Seungmin
Yaş: 20Jeongin
Yaş: 18Hikayeye direkt giriş yapıcam diğer ficlerimden farklı olucak
Oneshot bu arada
<><><><><><><><><><><><><><><><>
Kapının açılması ay ışığının aydınlattığı odada koltuğun kenarına sokulmuş olan Seungmin'in pekte umurunda sayılmazdı. Kapıdan giren küçüğü sessiz ortamı bozmamak üzere ışığı yakmadan büyüğünün karşısında ki koltuğa oturmuştu.
"Hyung, kaç gündür çok yorgun görünüyorsun. Bir sorun mu var?"
"Hayır Jeongin. Hiç bir sorun yok. Yemeğini yedin mi sen?"
"Seni yemeğe çağırmak için gelmiştim. Kaç gün üst üste bu yorgunluğunun bir sebebi olduğunu düşündüğüm için konuşmak istedim."
"Söylesene hyung, neyin var?"
"Hiç bir şeyim yok Jeongin. Şimdi gidip yemeğini ye, ben aç değilim."
"Hadi ama! Bir haftadır doğru düzgün yemek yemiyorsun."
"Aç değilim dedim. Sen aç kalma, gidip yemeğini ye."
"Gitmiyorum."
Jeongin, büyüğüne karşı çıkıp gitmeyi reddetmişti. Seungmin'de olan bitlinliği çok iyi gözlemlemiş, onunla konuşmak istemişti.
"Jeongin, hadi yemeğini ye. Yarın okul var dinç olman lazım."
"Ya sen hyung? Sende yarın okula gideceksin ve son bir haftadır çok yorgun görünüyorsun. Bu yorgunluğun derslerden falan olduğunu söyleme bana, kötü bir şey olduğu ortada."
Ortam sessizleştiğinde, hafif açık olan camdan gelen rüzgar Seungmin'in saçlarının havalanmasını sağlamıştı. İşte o an anlamıştı Jeongin büyüğünün ne kadar güzel olduğunu.
10-15 dakika boyunca derin bir sessizlikle Jeongin, Seungmin'i izlemiş, Seungmin ise koltuğa sokulmuştu.
"Jeongin..."
Seungmin'in boğuk ve hafif ağlamaklı gelen sesi Jeongin'in hemen dikkatini çekmişti.
"Hm?"
Seungmin duraklayıp koltuğa iyice sokulup, titreyen boğuk sesiyle konuşmuştu.
"Bana sarılır mısın?"
Kollarıyla sakladığı yüzünü hafif göstererek dudaklarını araladı.
"Tabii istersen.."
Jeongin, büyüğünün güzelliğini tekrardan fark ettiğinde yerinden kalkıp Seungmin'in koltuğuna yaklaştı
Büyüğünün yanına oturup kollarıyla sardı. Seungmin, ağlamamak için kendini zor tutarken, Jeongin kollarının arasındaki büyüğünün saçlarını okşayarak dudaklarını araladı.
"Gözyaşlarını bırak hyung."
Seungmin, arasında olduğu kollara daha çok sokulup, kafasını küçüğünün göğsüne yasladı.
Jeongin, göğsünde hissettiği ıslaklıkla büyüğünün ağladığını anlayıp saçlarını okşamaya başlamıştı.
<><><><><><><><><><><><><><><><>
Belki yarım saat, belki bir saat aynı pozisyonda küçüğünün kollarında ağlamıştı Seungmin. Ağlaması dursa bile hâlâ Jeongin'i bırakmak istemiyordu.
"Teşekkür ederim Jeongin.."
Halıya oturmuş, arkasındaki koltukta oturan Jeongin'in bacak arasına girmişti. Jeongin üstten büyüğünü izliyor, saçlarını okşuyordu.
"İstediğin zaman konuşabiliriz hyung."
Ortam yeniden sessizliğe büründüğünde, ayın aydınlattığı odada birbirlerine baktılar.
"İyi ki varsın Jeongin."
Jeongin, bu söze karşı büyüğüne bakıp gülümsemişti.
Çünkü biliyordu ki kollarında daha çok ağlayacaktı.