7 : she died

46 13 0
                                    

"kavga edebildiğini bilmiyordum."

changmin gülümsedi, elindeki enerji içeceğinin şişesini oğlanınkiyle çarpıştırdı. "ben de bilmiyordum."

ikisi de iç çekti ve birbirlerine baktılar, "berbat görünüyorsun." aynı anda dediklerinde younghoon istemsizce gülümsemişti.

ikisi de kavga esnasında birkaç çizik almıştı yüzlerine, eğer son sınıflar olaya karışmasaydı temiz bir şekilde bitirebilirlerdi. ama sumi'nin arkasından konuşan aptallar youngbin'in zorbaladığı binlerce insandan biri çıkmıştı ve kavga büyümüştü.

"neyse ki karşı taraf daha berbat görünüyor." dediğinde changmin tebessüm etmişti, "kim younghoon'un karşısına kim geçebilir ki?"

younghoon, v işareti yaparak poz verip changmin'i tekrar tekrar güldürmüştü. eve dönmek için okulu terk etmişlerdi, younghoon etrafta biraz dolaşmanın ona iyi geleceğini söyleyerek changmin'e evine kadar eşlik etmişti ve o içeri geçince sumi'nin evine doğru yürümeye başlamıştı.

gitmek için bir plan yapmamıştı, sadece endişesinden dolayı bir anda oraya doğru ilerlemeye başlamıştı ayakları.

onu görebileceğini hissetmişti sanki.

ve doğru da hissetmişti, ilk defa evlerinin ışığının yandığını görmüştü. kendine çeki düzen verip kapılarının zilini çaldığında bir süre beklemişti, içeriden erkek sesi geldiğinde sumi'nin evi olup olmadığını sormuştu.

kapı açılmış ve bahçeden içeri girmişti younghoon.

sumi'nin babası açmıştı kapıyı ve içeri davet etmişti. "sumi, arkadaşın gelmiş." younghoon'a yukarıyı işaret etmişti. üstelik sumi'nin kendini odasına kapattığını ve uzun zamandır çıkmadığını söylemişti.

mahçuplukla merdivenleri çıkıp kapısı kilitli olan odanın kapısını üç kez tıklatmıştı. sadece "sumi?" dediğinde bile odasından çıkmayıp ağlayan kızın ilgisini çekmişti.

odanın içinden ses gelmişti, "younghoon? sen misin?" oğlan sanki kız görebilecekmiş gibi kafasını salladı ve "evet." diye yanıt verdi.

sumi kapısının kilidini açtığında önünde duran oğlana sessizce baktı bir süre boyunca.

"hiç gelmeyeceksin sandım." demişti dudakları titrerken. ilk defa kendini bu kadar güçsüz hissediyordu. arkadaşlarından birinin gelmesini öyle çaresizce beklemişti ki.

babası dün eve gelmişti, 2 aylık iş gezisinden sonra. evde bunca zamandır yalnız başına durmuştu sumi.

odasına girmiş ışıkları açmıştı younghoon. tek omzunda asılı duran çantasını yere bırakırken kıza doğu ilerledi. "iyi misin sen?" sumi kafasını sağa sola sallamıştı ve younghoon'un beline kollarını sarmıştı, onun için zor geçiyordu hayat.

oğlan kızın içini dökebilmesi için sarılmasına izin vermişti. o kadar sıkı sarılıyordu ki sanki bir daha yalnız kalmaktan korkuyor gibiydi.

elleri titriyor, bir yandan da ağlıyordu. annesini kaybetmişti. zorlayarak bunu younghoon'a söylediğinde o da sıkıca ona sarılmıştı.

onu en iyi o anlayabilirdi. ikisi de tamamen yalnız kalmıştı.

"gitti artık o." dediğinde younghoon'un da gözünden yaş gelmişti, o annesini bu kadar sevmiş miydi? her gün sumi gibi onu ziyarete gitmiş miydi? hayır.

bir kez daha kendinden nefret etmişti.

bunun için de kıza daha da sarıldı. sanki annesiymiş gibi. sanki onu mutlu etmeyi başarırsa annesi de mutlu olurmuş gibi.

kim younghoon | learning to love againHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin