'Azrail bugün yorulma. Çünkü bu aralar ölüm denen kişilikle aramız baya iyi.'
Nasıl bir acıya kurban gittiniz. Kim yaktı en çok canınızı. Beklide uzakta aramaya gerek yoktur bu kişiyi. Tamda aynanın sırlı kısmındaki elemandır sizi bu hale getiren. Ondandır ki sustunuz sizde. Yoruldunuz. Dinlenmeye ihtiyacınız vardır belki. Sizin anlarınızın katili kim bilmiyorum ama ben bu günlüğü daha fazla içimde mahkûm edemediğim katilim için yazıyorum. Anlarımın başrolü olup daha sonra bir cehennem ortasında kül olan birisi için. Kurtulmak için...
27 Ocak 2020
Girişteki çiçek arabasından begonvilleri seçip aldım. Yağmur damlaları hızını arttırırken parsel adalar arasında ilerliyordum. Yerini ezbere bildiğim mezarın başına geldiğimde begonvilleri sakince toprağın üzerine bıraktım. Mezar taşına düşen yağmur damlalarını izledim bir süre. Her biri gökyüzünden kaçıp toprağa sığınırken gözyaşlarıma karışıyorlardı.
"özledin mi beni?" yağan yağmur ve soğuk burnumun akmasına sebep olmuştu. "begonvil getirdim sana. Kızma hemen, biliyorum nefret ediyorsun begonvilden. Ama benden istediğin ilk ve tek şey begonvildi" mezar taşından aşağı süzülen her bir damlayı izlerken tekrar konuştum. "Biliyor musun bu sefer cidden yalnız kaldım anne. Orda mutlu musun bilmiyorum ama ben burada mutlu değilim. Sana şimdiye kadar her şey güzelmiş gibi anlattım. Ama eski günleri özlemeye meyilli insan*"
Ellerimi kaldırıp hırkamın koluyla gözyaşlarımı sildim."Denedim anne. Beni mezarında dahi istemediğini biliyorum ama gidecek başka yerim yok. Gurursuzum ben istenmediğimi bilebile kalıyorum." Ufak bir tebessüm attıktan sonra begonvillere tekrar baktım ve çıkışa doğru yürümeye başladım.
Bu mezarlıkta birçok parçam vardı. Büyük harflerle yazan ada parselin kapısındaki yazıya baktım." KAYA AİLE MEZARLIĞI" Son iki yıl içerisinde sahip olduğum herkesi tek tek toprağın altına koyduğum yer. Sıra bana ne zaman gelir bilmiyorum ama yapayalnız kalmışlık hissi sarmıştı dört yanımı. Kocaman bir ev, bomboş duvarlar ve bahçede geçirilmiş anılar kalmıştı bana miras olarak.
İstenmeyen çocuk ben oluyorum galiba. Annem dedemin zoruyla babamla evlenmişti. Kaya holdingin çıkarları için bu kadarını çok görmemek gerek. Annemde babamda birbirlerini hiç sevmemişlerdi. Dedemin ticaret uğruna oynadığı piyonlardan birisi olmuşlardı. Leman Kara sözünü Asaf Karaya bile dinletirdi. Onlar annemle babamın aksine âşıklardı kendi çocuklarına bu acımasızlığı yapmalarına rağmen, dışarıya hep iyilerdi.
Leman kara baskın bir karakterdi. Annem bana hamile kaldığında dahi aldırmasına izin vermemiş. Dedem öldüğünde şirketin başına kendisi geçmiş. Küçükken sahip olmak istediğin her şeye sadece bir telefon uzaktasın derdi. Öyle ya kendisi parayla mutlu bir aile tablosu bile kurmuştu. O tablodaki kimsenin kendi köşesine çekilmesine de izin vermemişti.
Onu hep sevmiştim çünkü annemle babam o varken hep benimle vakit geçirirlerdi. Hep bizimle olsun isterdim. Onun sözlerinden kaçınmak için beni kalkan olarak kullanmaları beni üzmezdi. Aksine mutlu olurdum. Garip bir kadındı. Tek başına bütün dünyaya baş kaldırabilecek birisiydi gözümde. Annem öldüğünde tek damla gözyaşı akıtmamıştı. Ağlamanın zayıflık olduğunun bilincinde bir kadındı. Şimdilerse ağlamamın zayıflık olduğunu söyleyecek kimse kalmamıştı.
Leman kara gitmişti. Ve arkasında kırılmış bir çerçevenin etrafa dağılan cam kırıklarını bırakmıştı. Torunu Neva Karayı bu dünyaya mahkûm ederek her şeyden çok değer verdiği şirketine mirasçı olarak hazırlamıştı.
Ölümle yaşam arasında bıraktığı torununu hayatın ellerine kurbanlık koyun misali vermişti.
İYİ SEYİRLER...
*beğenip yorum yapmayı unutmayın lütfen✨*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAZI YARALAR DİKİŞ TUTMAZ
Teen FictionO sonbahar günü çiseleyen her damla yağmur ölüme bir kaç adım daha yaklaştırırken çıplak ayaklarım hikayemin başladığı yere benden bağımsız olarak hareket ediyordu. her damla yağmur tanesini ayaklarımın altında ki nemli toprakta hissediyordum. ben N...