Başım önümde masada otururken ağzıma attığım ufacık lokmayı bile yutamıyorum yine. Annem soluk almaya bile korktuğumu bildiğinden çayıma şeker atıp önüme itiyor yavaşça. Bardağa uzandığımda babam şöyle bir bakıyor elime. Tereddütle geri çekildiğimde homurtuyla başını sağa sola sallıyor.
'Kaç gündür bak sesleri solukları çıkıyor mu hiç. Sen hala tak o yüzüğü.' Dediğinde anlıyorum derdini.
"Duymamışlardır."
Annemin iyi niyetli sözleri babamı rahatlatmak yerine iyice kızdırıyor yine. Öfkeyle elini masaya indirip iki gündür olduğu gibi yine zehir ediyor boğazıma takılan lokmamı.
"Bekle duymamışlardır! Mahalle çalkalanıyor mahalle! Kahveye bile çıkamaz oldum sizin yüzünüzden. Allah bilir neler diyorlar arkamızdan?"
Kazağımın eteği avuçlarımda ağlamamak için çaba harcarken evin telefonu çalmaya başlıyor birden. Bir umut belki Tahir'dir diye bakışlarımı telaşla anneme çeviriyorum ama babam anlamış gibi ondan önce kalkıyor. Telefon yüzünden mutfaktan çıktığında derin bir soluk alıp annemin eline uzanıyorum. 'Anne gözünü seveyim bir şey yap. Tahir'e ulaşmam lazım benim. Kim bilir neler duydu? Ya kaçar gelirse...'
"Ne yapayım Firuze elimden ne gelir? Telefonlara bile baktırmıyor bak. Bir evden çıksa..."
"Telefonum nerede?"
Bir umut sorduğum soruya 'İçindeki kartı da telefonu da kırdı attı.' Diye fısıldıyor annem. Bütün umutlarım yerle bir olurken babamın gürleşen sesini duyuyorum.
"Bakarız bakarız o kolay. Hele bir şunların sesi çıksın..."
Bakışlarım kimle konuştuğunu anlamak için anneme dönerken onun gözleri dolu dolu. Elindeki elimi okşayıp mutfağa giren babamla bardağını alıp yerinden kalkıyor hızla.
*******
Aradan geçen cehennem gibi üç güne rağmen değişen hiçbir şey olmuyor. Ne ben Tahir'e ulaşabiliyorum ne de onun haberi bana ulaşıyor. Artık ona dair, bize dair umutlarım azalırken babamın işkenceleri de artıyor. Odamdan neredeyse hiç çıkmazken her çıktığımda onu nasıl utandırdığımdan, herkese rezil olduğumuzdan dem vuruyor.
Üzerime her zamankinden bol gelen kazağın kollarını çekip tülü biraz olsun araladığımda sokakta bulunan birkaç baş dönüyor hemen. Konuşmalar, ayıplamalarla tülü kapatırken binamıza giren Ömer abiyi görüyorum. Hızla odamdan çıkıp kapıya ulaştığımda 'Firuze!' Diyen babamın gür sesiyle sıçrıyorum.' Nereye gidiyorsun sen!'
"Baba, Ömer abi..."
Kapı çalmaya başladığında kolumdan sertçe çekip geriye savuruyor. 'Odana gir!'
"Ama baba..."
'Gir dedim sana...' Derken üzerime hızla yürüdüğünde birden annem beliriyor aramızda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Firuze
General FictionNe çıkar yanımda olmasan! Kalbim senden ibaret değil mi? Cemal Süreya