleyecekmiş hah! Eşyaların zaten o odada hazır!
Aşağıya kadar inip ona eşyalarını getirecek kadar kafayı yemedim. Birinci olarak onları kendime saklayacak ve o koku bana ait olana kadar onları koklayabilirdim. Aahhh Felix bana ne yaşattığı bir bilsen! Cidden kendimi Nayeon'un saesang'ı gibi hissediyorum. Her neyse ikinci olarak bay Felix'in eşyalarını garaj'a inip alamayacak kadar üşengeçim. Sırf onu kimse görmesin diye herkesi kovmuştum.
Eğer hizmetçiler yada korumalardan biri onu görürse benim de etkilendiğim gibi etkilenebilir ve bu onların canına mal olabilir ve katil olmak istemiyorum. Gerçi Felix için onuda olurum.
Ne saçmaladığımı umursamadan koltuğa geçip geçen günkü Felix'in parmaklarının değdiği sigarayı bir daha yakıp dudaklarım arasına aldım.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy? - {HyunLix}
FanfictionFelix bir yetimhane çocuğuydu. Hyunjin ise hem kötü yoldan hemde şirketten para kazanan bir iş adamı... Peki ya Hyunjin Felix'i evlat edinmek isterse...? [Tamamlandı]