"fire on fire"

123 12 4
                                    


Gördüğü Hyunjin ile gülümsedi Seungmin. Bugün uzun sürenin ardından buluşma yapıyorlardı ve Seungmin bu yüzden fazlasıyla heyecanlıydı. Elindeki piknik sepetinin tuttuğu sapını sıkmış ve Hyunjin'in yanına ilerlemişti. Yeni uyandığı belli olan yüzü şiş Hyunjin onu güldürürken Hyunjin dudaklarını büzdü.

"Bebeğim sabahın 9'unda ne işimiz var bizim burada. Akşam üstü gelseydik ya." Seungmin Hyunjin'in mızmızlanmasına güldü. Hyunjin'in bu tatlı halini izlemek için bu kadar erken gelmemişlerdi kesinlikle. Hiç olur muydu öyle şey?

"Hadi mızmızlanma da oturalım." Elini tutmuş ve arkasından sürüklemişti sevgilisini Seungmin. Hyunjin bir şey demeden arkasından gelmiş ve oturmuştu. Elini çimenlere yaslarken iç çekti ve etrafını izledi. Uyku sersemi bu manzarayı izlemek ona keyif veriyordu.

"Hyunjin bugün bir değişiklik yapacağız." Hyunjin kaşlarını çatarken Seungmin'in neyden bahsettiğini anlamaya çalıştı.

"Havuçlu kek." Hyunjin gözlerini kocaman açarak kalkmaya çalışırken Seungmin onu yakalamış ve oturtmuştu. Hyunjin havucu olduk olası sevmezdi fakat bugün burada bu alışkanlığı bırakacaktı. Sevmediğinden değildi yememesinin sebebi. Daha önce tatmamıştı bu yüzden de şuan yemek istemiyordu. Tamamen inadı yüzündendi yani.

"Yersen sana bir sürpriz yapacağım."

"Saten geceliğimi mi giyeceksin?" Ona bakan muzip gözlerle iç çekti ve gülümseyen dudağa vurdu. Bu çocuğun kafası hep bunlara çalışıyordu.

"O geceliği asla giymeyeceğim Hyunjin." Dudağını büzüp arkasına yaslandı Hyunjin. Sonuç olarak Hyunjin giydiğinde gayet güzel şeyler olmuştu. Seungmin giydiğinde de aynı şeyleri yaşayabilirlerdi. Neden bu kadar ısrarcıydı ki giymeme konusunda?

"Blackpink konserine mi gideceğiz!?"

"Hayır Hyunjin!"

"Lightstick?"

"Hayır!"

"Ya ama!" Hyunjin mızmızlanmaya başladığında Seungmin göz devirdi ve sesini alçaltarak tekrar cevap verdi.

"Aşkım, bebeğim, canım, güzel yüzlü sevgilim, doğum gününde alacağım sana lightstick." Hyunjin gülümseyip sevgilisinin omzuna yaslandı bu sefer. Zengin bir sevgiliye sahip olmanın artı yönlerinden biri de buydu. Gerçi istese Hyunjin de alırdı hatta almıştı da. Ancak babası lightstick ile duvardaki çiviyi çakmaya çalışırken bozmuştu. Ayrıca Seungmin'in onun için alması lightsticki daha önemli yapacaktı.

"Tamam ye şimdi." Ağzını zorla açtıktan sonra yemişti keki. Çiğnemeye başladığında yüzündeki tiksinen ifade yumuşamıştı. Seungmin'in elindeki kutudan bir dilim daha alırken Seungmin ona gülüyordu.

"Sevdin galiba." Hyunjin ilk şnce sevgilisinin gözlerine bakmış, sonrasında mahcup ifadesiyle önüne dönmüştü. Onun bu sevimli hali Seungmin'i de eğlendirmişti.

"İstersen tekrar yapabilirim." Hyunjin tekrar güldüğünde bu sefer çocuğun kolunu tutmuş ve kendine çekmişti. Bununla beraber Seungmin'in bedeni Hyunjin'e yaklaştığında Hyunjin sevgilisinin yanağına bir buse kondurdu.

"Çok güzel olmuş." Seungmin de onun yanağını öptüğünde bu sefer yapmacık bir tavırla utanmış gibi yapmış ve tekrar Seungmin'in omzuna yatmıştı.

"İlginç geliyor biliyor musun? Şuan böyle olmamız." Hyunjin ona kafa salladığında ne demek istediğini gayet iyi anlıyordu. Hyunjin Seungmin'e mesaj atmasaydı yine de bu hale gelebilirlerdi. Sonuçta Minho ve Jisung aracılığıyla bulaşmak zorunda kalacaklardı. Ama eğer o gün Hyunjin dersine geç kalmasaydı Seungmin'e aşık olur muydu?

Kapının önünde beklerken dudaklarını ısırdı genç çocuk. Derse yarım saat geç kalmıştı ve içeri girmesi gerekiyordu ancak utandığı için adım atamıyordu. Onun bu halini gören biri büyük ihtimalle ona acırdı. Çünkü çocuk ilk önce kapıya yaklaşıyor, tam kapıya elini uzatmışken ani bir hareketle geri çekilip volta atmaya devam ediyordu. Son 20 dakikadır bu yaşanıyordu ve Hyunjin artık sınıfa gidecek cesareti bulamayacağını anladığında kafeteryaya gitme kararı aldı.

Normalde her zaman gittiği koridorun aksine bu sefer daha kısa bir yoldan gitmek istemişti. Bu yüzden yönünü değiştirdi ve kafeteryaya gitmek için ilerledi.

Geçtiği koridordan bir anda bir piyano sesi yükseldiğinde Hyunjin ilk önce ürktü. Sonrasında sesi dinledi. Piyanonun nazik sesini ona eşlik eden bir ses tamamladığında Hyunjin tüm stresinin yok olduğunu hissetti. Bir süre daha olduğu yerde dikilirken ilerledi ve kapının eşiğine geldi. Çocuğun nazik sesi kulaklarına doluyordu. Bir enstrümanı andıran ama bir eşyadan çıkamayacak kadar meleksi bir sesti bu.

"When we fight, we fight like lions,
But then we love and feel the truth,
We lose our minds in a city of roses,
We dont abide by any rules." Çocuğun sesine farkında olmadan eşlik etmeye başladı Hyunjin.

"I don't say a word,
But still, you take my breath and steal the things i know,
There you go, saving me from out of the crowd,
Fire on fire with normally kill us,
With this much desire, together, we're winners,
They say that we're out of the control and some say we're sinners,
But dont let them ruin our beatiful rhythms,
Cause when you unfold me and tell me you love me,
And look in my eyes
You are perfection, my only direction,
It's fire on fire, oh, oh"

Çocuk piyanoda ki ellerini durdurmuş ve sesin sahibini görmek için arkasını dönmüştü. Hyunjin bunu fark ettiği an koşarak orayı terk etmişti. Seungmin o odada kafası karışmış ve merakla etrafına bakarken o sesin sahibini tekrar duymak istiyordu.

"Şarkı zevkinde güzel şimdi." Seungmin dıyduğu şey ile tekrar gülümserken kafasını kaldırdı sevgilisinin omzundan.

"Beni sevdiğin için teşekkür ederim Hyunjin."

"Seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim Hyunjin."

Bir dahaki bölümü final yapmayı düşünüyorum. Daha fazla uzatırsam tadı kalmayacak çünkü

hyunjin in your area canım anladınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin