12✧

1.3K 74 15
                                    

ya arkadaslar amk KAHXLQJDLAXJQLDJQLDJW BU FIC COK CRINGE AQQ femkook seviyorum diye sacma sapan bir sey yazdim hayir birde okundu amk saka mi
ZEVK MI ALIYORSUNUZ SACMA SEYLERI OKUMAKTAN

of neyse
iyi okumalar
-Chase

★★★

ellerim titriyor, titremekle kalmıyor saatlerce yağmurun altında kalmış gibi ıpıslaktı avuç içlerim. yine aynı pembe kapının önünde duruyor, zile basmayı düşünürken geriliyordum. 2. gelişim bile olsa buraya alışmışlık duygusu vardı her bir yanımda. sanki bir rutinimmiş, her gün buraya gelip zile basıyor ve Jungkook'u bekliyordum. bazen hayat cidden garipti.

"hadi taehyung, senin ilk gelişin değil." diyerek kendimi avutuyordum. biraz olsun içimde körüklenen ateşe su serpmek için. elim varıyor sonunda zile, basıyorum ve o ninni gibi gelen zili dinleyip Jungkook'un kapıyı açmasını bekliyorum.

biraz zaman geçiyor ve kapının açıldığını fark ediyorum. önüme düşen görüntü ile bir kılıç ile ikiye bölünmüşüm hissi geliyor. gözlerim, hatta göz bebeklerim, yuvalarından fışkırıp çizgi filmlerdeki gibi kalp şekli alacakmış gibi hissediyorum.

baldırlarını sımsıkı saran simsiyah bir mini şort, onun altında kalın duran bir çorap var. üstünde siyah bir badi, onun üstüne serpiştirdiği deri ceket var. gözlerim saçlarına iliştiğinde saçında küçük kalpli bir toka görüyorum. belki miniklerim kıpırdamıyor ama içim güller açıyordu. altı bu kadar sert dururken saçlarındaki toka onu o kadar nahif bir hâle getiriyordu ki, anlatamıyordum.

"taehyung, niye öyle bakıyorsun?"

nasıl bakıyorum bilmiyorum, ama daha önce neden böyle bakamadığımı bilmek istiyorum.

demek istedim ama sadece kafamı sallamak ile yetindim. "çok güzel olmuşsun." demeye gücüm yetti sadece. nutkum tutuldu, dilim tutuldu, nefesim kesildi, aklım uçtu. siz her ne diyorsanız. ben hepsini yaşıyordum.

gözlerim keskin olmasa görür müydüm bilmiyorum ama yanaklarının pembeleştiğini fark ettim. "teşekkür ederim." dedi sonra gözleri gözlerimden ayrıldı ve beni aynı ona yaptığım gibi süzmeye başladı.

aklından ne geçti bilmiyorum. ne düşündü benim hakkında acaba demeden duramadım. kaşları havalanır gibi oluyor sonra anında geri iniyordu. yutkunuyor ama susuyordu.

"sen de... sen de çok güzel olmuşsun."

derin bir nefes aldım ama o kdar titrekti ki, uzaktan bir insan ağladığımı düşünebilirdi.

gülümsedim. "hadi, gel benimle." dedim ve kafam ile arabamı işaret ettim. bir elimi ona uzattım. biraz gözleri orda takıldı sonra bana baktı, ne yapması gerektiğini sorguluyor gibiydi. Kaş göz yaparak elimi işaret ettim, o da kendi elini bana uzattığı gibi elimin haznesine buyur ettim onu. elleri ellerim arasında çok büyük bir farkla olmasada küçük kalıyordu ve bu hoştu, neden bilmiyorum.

İlk kez el ele tutuşuyorduk ve cidden garip hissediyordum. sanki birisi karnıma tekmeler indiriyor ve ben hiçbir şey yapamıyormuş gibiydim. onu çekiştirerek arabamın yanına ilerledim. onun kapısını açıp oturmasını bekledim. o da biraz bana saf saf baktıktan sonra yerine yerleşti. kendi tarafıma doğru ilerleyip direksiyona geçtim.

İlk başlarda sakin bir yolculuktu aslında, ne o konuşuyor ne de ben konuşuyordum. tekerleklerin toprak ile yaptığı sesler dışında bir şeyler yoktu. sanki o da bundan rahatsız olmaya başlamış gibi atladı.

"nereye gideceğiz?"

küçük bir sır; aslında bunu kendim bile düşünmemiştim ama son dakika aklıma düşen yer ile kararıma varmıştım. asla son dakika kararlarımdan vazgeçemeyecektim.

WRØNG NUMBERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin