Kısacık bir not: Hikayede arada Araz'dan 'adam' diye bahsederken elim gitmedi resmen. Umarım adam olduğun günleri de görürüz Araz.
İyi okumalar...
Aylin eve doğru yürürken içini saran huzursuzluğa bir türlü anlam verememişti. Aklında hiç olmamasına rağmen tamirhaneye giden sokağa döndüğünü fark ettiğinde neredeyse varmıştı kelebeklerin yuvasına. Kararsız birkaç bir ileri iki geriden sonra pes edip hızlandırdı adımlarını.
Derin bir nefes alıp tamirhanenin hafif aralı kapısından içeri süzüldüğünde kelebeklerin alayına, Sevda'nın atarına hazırlamıştı kendini çoktan. Ancak karşılaştığı manzara dumura uğratmıştı kızı. Etrafa derin bir sessizlik hakimdi, henüz erken olmasına rağmen kimsecikler yoktu ortalıkta.
Duvarın kenarına çökmüş, derin düşüncelere dalmış Araz hariç...
Muhtemelen hiç görmemiş gibi yapıp geldiği gibi sessizce yok olması daha doğruydu ama Araz'ın hüzün dolu bakışlarını gördüğünde içini kaplayan endişeye yenilmişti Aylin. Adımları onu adamın yanına taşırken, tamirhanenin diğer ucundaki Araz geçmişinin karanlığına o kadar dalmıştı ki fark etmemişti bile derdine ortak olmaya gelen kızı.
"Araz?" dedi Aylin sonunda yanına vardığında. Korkutmamaya çalışırmış gibi yumuşacıktı sesi.
Araz duymadı bile kızı.
Aylin yavaşça önüne çöküp de dizine dokunduğunda irkildi birden.
"Aylin?"
Rüyadan uyanmış gibi şaşkındı adam. Gözlerindeki kederden hatıra kalan nemi silmek için çevirdi başını hızla yana ama Aylin çoktan görmüştü mavilerine çöken acıyı.
"Araz, iyi misin?"
Boş bir soruydu, kız da farkındaydı bunun ama o da hazırlıksız yakalanmıştı içinde bulundukları duruma. Araz'ı böyle görmeye alışkın değildi, hep dalgasına bakan, onu güldüren adamın bu hali bocalamasına sebep olmuştu.
"İyiyim, Prenses." dedi Araz yüzüne yerleştirdiği sahte neşeyle. "Dalmışım bir an. Hayırdır, sen uğrar mıydın bizim çöplüğe?"
Aylin konuyu üstelemeli mi yoksa akışına mı bırakmalı kararsız kalmıştı. Sonunda haddi olmadığına karar verip yanına yerleşti adamın. Duvara sırtını yaslarken aklına sunabileceği hiçbir bahane gelmeyince doğruyu söylemeye karar verdi.
"Buralardan geçiyordum, fark etmeden aşağı sokakta buldum kendimi. Hem geçen gün 'gel' diyen sen değil miydin?"
Aylin'i izlerken yüzündeki sahte neşenin yerini tatlı bir tebessüm almaya başlamıştı Araz'ın.
"Gel. Sen hep gel, Prenses."
Sözleri Aylin'i de gülümsetmişti. Bakışları buluştuğunda ikisinin de içini saran bu yeni heyecanı adlandırmak kolay olsa da kabullenmeye yanaşmamıştı ikisi de henüz.
"Ee, kelebekler nereye kayboldu?" dedi Aylin nefesini kesen gözlerden bakışlarını kaçırıp etrafa bakınmaya başladığında. "İşler açılmış anlaşılan, burada olmadıklarına göre."
Aylin'in onaylamasa da alenen yargılamamaya çalışan sesi keyiflendirmişti Araz'ı.
"Abim hepimize fena fırça attı, bir süre uğramazlar buraya."
"Sen niye buradasın o zaman?"
Araz bakışlarını kaçırıp etrafı kolaçan etmeye başladı her zaman yaptığı gibi.
"Abim gelmez birkaç saat, yeni gitti."
"Tartıştınız mı?"
Sıkıntıyla ensesini ovdu Araz.