Bölüm 17: Suçlu

30 1 1
                                    

Gün ışınları yorgun, kızıl renkleriyle yavaş yavaş yertüzüne tırmanırken gökyüzündeki ay, sanki veda eder gibi yavaş yavaş siliniyordu Gök'ten. Dışarıdaki bıçak kadar keskin soğuk ise güneş ışınlarının gelişine aldırmamış görünüyordu.

Öylece hastane koridorunun sonundaki duvarı kaplayan cama bakıyor ve kendi kendine bunları düşünüyordu genç kız. Saat henüz 07.30'u birkaç dakika geçmişti. Ancak genç kıza geçen her dakika bir saat kadar uzun geliyordu. İnsanların uyanıp, hastanenin yeniden  canlanmasını ve kendisinin de bu canlılığa kapılıp düşüncelerinden sıyrılmayı istiyordu.

"Bir süre yürüyemecek..."

Doktorun sözleri beynin içine işlemiş gibi yankılanıp duruyordu. Genç kız ne kadar uğraşısa uğraşsın, bu sesten kurtulmayı başaramıyordu. Tüm bu olanların kendi hatası olduğunu düşünerek kendine kızıyordu.

Bir kumaş parçası için bunları yaşamaya değer miydi?

Değmezdi. En azından İstanbul'un düşüncesi böyleydi.

???: İstanbul...

Çok yakınından gelen bu sesle bir anlığına irkildi. Şaşkınlıkla dönüp sesin geldiği yöne baktı. Maviye çalan iki iri göz şaşkınlıkla ona bakıyordu. Sonra bu iki iri göz bir anda daha da irileşerek kaşlarını çattı.

???: Gözlerinin çevresi kızarmış! Ne oldu?

İstanbul saklamak ister gibi gözlerini ovuşturdu.

İstanbul: Önemli değil, gece biraz uykusuz kaldım. O nedenle kızarmışlardır.

Mavi gözlü genç il, küçük bir çocuk gibi başını İstanbul'un dizinin üzerine koydu.

???: Uykusuz kalınca gözler kızarır mı, yoksa solgun bir renk mi alır?

İstanbul başını cam tarafına çevirerek genç ilin bakışlarından kaçmaya çalıştı. Mavi gözlü genç il de doğrularak İstanbul'un yanına oturdu.

???: Bir sorun var ama söylemiyorsun.

İstanbul'un gözleri daha da kızardı. Artık gözlerinin içinde yanma hissetmeye başlamıştı. Yanındaki mavi gözlü ilin konuşmalarını duymazdan gelmeye çalıştı. Mavi gözlü il, İstanbul'un yanıtını anlamış gibi iç çekti.

???: Eğer paylaşamayacağın kadar özelse... zorlamanın bir anlamı yok.

Genç il yavaşça ayağa kalktı ve koridorun diğer tarafına doğru ilerlemeye başladı. İstanbul, gözden yitirene dek kızarmış gözleriyle onu izledi. Mavi gözlü genç ilin gittiği kesinleşince yavaşça oturduğu yerden kalktı ve kalkmasıyla yeniden oturması bir oldu. Başı dönmüş, dengesini yitirmişti. Zaten kazanın üzerinden yaklaşık 1 hafta geçmişti. İyileşeli de 5 gün oluyordu. Aslında tam da iyileşmiş sayılmazdı. Beynini yormaması gerekirken bütün gece doktorun sözlerini düşünmüştü.

Derin bir soluk alarak yavaş ve dikkatli bir şekilde yeniden ayağa kalktı. Ayakta durmaya özen göstererek zar zor Ankara'nın odasının önüne kadar geldi. Odanın kapısına yaslanarak istemsizce sayıkladı.

İstanbul: Hepsi benim suçum... benim suçum...

🎭⛈️🎭⛈️🎭⛈️🎭⛈️🎭⛈️🎭⛈️

???: İstanbul... İstanbul...

Derinlerden, boğuk bir ses ona sesleniyordu. Ancak kendini öyle güçsüz hissediyordu ki o sese yanıt bile veremiyordu.

???: İstanbul iyi misin?

Omzunda hissettiği dürtü ile biraz kendine gelir gibi oldu. Gücünü toplamaya çalışarak zorlukla gözünü açtı. Bir çift mavi göz ve bir çift yeşil göz kaygıyla ona bakıyordu. O daha "Ne oluyor?" diye soramadan mavi gözlü genç il söze başladı.

Şehir İnsanlar_2021-2022 ۝2023☂2024Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin