3.5

381 36 4
                                    

Yang Yu Jin

Asansörün kapıları yirminci kata açıldığında kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Onu görecek olmamdan kaynaklandığını sanmıyordum çünkü bunu aşmıştım. Odasına gidiyor olmak garip hissettiriyordu. Onu ilk defa özel alanında görecek olmamın heyecanı olmalıydı bu. Bir yandan kendime kızıyordum, o benim özel alanımda bulunmuştu ve oldukça rahat görünüyordu. Ben neden bu kadar geriliyordum ki?

Tüm cesaretimi toplayarak daha önce bir kez bulunduğum, ve o bulunmamda onu öptüğüm koridora çıkıp duvara asılmış küçük tabeladan 2008 numaralı odanın tam olarak ne tarafta olduğunu kontrol ettim. Sağ koridoru gösteriyordu. Gittikçe artan heyecanımla birlikte sağ koridora girdiğimde ileriden bir kapının açıldığını duydum. Bildiğim kadarıyla bu katta sadece üyeler kalıyordu. Onlardan birisi, hatta belki de Yoon Gi olacağını umarak baktım fakat hiçbiri değildi. Siyah eşofman takımları giyen bir kızdı ve odadan çıkan kız benim olduğum tarafa doğru geliyordu. Hiç bozuntuya vermeden yürümeye devam ettim ve yanımdan geçerken kızın ağır bakışlarını üzerimde hissettiysem bile ona bakmadım. Bir şekilde nereye gittiğimi bilmesini istemiyordum, bu yüzden o koridorun ucunda gözden kaybolana kadar adımlarımı yavaşlattım. Gittiğinden emin olduğumdaysa etrafıma bakındım. Odalar bu katta çok daha büyük olduğu için etrafta pek kapı olduğu söylenemezdi ve bu tarada uzanan koridorda da iki oda vardı. Birisi şu an tam önünde durduğum ve kızın çıktığından da emin olduğum 2008 numara, diğeri ise birkaç metre ileride ve karşı tarafta olan 2009 numaraydı. Kız Yoon Gi'nin odasında mıydı? Bu da sanırım uyumadığını gösteriyordu.

Merakım bir anda beni cesaretlendirmişti. Hiç duraksamadan odanın kapısını çaldım. İçten içe içeriden başka bir üyenin çıkacağını umsam da beklediğim olmadı, Yoon Gi acı dolu bembeyaz suratıyla kapıyı açtı. Beni gördüğüne şaşırmış olacak ki yüz ifadesi değişti ve kafasını dışarıya uzatıp koridora bakındı. Bu yaptığının az önceki kızla bir ilgisi olup olmadığını merak etmiştim.

''Yu Jin,'' diyerek bana baktı. ''Buraya geleceğini düşünmemiştim.''

Ben de düşünmemiştim. Olabildiğince sakin, merakımı ve kafamdaki soruları yüzüme yansıtmadığım düz bir ifadeyle omuz silktim. ''Mesaj atmıştım.''

''Oh, görmedim.'' Bir an duraksadı. Sonra kapıyı biraz daha açarak içeri girmemi işaret etti.

Odanın içerisine girerken yumruklarımı sıktığımı fark ettim. Ona kızın kim olduğunu ve uyanık olduğu halde mesajlarıma saatlerdir neden cevap vermediğini sormak istiyordum ama yapamazdım. Bu hesap sormak olurdu ve ben kendimde o hakkı bulmuyordum.

Odası benimkinden çok, çok daha fazla büyüktü. Bir otel odasından çok Seoul'deki lüks bir apartman dairesine benziyordu. İçeri girince ortada büyük bir koltuk takımı, camdan kocaman bir sehpa, duvara monte büyük bir televizyon vardı. Sağ kısımda en az on kişilik olduğunu tahmin ettiğim yemek masası, gerçekten barı andıran minibar bulunuyordu. Odanın bu kısmından sürgülü cam bir kapıyla ayrılmış yatak odası görünüyordu. Tam ortadaki yatağı dağınıktı.

''Yarın gidiyorum.'' deyiverdim birden ona dönerek. Bu ani çıkışıma şaşırmış olacak ki dudakları aralandı. Sonra ''Biliyorum.'' dedi. Dudakları birbirine bastırılmış ince bir çizgi şeklinde bana bakıyordu. Ondan ne tepki beklediğimi bilmiyordum veya kendime itiraf edemiyordum, ama içimdeki hayal kırıklığı her geçen saniye büyüyordu.

Ne cevap vereceğimi bilmeden orada dikilirken ''Ufaklık.'' dedi. İster istemez nefesimi tutup ona baktım. Gözleriyle gözlerimde bir şey arıyormuş gibiydi. Onun dışında Nam Joon'un dediği gibi başının ağrıdığı her halinden belli oluyordu. Gözlerini kısık tutuyordu, kaşları çatıktı ve yüzünün rengi atmıştı. Buraya gelmemeliydim. Şu an içimin içimi yeme sebebi olan o kızı görmemeli, başı bu denli ağrırken Yoon Gi'yi kontrole gelmemeliydim.

Başka hiçbir şey demediğimden emin olacak şekilde ''Ben gideyim.'' dedim saniyeler önce girdiğim çıkış kapısına yönelerek. O sırada beni bileğimden tuttu ve olduğum yerde durmamı sağladı.

''Dansçılardan birisiydi.'' diye cevap verdi asla sormadığım ama kafamın içinde dönüp duran o soruya. Rahatlamış mıydım? Pek sayılmazdı. Yine de bu onu ilgilendiren bir şey değildi. Bu sorun benimle benim aramdaydı çünkü Yoon Gi ve ben arkadaştık. ''Sanırım onu gördün.''

Bileğimi nazik bir hareketle parmaklarından kurtarıp kafa salladım. ''Merak etmiyordum.'' Kesinlikle inandırıcılıktan çok uzaktım. ''Nam Joon ve Tae Hyung'dan başın ağrıdığı için dinlendiğini duydum. Nasıl olduğunu sormak için mesaj attım ama saatlerdir cevap vermedin. Endişelenip kontrol etmeye gelmiştim, iyi olduğuna göre gidebilirim.''

Konuşacakmış gibi dudakları aralandı ama diyecek hiçbir şey bulamamıştı. Yaklaşık dört saattir uyanık ve odasında olduğu halde mesajıma neden cevap vermediğine dair bir açıklaması yoktu. Açıklamak zorunda da değildi gerçi, açıklama beklemek benim aptallığımdı.

Bir şey diyemeyeceğinden emin olduğum an kendi kendime kafamı salladım ve omzunu sıyırıp geçerek az önce girdiğim odanın kapısından çıktım. Artık eve dönmek için sabırsızlanıyordum.

__

Akşama yeni bölüm atmayı planlıyorum 🫶🏻

Ama sadece planlıyorum 🫶🏻🫶🏻🫶🏻

Say Something // Min Yoon GiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin