emily tyler
Aradan iki gün geçmiş, perşembe olup çatmıştı. Emily'yle geç saatlere kadar kütüphanede Profesör Trelawney'nin verdiği tahmin ödevi için çalışıp hiçbir ilerleme kaydedememiştik. İç çekerek avuç içlerime yasladığım kafamı "Geleceğin Sis Perdesini Aralamak"tan kaldırıp artık bomboş olan kütüphaneye göz gezdirdim. Bu ödevin biteceği yoktu, saatlerdir hiçbir ilerleme kaydedememiştik.
Karşımda oturan sarı saçları iyice dağılmış olan Emily, "Acaba Kevin yapmış mıdır?" dedi gözlüklerini çıkarırken, "Ondan mı baksak? Biraz değiştiririz, daha trajik tahminlere çeviririz."
"Hayatta ondan ödevini ya da herhangi bir şey isteyemem," dedim imkansız bir şeyden bahsediyormuş gibi, ki öyleydi de, "hala benimle konuşmuyor."
İki gün önce Ortak Salon'da Harry'yle yaşadığı ufak çaplı tartışmadan sonra bana kendisini savunmadığım için tavır takınmaya başlamıştı. Sorun onunla konuşmam değil de onu haklı bulmam olduğunu söylüyordu, eh evet, tam olarak da öyle düşünüyordum. Ama Kevin'a öyle düşündüğümü söylememiştim ve buna rağmen gerçekten çocuk gibi davranıyordu. Ben de 1-2 denemeden sonra gönlünü almaktan vazgeçip ona aynı onun davrandığı şekilde davranmaya başlamıştım. Yemeklerde birbirimize uzakta oturuyor, Ortak Salon'da o koltuklarda oturuyorsa ben masalara geçiyordum. Haliyle Emily de arada kalmıştı, hangimizin yanına gideceğini bilemiyordu. Ona Kevin'ın yanına gitmesinin sorun olmayacağını zaten yatakhanede beraber olduğumuzu söylesem de; olanları anlattığımda o da Kevin'ı haksız bulmuştu, bu yüzden yalnız kalmayı hak ettiğini söylüyordu.
Sinirle doğruldu, "Off, bu durumdan sıkıldım, gidip ona senden özür dilemesini söyleyeceğim." dedi kararlı bir sesle. Yüzüme umursamazsa sen bilirsin ifademi takındım. Açıkçası saçma sapan bir konudan dolayı bana böyle davranmasını hak etmiyordum, o yüzden pişman olursa gönlümü alması gerekecekti.
"Neyse ne, benim çok uykum geldi," dedim gözlerimi ovuşturarak. "yarın devam ederiz."
Emily ise saatlerdir bu anı bekliyormuş gibi hemen ayaklanıp hızlıca kitaplarını toplamaya koyuldu. "Hiç söylemeyeceğini sanmıştım."
Onun bu haline yorgunca gülümserken ben de kitaplarımı topladım ve Ortak Salon'a yürümeye koyulduk.
...
"Zırva."
Emily'nin arkasından portre deliğine tırmandım. Ortak Salon'da Harry, Ron ve Hermione'den başka kimse yoktu. Üçü masada oturmuş dip dibe girmiş fısıldaşıyorlardı. Emily yatakhaneye adımlamaya başlayınca adım seslerini duymuş olacaklar ki hepsi aynı anda susup bize döndüler. Anlık hepsiyle göz göze gelince ufak bir gülümseme yollayıp, "İyi geceler." dedim sessizce.
Onlar da bana karşılık olarak ağızlarının içinde bir 'iyi geceler' diye mırıldanıp hemen tekrardan önlerine döndüler. Pek garipsemedim çünkü arada böyle gizli gizli fısıldaştıkları oluyordu. Ama Harry'nin elinde bir kâğıt parçası görmüştüm ve doğal olarak da ilgimi çekmişti. Yatakhanelere giden merdivenden çıkmadan önce dönüp onlara son bir bakış atıp Emily'nin peşinden yukarı çıkmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lavender haze • harry potter
FanfictionAdı neydi ki? Carol, Carey, Cora, ya da Cara mıydı? Sadece göz aşinalığı vardı ve Ginny'yle aynı sınıfta olduğunu biliyordu. Zaten adını da ondan duymuştu, arada bir ondan bahsediyordu. Ama nedense bugüne kadar Harry'nin hiç dikkatini çekmemişti, gö...