4 : you disgust me

58 11 4
                                    

younghoon'un içindeki huzursuzluk yine büyüyordu. en son böyle hissetmesinin üstüne iyi şeyler olmamıştı, hislerine çok güveniyordu. başını yan tarafına çevirdi ve sumi'nin yattığı sıraya baktı.

bugün uyuyamamış olmalıydı.

o da böyle uykusunu asıp birçok kez o sırada uykuya dalmıştı eskiden, değil mi? siyah saçlarının uzunluğu ona çok benziyordu, giyinişinden konuşuşuna kadar. bu kadar benziyor oluşları garipti younghoon'a göre.

uyuyan sumi'nin gözünden bir damla yaş akınca onun uyumadığını anlamıştı, belki sadece yorgundu. hayat yüzünden. tek zorlu hayat onunki değildi sonuçta, herkesin çektiği acılar vardı.

annesini özlüyordu bazen. kendini yalnız hissettiğinde aklına gelen ilk kişi olup çıkıyordu. ona karşı söylediği son sözlerin aralarında geçen kavgalardan başka bir şey olmadığı gerçeği yüzüne vuruyordu.

kendini her şey için suçlu hissediyordu.

arkadaşının ölümü üzerine girdiği depresyon yüzünden annesine yeteri kadar ilgi gösterememiş ve hiçbir zaman ona karşı nazik olmamıştı.

kendisiyle yakınlaşmaya çalışan herkesi kendinden uzaklaştırmaya çalışmıştı, onlara zarar vermekten ölesiye korkuyordu.

changmin, sumi'nin oturduğu sıranın önünde durunca sumi'yi izleyemez olmuştu younghoon. changmin ile göz göze geldiklerinde ise derince bir nefes almıştı.

"yine ne düşünüyorsun?" demişti changmin her zamanki sevimli davranışının aksine bu sefer oldukça ciddiydi.

younghoon ona karşılık vermeden sınıftan çıkmıştı. sorunlarını sonsuza kadar içine atacaktı, başkalarına yük olamazdı.

kendini sınıf kapısının yanındaki kolona yaslarken içi içini yiyordu. bir şey de yapmamıştı. bugün neydi de böyle içi olduğundan daha da daralmıştı?

sumi'yi görünce o kızı hatırlaması içini parçalamıştı belki de. bir kez düşünmüştü artık benzediklerini, her gördüğünde o aklına gelirse ne yapacaktı?

kalbi nedensizce hızlı atıyordu, kendinden nefret ediyordu. bunu nasıl masum bir kıza yapabilirdi? sumi'den uzaklaşması onun için en iyisi olurdu belki de.

kendisine gülen iki oğlanın olduğu pencerenin tarafına baktı. youngbin ve tanımadığı bir öğrenci dik dik ona bakıyordu. youngbin'in yeni ayakçısı olduğu kesindi.

yaklaşık 2 yıldır youngbin'i her görüşünde kavgaya tutuşmaları aralarındaki gerilimi arttırıyordu. bugünlük onu görmezden gelecekti, içeride uyuyan sumi ve arkadaşlarının huzurunu bozmak istemiyordu.

ama youngbin onun huzurunu bozmaktan zevk alıyordu.

kahkahası bütün koridorda yankılanırken göz göze geldiler, "soohyun'un yerini dolduracak birini bulmuşsun bile." dediğinde younghoon sinirle gülümsedi. kendini tutmasa direkt kavgaya bulaşırdı.

"soohyun'u öldürmene rağmen hâlâ insanlara zorbalık yapmaya devam ediyorsun demek. suçluluk duymadan." yanındaki oğlanı göstererek gözlerini devirdi younghoon.

sınıfa gitmek için kapıyı yeniden açacakken arkasından gelen youngbin sertçe omzundan tutmuştu. bir süre bakıştıktan sonra bir şey yapmadan sırasına oturmak için giden younghoon'u izledi youngbin.

ilk defa oluyordu bu. sinirini bozduğuna emindi ama kavgayı başlatmaması çok garipti.

tanıdığı younghoon, soohyun'un adı geçse hemen sinirlenirdi.

kapının önünden onu izlemekten vazgeçmeyen youngbin'e döndü younghoon. sumi de kafasını kaldırmıştı sırasından, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"bana bakma. iğrendiriyorsun."

bu sözü, kavgayı youngbin'in başlatmasına neden olmuştu. ilk defa.

kim younghoon | learning to love againHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin