31 Aralık 2008
Jiminden
31 Aralıktı bugün , herkes bir yerlerde toplanmış yeni yılı bekliyordu. Yeni yıla girmemize 20 dakika kalmıştı. Bazen düşünürdüm insanlar neden yeni yılı kutlardı ki? Ben daha önce hiç yeni yılı kutlamadım. O yüzden yeni yıl sevincini bilmezdim , 1 Ocak diğer insanları bir araya getirir. Beni ise onlardan ayırırdı.
Üzerime siyah kapüşonlu bir çeket alır , başımı kapüşonla örtüp karlı ve karanlık sokaklarda yürürdüm. Huzur verirdi bana karanlık. Kimse görmezdi gözyaşlarımı. Kimsede duymazdı içimdeki haykırışalrı.
Şimdi tenime değen soğua aldırmayıp karanlık ve ıssız sokakta yürüyordum. Arkamdaki kalabalıktan uzaklaşmıştım. Issız sokakta benden başka kimse yoktu. Sırtımı soğuk duvara dayayıp yere çömeldim. Soğuktan kızaran elimi çeketimin cebine atıp içinde 2 , 3 tane kalan sigara paketimi çıkarttım. Paketten 1 tane sigara çıkarıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Paketi tekrardan cebime yerleştirip aynı cebimden Hoseok Hyungumun bana hediye ettiği çakmağı çıkartıp sigaramı yaktım.
Dışarı üflediğim duman havada dağılmıştı. Bu zehir bana zarar veriyordu ama aynı anda da beni iyileştiriyordu. Yani bana hem zehir hem de panzehir oluyordu.
Dışarı doğru üflediğim zehire bakıyordum. Görüntüsü güzeldi.
Yüzümde anlamlandıramadığım bir tebessüm oluşmuştu. Belki de annemi düşündüğüm içindi. Annem de benim gibi karanlığa ve kara aşıktı. Kışın gece yarısı herkes derin uykudayken çıkar ve karın keyfini çıkarırdı. Bolca dans eder kimseyi de umursamazdı. Annem hasta bir kadındı , abimi kaybedişinin ardından kendine gelememişti.
Üzerime fazlaca titrediğinden babam benim için endişelenirdi. Bana bir zarar vermesinden korkuyormuş gibi yapardı. Ama sadece yapardı asla korkmazdı. Onun gözdesi abimdi ben değildim.
Anneme bazen acırdım. Sevmeyi bilmeyen bir adamla evlenmiş ve hayatını mahvetmişti. Kendimden de nefret ediyordum. Ben doğmasaydım belkide annem mutluluğu bulabilecekti.
Ama malesefki ben doğdum.
Sokağın diğer ucundan gelen kalabalık ses beni rahatsız etmişti. Bir yandan şarkılar açılmış bir yandan ise o şarkılara eşlik eden insan kalabalığı vardı.
İnsanlar mutlu olabiliyormuş demek ki. Sadece ben bu konuda oldukça beceriksizdim.
Titreyen bedenim ile ayağa kalkmış. Parmaklarım arasındaki sigaradan son bir yudum alıp , yerdeki karın içine attıktan sonra karanlık sokakta yoluma devam ettim.
Ellerimi çeketimin cebine koyup bir nebze de olsa ısınmasını umut ettim.
Karlı zemin üzerinde yürümeye devam ediyordum. Başımı kaldırıp masmavi gökyüzüne baktım. Tane tane yağan karlar bu süreyi kısa tutmamı sağlamıştı.
Kızaran yüzüm üşüdüğümün habercisiydi.
Üşüdüğümü hissedebiliyordum da ama umursamadım. Cebimden çıkarttığım 2. sigaramı yaktım. Yılbaşına 12 dakika kalmıştı. 12 dakika sonra havai fişekler patlıycak gereksiz sevinç çığlıkları yükselicekti.
Bunları görmemek adına oldukça hızlı yürüyordum. Beni durduran şey cebimde titreyen telefondu. Sessize aldığım telefonu cebimden çıkarıp arayana baktım. Arayan ismi görünce kaşlarım çatılmıştı. Arayan Yeonjun'du , bu saatte beni aramazdı hele ki bugün. Aramayı yanıtlayıp kulağıma götürdüm.
"Yeonjun?"
"Hyung yardım et! Öldürcekler beni yardım et!"
Sesi telaşlı çıktığı için endişelenmiştim.
![](https://img.wattpad.com/cover/329410083-288-k755826.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clair De Lune - Jikook
Fanfiction"Bizim için güzel bir son yaz olur mu?" Gülümsemişti büyük olan. Biliyordu , onların asla mutlu bir sona kavuşamayacağını en iyi o biliyordu. ANGST*